Siyasal Yaşamın Giderek Önem Kazanan Yapıları: Baskı Grupları ve Sivil Toplum Kuruluşları
Baskı Gruplarının Tanımı
Baskı grupları, ortak menfaatler etrafında birleşen ve bunları gerçekleştirmek için siyasal otoriteler üzerinde etki yapmaya çalışan örgütlenmiş gruplardır. Baskı gruplarını, çıkar gruplarından ayıran en önemli nokta, baskı gruplarının amaçlarını gerçekleştirmek için iktidar üzerinde etkide bulunma zorunluluğudur. Baskı grupları, doğrudan siyasal iktidarı hedeflememeleri, siyasetle ilgilerinin geçici olması ve menfaatleri gerçekleştirme gibi işlevlere sahip olması bakımından siyasal partilerden ayrılırlar.
Baskı Grubu Türleri
Baskı gruplarının anomik, kurumsal, örgütlenmiş ve örgütlenmemiş olmak üzere dört alt türü bulunmaktadır.
Baskı Gruplarının Sistemi Etkileme Yolları
Baskı grupları siyasal sistemi etkilemek için genellikle şu yöntemlere başvururlar: kulisçilik, siyasal partilerle ilişkiler, propaganda, gösteriler, boykot, grev, itaatsizlik ve zor kullanma.
Baskı Grupları Hakkında Olumlu ve Olumsuz Görüşler
Baskı grupları hakkında olumlu ve olumsuz birçok görüş bulunmaktadır. Baskı grupları hakkında olumlu kanaate sahip olanlar, baskı gruplarının, demokratik katılım kanallarını genişlettiğini, siyasilerin gündeminde olmayan sorunları gündemleştirdiğini, hükûmetleri hesap verilebilir mekanizmalar hâline getirdiğini savunmaktadır. Olumsuz kanaate sahip olanlar ise baskı grupların, var olan eşitsizlikleri artırdığını, halkın kendilerine vermediği bir yetkiye dayanarak hükûmetler üzerinde baskı kurduğunu ve rüşvet gibi yasadışı yöntemlerin yaygınlaşmasına olanak sağladığını savunmaktadır.
Sivil Toplum
Sivil toplum en genel anlamıyla, devlet iktidarının baskısı ve denetimi altından olmayan, gönüllü örgütlerin olduğu alandır.
Tarihsel Süreçte Farklı Sivil Toplum Tanımları
Latince civilis societas’tan türeyen sivil toplum kavramı, ilk önceleri, uygarlaşmış ve her biri kendi yasalarını oluşturmuş kentlerden oluşan siyasal toplumda yaşamayı ifade ediyordu. Kavramın bu tanımda, sivil toplum ile siyasal olan arasında bir ayrımın olmadığı ve sivil toplumun, devlet ve siyasal toplumla eş anlamlı kullanıldığı görülmektedir. Daha sonra sözleşmeci düşünürler olarak bilinen Thomas Hobbes, John Locke ve Jean Jacques Rousseau'nun; sivil toplumu "doğa durumu"nun karşıtı bir biçimde tanımladığına şahit olmaktayız. Yani sözleşmeci düşünürlere göre sivil toplum, sözleşmeyle birlikte ortaya çıkan politik düzenin adıdır. Bu bakımdan bu düşünürler politik toplum ve sivil toplum kavramını özdeş olarak kullanırlar.
G. W. F. Hegel ise sivil toplumu etik gelişimin aileden sonraki ikinci uğrağı olarak görür. Hegel’e göre sivil toplum tikelliğin, öz çıkarın egemen olduğu evrensel egoizm alanıdır. Karl Marx da, sivil toplumu tikellik ve öz çıkarın hâkim olduğu maddi üretim ilişkilerinin alanı olarak tanımlar. Bu bakımdan Hegel ve Marx için sivil toplum ekonominin ve burjuvanın alanı olarak görülür. Aralarındaki benzerliğe rağmen iki düşünür, devlet ve sivil toplum ilişkisini farklı kurgularlar. Marksist ideoloji içerisinde sivil toplumu ekonomiden farklı bir alan olarak tanımlayan düşünür Antonio Gramsci’dir. Gramsci sivil toplumu, hegemonyanın tesisinde gerekli olan rızanın üretildiği alan olarak tanımlar.
Liberaller için sivil toplum, hükûmetin dışında kalan gönüllü örgütlenmelerin alanıdır. Liberaller, devleti, formellik, zorunluluk ve baskı ile özdeşleştirirken; sivil toplumu, özgürlüğün ve gönüllüğün alanı olarak görürler. Liberallere göre devletin büyümesi ile özgürlük arasında ters yönlü bir ilişki vardır. Devlet büyürken özgürlük küçülür. Bu bakımdan asgari devlet ve gelişmiş sivil toplum anlayışını benimserler.
Son yıllarda radikal ve katılımcı demokrasi teorileri de demokrasinin derinleşmesi ve katılımın artması için sivil toplumun önemine vurgu yapmaya başlamışlarıdır. Radikal demokrasi teorisinin iki önemli kuramcısı Cohen ve Arato sivil toplumu, “ekonomi ve devlet arasında toplumsal ilişkinin olduğu her şeyden öte yakın alandan (özellikle aile), birlikler alanından (bilhassa gönüllülük esasına dayalı örgütler) toplumsal hareketlerden ve kamusal iletişim formlarından oluşan bir alan” olarak tanımlamaktadır.
Sivil Toplum Kuruluşları
Sivil Toplum Kuruluşları, toplum yararına çalışan ve bu yönde kamuoyu oluşturan, kar amacı gütmeyen, sorunların çözümüne katkı sağlayarak çoğulculuk ve katılımcılık kültürünü geliştiren, demokratik işleyişe sahip, bürokratik donanımdan yoksun ve gönüllü olarak bir araya gelen bireylerden oluşan örgütlenmelerdir.
Baskı Grupları ve Sivil Toplum
Baskı grupları ile sivil toplum arasındaki en önemli farklılık, baskı gruplarının üyelerinin menfaatlerini gerçekleştirmek için siyasi otoritelere etki etmesiyken sivil toplum kuruluşlarının kamusal yarar gözetmesi ve kar amacı taşımamasıdır.
Türkiye'de Baskı Grupları ve Sivil Toplum
Osmanlı'da Yeniçeri ve Sipahi ocakları en önemli baskı grubu örneğini oluştururlar. Cumhuriyet Türkiyesi'nde ise ordu, üniversiteler ve bürokrasi kurmsal baskı gruplarına, işçi ve işveren kuruluşları ise örgütlü baskı gruplarına örnektirler.
TEMA, İHD, AKUT gibi kuruluşlar Türkiye'de faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına örnek oluşturur.