Kimlik, Siyaset ve Söylem

Kimlik

Genel olarak kimlik insanın ne’liği üzerindedir ve hem bireysel hem de kitle içinde bireyin var olma sebebi haline gelen bir olgudur. Latince sözcük kökeni olarak aynılık ve süreklilik anlamı taşıyan kimlik, aidiyet anlamını içerir. Psikoloji de kimliğin merkezine benlik ve kişilik yerleştirilerek kimlik farklı bireylerden tutarlı ve yapılandırılmış göstergelerle ayrılmaya çalışılır. Bireysel kimlikte kişi kendisini tanımlar ve çevresindeki konumunu belirler. Sosyoloji için önemli bir konuma sahip olan kimlik kavramı, yer aldığı gruplar üzerinden değerlendirilip tanımlanır. Burada kimliğin ben ve öteki/biz ve onlar üzerinden ayrımına gidilmekte ve kimlik kavramı varlığını öteki üzerinden bulmaktadır. Bu anlamda kimlik tanımı yapılırken hem kendini hem de ötekini tanımlamak gerekir. Sosyal, kolektif veya toplumsal nitelemeleri kimliğin grup boyutundan sosyal açıdan ele alınırken kullanılan isimlerdir. Bireyler kitle içinde artık bir biz olma durumuna geçmektedirler.

Özcü ve İnşacı Bakışlar: Genel olarak kimlik üzerinde yapılan önemli bir tartışma, kimliğin apriori olup olmadığı sorunudur. Bunlardan birincisi olan özcü görüş, kimlikte doğuştancı ve apriori bir temel görür. Diğer açıdan kimliğin özcü olmadığını savunan inşacı görüş, kimliğin sürekli olarak yeniden inşa edilen değişebilen bir görüş olarak görür. Genel olarak kimlik üzerine özcü teorilerde, bir zorunluluk ve mayalanmışlık söz konusudur. Çoğumuz kimliği bu aidiyetler çerçevesinde düşünürüz. Çünkü doğduğumuz yer, kültür bunun belirleyicisi olduğunu düşünürüz. Atalarımıza ait olanla mayalanmışızdır.

Öteki/Ayrıştırma/Ötekileştirme: Kimliğin ne’liğini sorguladığımızda karşımıza çıkan temel kavramlardan biri olan, yani kimliğin ne olmadığını bize gösteren öteki kavramıdır. Kimlik var olma koşulunu ötekinden alır. Ötekileştirme eylemi öte, öteki köklerinden türemiş ve bizden olmayan anlamına gelir. Öteki sosyolojik anlamda mevcut kültür içinde dışlanmış ve atılmış olarak karşımıza çıkar. Öteki kimi zaman asimetrik kavramı ile ifade edilen siyah-beyaz olarak görünür, kimi zaman da karşıtlık belirtmeyen Yahudiler, Çingeneler olarak karşımıza çıkar.

Kültür: Kültür, yalnızca yüzeysel bir fenomen değildir; derinlere kök salmış bir değerler, inançlar ve davranış biçimleri dizisidir. Kültür, bir gruba veya ülkeye kimliğini sağlar.

Kimlik Siyaseti

Kimlik siyaseti, siyasi kültürün en yeni versiyonu ya da en son vücut bulmuş halidir. Kimlik siyaseti, daha resmi olarak, toplumdaki alt grupların endişelerine odaklanan siyasi tutumlar veya konumlar olarak tanımlanabilir. Kimlik siyaseti, cinsiyet, sınıf, etnik köken, kabile, klan, cinsellik, kültürel yönelim, ırk, kast veya siyasi kimlik gibi kategorilere dayanan aktivizmi veya statü arayışını ifade eder. Kimlik siyaseti, bu nedenle, kendi kendini tanımlayan toplumsal çıkar gruplarının kişisel çıkar perspektiflerinden, insanların siyasetinin kimliklerinin bu daha dar yönleri tarafından şekillendirildiği siyasi argümanlardır. Siyasal kültür çalışmalarından en büyük fark, siyasal kültürün milletler arasındaki değer farklılıklarını belirlemeye çalışırken, kimlik siyasetinin esas olarak toplum içindeki grupların farklılaşan değerlerine bakmasıdır. Bununla birlikte, kesin olarak söylemek gerekirse, siyasi kültür çalışmaları her zaman bir toplumdaki hem baskın hem de azınlık seslerini ölçmekle ilgilenir. Politikacılar artık rutin olarak kimlik siyasetini kendi çıkarları için kullanmaya veya manipüle etmeye çalışırlar.

Kimliğin Söylemselliği

Kimlik ve öteki, söylem yoluyla inşa edilmekte ve bu süreç sürekli şekilde devam etmektedir. Özellikle söylemin kimlik üzerindeki etkisi birçok düşünür tarafından ele alınmış detaylıca incelenmiştir. Farklı bakış açılarıyla ele alınan söylem Laclau ve Mouffe tarafından boş gösterenlerle inşa edilen toplumsaldır ve toplumsalın içindekiler özneler yani kimliklerdir.