Modern Dünya’nın Siyasal Pusulaları: Siyasal İdeolojiler
İdeolojiler konu edildiğinde anlamlı ve önemli iki tarih ya da dönemden bahsetmek mümkündür. İlki, Sanayi Devrimi'ni de içine alan ve çok hızlı iktisadi, sosyal değişimlerin yaşandığı on dokuzuncu yüzyıldır. Bu dönem, ideolojilerin doğduğu tarihlere de işaret etmektedir. İkincisi ise, yirminci yüzyılın son çeyreği, 1980’li yıllardır. ABD’li bilim insanı Fukuyama, liberalizmin diğer ideolojiler karşısında zafer ilan ettiğini iddia etmiştir. Bu fikir, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerinde başlayan reform hareketlerine ve tüketim kültürünün yaygınlaşmasına dayandırılmıştır.
İdeoloji kavramını ilk kullananlar Tracy, Cabanis ve arkadaşlarıdır. Heywood’un tanımına göre ideoloji, iktidar sistemine yönelmiş örgütlü siyasal eylemlere yön veren az çok tutarlı fikir kümeleridir. İktidar sisteminin muhafaza edilmesi, biraz değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması düşünülebilir. Bunların her biri farklı ideolojileri işaret eder. Örneğin muhafaza etmeye dönük siyasal ideoloji, muhafazakârlıktır.
İdeolojilerin işlevleri şunlardır: İnsanlara dünya görüşü sunarlar, siyasal sistemlerin biçimlenmesinde rol oynarlar ve meşrulaştırılmalarını sağlarlar, ortak kimliğin oluşmasına katkı yaparlar ve bireylerin davranışlarını etkileyebilirler.
Liberalizm, özgürlüğü temel alan bir ideolojidir. Liberalizm dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri John Locke’dur. Belli başlı ilkeleri şunlardır: Bireycilik, akla verilen önem, özgürlük ve sınırlı devlet. İki ana eksende gelişmiştir. Klasik liberalizm, bireyciliği sonuna kadar savunur ve negatif özgürlükten yanadır. Yani özgürlüklere dışsal müdahale reddedilir. Modern liberalizm veya diğer adıyla sosyal liberalizm, devlet müdahalesi konusunda daha esnektir. Pozitif özgürlüğü öne çıkarır, yani bireyin özgürlüklerini gerçekleştirebilme kapasitesine devlet müdahalesini olumlar.
Muhafazak ârlık, Fransız Devrimi'ne tepki olarak doğmuştur. Devrimin yıkıcı pratiklerle gerçekleşmiş olması, bazı düşünürleri endişelendirmiştir. Bunların önde gelenlerinden biri de Edmund Burke’dur. İki ana eksende gelişmiştir. İlki Kıta Avrupası muhafazakârlığıdır. Öncüsü Joseph de Maistre’dir. Yeni olanı tamamen yok sayan bir yaklaşımı tercih etmişlerdir. İkincisi ise Anglo - Amerikan tipi muhafazakârlıktır. Öncüsü Edmund Burke’dur. Değişim konusunda daha ılımlı bir tavır benimsemişlerdir. Belli başlı ilkeleri şunlardır: Geleneğe duyulan saygı, hiyerarşik toplum yapısının gerekliliğine vurgu, toplumun organik örgütlenmesinin olumlanması ve otoriteye duyulan inanç.
Sosyalizm, eşitlik fikrini temel alır. Bir başka ifadeyle, toplumsal düzen içinde var olan eşitsizliklerin giderilmesi yönünde fikirlere sahiptir. Sosyalizme göre eşitsizliğin kaynağında, üretim araçlarına sahip olanlarla emeği dışında satacak bir şeyi olmayanlar arasındaki adaletsizlik vardır. Belli başlı ilkeleri şunlardır: Gelir eşitliğini de içine alan sosyal eşitlik vurgusu, insani temel ihtiyaçların giderilmesi gereğine vurgu, uygun koşullar sağlandığında insanların kardeşçe yaşayabilecekleri inancı, birey yerine topluluk fikri, özel mülkiyet yerine ortak mülkiyet, sosyal sınıfların olmadığı bir toplumsal düzene ulaşma isteği. Sosyalizmin iki ana türü olduğu ifade edilmektedir. ilki ütopik sosyalizm olarak nitelenen ve eşitliğe ulaşmanın gönüllü işbirlikleriyle mümkün olabileceğini düşünen türüdür. ikincisi ise bilimsel sosyalizm, diğer adıyla Marksizm'dir. Marksizm'in belli başlı ilkeleri şunlardır:
“Altyapı” olarak ifade edilen iktisadi ilişkiler, ideolojik ve siyasi “üstyapı”yı belirler; diyalektik, tarihî değişimin itici gücüdür; emekçi, ürettiğine yabancılaşır; sınıf çatışması, üretim araçlarına sahip olanlarla emeği dışında satacak bir şeyi olmayanlar arasındaki gerilimdir; kapitalistler, emekçiyi sömürürler; proletarya devrimi sonrası kurulacak komünist toplum düzeninde sınıflar olmayacak.
Kelime anlamı “hükûmetsizlik” olan anarşizm, her türden otoriteyi reddeden bir ideolojidir. Sosyalizm içinden gelişmiştir. Anarşizm devleti, otoritelerin en tehlikelisi olarak görür. Sosyal düzenin değişmesinin devrimle, hatta şiddetle olacağına inanır.
Sosyal demokrasi, d evletin fonksiyonlarının temel insani ihtiyaçlar bağlamında artması ve toplumdaki dezavantajlı bireylerin devlet tarafından korunması gerektiğine inanmaktadır.
Milliyetçilik, milleti temel alır. Milletin çıkarları ve sahip olduğu tüm değerler, diğer değer ve çıkarlardan üstün tutulur.
Faşizm devleti, nasyonal sosyalizm ise ırkı kutsallaştırır. İlki İtalya’da ikincisi ise Almanya’da iki dünya savaşı arası dönemde tatbik edilmişlerdir. Her iki ideoloji de bireyi, kapitalizmi, sosyalizmi ve demokrasiyi reddederler. Totaliter sistemlerdir.
Feminizm, kadınların haklarını sosyal, siyasal ve iktisadi eşitlik vurgusuyla savunan bir ideolojidir. Erkek egemenliğinden şikâyetçi olan feminizmin liberal, sosyalist ve radikal olarak nitelendirilen türleri bulunmaktadır.