Amerika Birleşik Devletleri’nin Kuruluşu
Bu üniteyi öğrenmenin amacı, günümüzde "süper güç" statüsündeki ABD'nin kuruluş hikâyesinin nedenlerini çok faktörlü olarak inceleyebilmek ve savaşın gelişimi ve sonuçları üzerinde durarak uluslararası sisteme etkilerini tartışabilmektir . Bu amaçları biraz daha detaylandıracak olursak:
- Coğrafi keşiflerde Amerika Kıtası'nın keşfinin yerini kavrayabilmek,
- Amerika Kıtası'nın keşfinden sonra uluslararası sistemde yer alan büyük güçlerin kıtaya yönelik ilk politikalarını ve bakış açılarını anlayabilmek,
- Otuz Yıl Savaşları, Dokuz Yıl Savaşı, İspanya Veraset Savaşları, Avusturya Veraset Savaşları ve Yedi Yıl Savaşlarının; Amerika'daki kolonilere etkilerini inceleyebilmek,
- Amerika'daki kolonilerin, diğer kolonyal yapılardan farklılıklarını görebilmek,
- Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın kırılma noktalarını kavrayabilmek,
- Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın temel sonuçlarını ve diplomasi tarihine etkilerini analiz edebilmek
- Monroe Doktrini'ni ana hatlarıyla anlayabilmek gibi hususlar göze çarpmaktadır.
Amerika Kıtası'nın Keşfi
1492'de Kristof Kolomb tarafından keşfedilen ancak yeni bir kıta olarak değerlendirilemeyen Amerika Kıtası, coğrafi keşiflerin en önemlileri arasında yer almıştır. 1504'te bu toprak parçasının yeni bir kıta olduğu Amerigo Vespucci tarafından dile getirilmiştir. XV. yüzyılın sonlarından itibaren Amerika Kıtası, Avrupa'nın büyük güçleri tarafından diplomatik ilişkilerin nesnesi haline gelmeye başlamıştır. Bu durumun en somut örneği 1494'te İspanya ve Portekiz arasında imzalanan Tordesillas Antlaşması'dır. Bu antlaşmaya göre; İspanya ve Portekiz, Amerika Kıtası'nı etki alanlarına bölmüşlerdir. Bu ülkelerle birlikte Fransa ve Rusya ve İngiltere gibi ülkeler de kıta içerisinde varlıklarını göstermeye başlayacaklardır.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı
Sosyal olaylar tek bir neden üzerinden açıklanamaz prensibinden hareketle ABD'nin kuruluş hikâyesini bir başka ifadeyle Bağımsızlık Savaşı'nı çok faktörlü olarak incelemek gerekmektedir. İlkin; Avrupa'da başlayıp Amerika Kıtası'na sıçrayan savaşların etkisiyle (Otuz Yıl Savaşları 1618 -1648, Dokuz Yıl Savaşı 1688 - 1697, İspanya Veraset Savaşları 1701 -1714, Avusturya Veraset Savaşları 1740 - 1748, Yedi Yıl Savaşları 1756 -1763) Onüç İngiliz Kolonisi'nde Amerikalılık bilincinin arttığı görülmektedir. İkinci olarak; taraflar arasında klasik metropol - koloni ilişkisinin bulunmayışı dikkat çekmektedir. Son olarak ise İngiltere, Yedi Yıl Savaşları'nı kazanmasına rağmen iktisadi açıdan ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. İngiltere yaşadığı ekonomik krizi, Amerika'daki kolonilerine zorlama yasalar üzerinden vergilendirme yaparak aşmayı amaçlamıştır. Ancak, İngiltere'nin uyguladığı vergi politikası amacına ulaşmamış, siyasal ve askeri açıdan tecrübeli hâle gelmiş olan koloniler halkı, birlik oluşturup İngiltere'ye karşı savaş açmıştır.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın gelişimine bakıldığında; Fransa, Hollanda ve İspanya gibi ülkelerin de İngiltere'ye karşı harekete geçtikleri görülmektedir. Bu çerçevede Amerikan Kolonileri' ni tanıyan ilk devlet Fransa, ikinci devlet ise Hollanda olmuştur. Bağımsızlık Savaşı içerisinde koloniler en önemli zaferleri Saratoga ve Yorktown' da gerçekleştirdikleri muharebelerde elde etmişlerdir. Taraflar 1783 yılında Paris Antlaşması'nı imzalamıştır ve İngiltere, ABD'nin bağımsızlığını kabul etmek zorunda kalmıştır.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın sonuçlarına bakıldığında; dünya tarihinde ilk modern anayasasının kısa süre içerisinde ABD'de hazırlandığı ortaya çıkmaktadır. İkinci olarak; Atlantik Okyanusu’nun ötesinde nüfusunun büyük çoğunluğunu Avrupa ülkelerinden gidenlerin oluşturduğu yeni bir cumhuriyet/ulus doğacaktır. Üçüncü olarak; ABD'nin kurulması Fransa'yı hem iktisadi hem de siyasi açıdan etkileyeceğinden Fransız Devrimi'nin başlaması kaçınılmaz hâle gelecektir. Son olarak ise Avrupalı büyük güçleri yakından tanıyan ABD, daha ilk günlerden itibaren izolasyonist dış politikayı ilkesel bazda kabul ederek kıta içerisinde kendi dışında yayılmaya geçit vermemeye çalışacaktır. Özellikle XIX.yüzyılın ikinci yarısından itibaren ilerici emperyalizm ve deniz hakimiyeti anlayışı üzerinden kıta içinde genişleyen ABD, büyük bir güç olduğunu muhataplarına hissettirmeye başlayacaktır.