Havacılık Sözleşmeleri
Ne ile uğraşırsak uğraşalım ona tam ve mutlak hakimiyet; onun geçmişini ve tarihini bilmemizde yatar. Havacılığın da bir geçmişi vardır.
Havacılık hukuku, çok da eskiye dayanmamaktadır. Dolayısıyla havacılık alanındaki hukuki boşluk ta Hz.Nuh öncesi döneme dayandığı iddia edilen geleneksel Deniz hukuku ile doldurulmaya çalışılmıştır.
Havacılık alanında ilk hukuki çalışmalar 1889 yılında Paris'te yapılmış, Uluslararası Havacılık Kongresi düzenlenmiştir. Daha sonra Albert Roper'in temelini attığı Uluslararası Havacılık Ulaştırma Konferansı ICAO'nun(Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonu)başlangıcını oluşturur. 1910 yılında Fransa'nın çağrısıyla Türkiye dahil 20 ülkeden oluşmuştur.
Hava hukuku, uluslararası hukukun önemli bir parçasıdır.
13.10.1919’da ilk defa Paris'de Hava Ulaşım Kuralları imzalandı.
Varşova Sözleşmesi'nin Hava Hukuku'nda çok önemli bir yer işgal etmesinin en önemli nedenlerinden biri hava hukukuna ilişkin milletlerarası sözleşmeler arasında en çok kabul görenlerden biri olmasıdır.
Türkiye'nin 5 Haziran 1945 Tarih ve 4749 Sayılı Kanunla onaylamış bulunduğu Şikago Anlaşması'na bugün 152 devlet taraf olmuştur.
İlk balon uçuşunun gerçekleşmesi ile beraber havacılık kuralları oluşmaya başlasa da bu kurallar birer uluslararası teamül haline gelmeden önce çok taraflı sözleşmeler yoluyla uluslararası, genel ve özel nitelikteki kurallar hâlini almıştır. Hava hukukunu uluslararası rejim haline dönüştüren ve hâlen 190 devletin taraf olduğu Chicago Sözleşmesi’nden önce akdedilen Varşova, Roma, Paris ve Havana Sözleşmeleri de havacılığa yön veren çok taraflı sözleşmelerdir.
Şikago sözleşmesi, çok taraflı sözleşmelerin hava hukukunun en mühim kaynağı olduğu ifade edilmelidir.
1963 yılında hayata geçen bu uluslararası anlaşma, sivil havacılığın güvenliğini tehlikeye atan fiillere karşı devletlerin birlik içinde giriştikleri mücadelenin başlangıcı olarak kabul edilir.
Montreal sözleşmesinin en önemli tarafını, zaten yapılma nedeni olan uçaklara karşı saldırı ve sabotaj eylemlerini kapsamı içine alması oluşturmuştur.
Tokyo sözleşmesinin uçak kaçırma ve güvenliği açısından yetersizlikleri devletleri uluslararası alanda yeni bir sözleşme yapmaya zorlamıştır. 1-16 Aralık 1970'de yapılan konferans soncunda La Haye Sözleşmesi oluşturularak, tüm devletlerin imzasına açılmıştır.
La Haye Sözleşmesi suçluların cezalandırılmaları için uygun tedbirlerin alınmasına acil ihtiyaç olduğu amaçlarıyla bu sözleşme hazırlanıp imzalanmıştır.
La Haye Sözleşmesi tıpkı Tokyo Sözleşmesi gibi yalnızca uçuş durumunda bulunan uçak içerisinde işlenen suçları kapsamına almıştır. Dolayısıyla uçuş öncesinde veya uçuş durumunun sonrasında meydana gelebilecek eylemler kapsam dışında bırakılmıştır.
Bu sözleşme içerisinde havalimanı veya havaalanları içerisinde yapılması gerekenlere veya yapılabileceklere değinilmemiştir. Genel olarak sözleşmeye akit devletlerin yapabilecekleri, tanımlanan suç ve suçluların durumu üzerinde durulmuştur.
Hava hukuku, uluslararası hukukun önemli bir parçasıdır. Önceleri uluslararası teamüllere dayanan bu hukuk dalı, 20. yüzyılın ortalarında yazılı hukuk kurallarıyla düzenli bir yapıya kavuşmuştur. Bu şekilde başlayan düzenleme süreci, yeni teknolojik gelişmeler ve artan güvenlik ihtiyacı ile sürekli yenilenmekte ve güncel gelişmelerle uyumlu şekilde revize edilmektedir.