Sivil Toplum, Demokrasi ve İnsan Hakları

Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Demokrasinin tanımı tartışması günümüzde hâlâ devam eden bir tartışmadır. Bunun sebepleri: Ülkelerdeki bazı kurumların görüşlerini haklı çıkartmak adına demokrasi tanımını kullanmaları, demokratik olmayan devletlerin kendilerini demokratik olarak tanıtma çabaları ve aslında genel bir kavram olan demokrasinin tek başına kullanılması (Anayasal demokrasi, sosyal demokrasi, liberal demokrasi vb.) gibi sebepler gösterilebilir.

Modern toplumun en önemli gelişmişlik göstergelerinden biri de bireylerin toplumsal sorunların çözümüne yönelik faaliyetlere gönüllü olarak katılma düzeyleri. Bu tür gönüllü hizmetler, üçüncü sektör de denilen, kâr amacı gütmeyen Sivil Toplum Kuruluşları (STK) üzerinden yürütülüyor. Ayrıca bazı kamu ve özel sektör kuruluşları da başta kendi çalışma alanları olmak üzere herhangi bir maddi beklentileri olmadan sosyal sorumluluk projeleri ile toplumsal fayda güden projeler üretiyor ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmek istiyorlar.

Günümüzde insan hakları, tüm devletlerce korunması gereken ortak değerlerdir. Çağdaş devlet, insan haklarına saygı duyan, insan haklarını koruyan devlettir. İnsan haklarının uluslararası düzeyde korunması, devletlerin tek taraflı olarak ihlal edemeyecekleri uluslararası standartların saptanmasına bağlıdır. Avrupa insan hakları standardının sağlanmasında en önemli belge, BM İnsan Hakları Bildirisi esas alınarak düzenlenen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme) ve ek protokollerdir. Ayrıca AGİT'in, giderek ağırlık kazanmaya başlayan insan haklarını ve korunmasını ön plana çıkaran çalışmaları uluslararası insan hakları anlayışının gelişiminde ve korunmasında önem kazanmaktadır.

İnsan haklarının korunmasında uluslararası sözleşmeler, ulusal üstü organlar, ulusal ve uluslararası kuruluşlar yanında anayasalar, anayasal belgeler ve uluslararası bildiriler önemli rol oynamaktadır.

İnsan haklarının korunması yönünde özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan yeni oluşum sivil toplum örgütleridir. Günümüzde sivil toplumörgütleri, insan haklarının korunmasında, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, AGİT gibi kuruluşlar içinde ya da yanında, kâr amacı gütmeyen bağımsız nitelikleriyle, etkili bir biçimde çalışma olanağı bulmaktadır. Sivil toplum örgütleri bu çalışmalarını, kendileri doğrudan doğruya ya da yukarıda sözü geçen kurullara danışmanlık yapmak ya da onlarla birlikte çalışmak suretiyle yürütmektedir.

Sivil toplum örgütlerinin insan hakları ihlallerini mahallinde, tarafsız ve bağımsız bir yaklaşımla inceleyebilmeleri etkinliklerini arttırmakta ve insan haklarıyla ilgili uluslararası kuralların yaşama geçirilmesini kolaylaştırmaktadır.

Sivil toplum örgütleri insan hakları ihlallerini denetlemek, saptamak, ulusal ve uluslararası düzeyde kamuoyunu bilgilendirmek, insan hakları ihlal edilen kişilerin ulusal ve uluslararası organlara başvurusunda yardımcı olmak konularında etkili işlev yüklenebilir. Ayrıca insan haklarıyla ilgili gerekli inceleme, yayın, duyuru yapabilir; ulusal ve uluslararası düzeyde toplumsal ve bilimsel toplantılar düzenleyebilir ve böylece kamunun, insan hakları konusunda duyarlığım ve ulusal bilincin gelişimini sağlayabilir; insan haklarıyla ilgili çalışmalar yapan sivil toplum örgütlerinin uluslararası örgütlerle iletişim ve birlikteliklerinin gerçekleştirilmesi etkinliklerini arttırabilir.

İnsanın sırf insan olması nedeniyle birtakım haklara sahip olması gerektiği, insan hakkına sahip olmanın her insanın ortak güvencesi olduğu, insan haklarını korumak için uğraş vermenin insanlık onurunun gereği bulunduğu ve evrensel nitelik taşıdığı, insan hakkının milliyetçiliğin dar kalıpları içinde tutulamayacağı herkesçe anlaşılmalıdır.