İktidar: Sosyolojik Bir Analiz
Siyaset Sosyolojisinde İktidar
İktidar, toplumsal bir olgu olarak, yaşamın birçok alanında ortaya çıktığı için genel geçer bir sınıflandırma yapmak oldukça zordur. İktidar toplumsal yaşamımızın iktisadi, psikolojik, siyasi, dini alanları gibi hemen her alanda karşımıza çıkan ilişkilerden doğan bir gerçekliktir. Daha çok siyaset bilimi, siyaset sosyolojisi ve siyaset felsefesinin ilgilendiği bu olguya ilişkin kratoloji (iktidar bilimi) olarak adlandırılır. İktidar kavramı, siyasal teori ve siyaset felsefesi alanlarında köklense de II. Dünya Savaşı sonrası dönemde siyaset bilimi ve sosyolojinin; çağdaş dönemde de sosyal teori ve genel olarak beşeri bilimlerin merkezi konularından birini oluşturmuştur.
İktidar Tipolojileri
Siyaset sosyologları, iktidar tipolojileri yaratarak soyut iktidar kavramının biçimlerini ve nüanslarını ortaya çıkarmışlardır. Bu çeşitli tipolojiler, kapasite inşasında, kaynak alışverişinde ve toplumda gücün dağılımında rol oynadıkları için gücün doğasını veya gücün özelliklerini vurgular. Bu iktidar tipolojileri ve kavramsallaştırmaları, toplumun geniş etkileşimli bir süreçte bireyler, gruplar, örgütler, hükümetler ve diğer toplumlar tarafından şekillendirildiği fikrini paylaşır. Klasik ve çağdaş tipolojiler, toplum ve siyaset araştırmalarında en az üç tür iktidara işaret eder: Zorlayıcı ve egemen iktidar, otorite ve meşru iktidar, ayrıcalıklı ve birbirine bağımlı iktidardır.
İktidarın Kavramsallaştırılması
Siyaset sosyologları geleneksel olarak toplum, siyaset ve iktidar arasındaki ilişkileri incelemeyi üç çerçevede organize etmişlerdir: Çoğulcu (pluralist) Elit-yönetici Sosyal-sınıftır. Bu çerçeveler, iktidarın toplumda nasıl dağıtıldığına, siyasetin toplumsal olarak nasıl örgütlendiğine ve bireylerin, grupların, örgütlerin ve devletin ne kadar önemli olduğuna dair çok farklı görüşleri temsil eder.
Klasik İktidar Yaklaşımları
Yarım yüzyıldır sosyal bilimlerde özellikle siyaset sosyologların ilgileri iktidar üzerinde olmuştur. İktidarın toplumsal olayları belirleyiciliği ve şiddet olaylarının temelini oluşturmasından dolayı birçok sosyoloğun dikkatini çekmiştir. Bunlardan en önemlileri olan Karl Marx ve Max Weber’in çalışmaları, iktidarı tanımlamanın klasik temelleri olarak kabul edilir.
Öncelikle Marx, şirketler, sermaye sahipleri gibi ekonomik yapıların toplumsal iktidar kaynaklarını temsil ettiğini belirledi. İşçi performansını veya katılımını etkilemek için ücretlerin kullanılması, kapitalist toplumun önemli bir yaratımıdır. Marx’a göre işçi, ücret ve sınıf çıkarları arasındaki ilişki, bireyleri yalnızca işle ilgili olmayan kişisel çıkarların peşinden koşmaktan değil, aynı zamanda bireyleri birbirine yabancılaştırmanın da kaynağı olmuştur. Dolayısıyla iktidar bu ilişkileri belirlemede önemli bir etkendir.
Çağdaş İktidar Yaklaşımları
Siyaset sosyolojisindeki postmodern dönüşün iktidarın doğasını anlamaya çok farklı bir ışık tutar. Bu perspektifteki kilit figürlerden biri, iktidarın doğası üzerine kapsamlı bir şekilde yazan Fransız düşünürü Michel Foucault’dur. Foucault iktidarın ne olduğundan çok ne yaptığıyla daha iyi tanımlanabileceğini öne sürer. Bu anlamda iktidar, toplumsal olan her şeyin bir parçasıdır ve postmodernistlere göre iktidar ilişkilerinin toplumsal sonuçları teşhir edilmeli ve ortaya çıkarılmalıdır. Postmodern analistler, güç ilişkilerinin birçok sonucunun ince ve gizli olduğunu bularak, tarih boyunca toplumsal iktidarın/gücün doğasının izini sürerler.
Michel Foucault: Foucault için iktidarın üretken olmasının en genel anlamı bilgidir. Bilgi, özellikle sosyal bilimlerin bilgisi, uysal bedenlerin ve tabi zihinlerin üretiminde yakından ilişkilidir. Söylemler, Foucault’nun bu yarı bilimsel bilgi sistemleri için kullandığı terimdir. Söylem olarak bilgi, o bilgiden önce var olduğu şekliyle “gerçek” dünyanın bilgisi değildir. Her ne kadar kendisini nesnel gerçekliği temsil ediyor gibi sunsa da, aslında söylemler, temsil ettikleri bilgi nesnelerini inşa eder ve “gerçek” kılarlar.