Zorunlu Deprem Sigortası Uygulamaları
1999 depremlerinden sonra 587 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) kurulmuş ve ülkemiz için en temel katastrofik risklerden olan deprem riskinin ekonomik kayıplarını gidermek amacıyla Zorunlu Deprem Sigortası (ZDS) hayata geçirilmiştir. ZDS, depremin yıkıcı etkilerinden vatandaşların ikamet ettikleri konutlarda oluşan hasarların ekonomik zararlarını karşılamak maksadıyla hazırlanmış bir poliçedir. DASK’ın görevi bir havuz sistemi kurmak vasıtasıyla hem sigortalıların mağduriyetini gidermek hem de havuzda biriken paranın fon yönetimini sağlamaktır. Ancak çok başarılı bir şekilde başlayan uygulama KHK ile herhangi bir cezai müeyyide içeriğine sahip olamadığı için zorunluluk ve bağlayıcılık konusunda yetersiz kaldı. Ülkemizde her yıl ZDS’nin sigortalılık oranı artmaktadır. 2019 yılı itibariyle sigortalılık oranı %50’dir. Bu oran halen yeterli değildir. Zira sigortacılığın temelinde riski coğrafik olarak yaymak ve homojenize etmek bulunmaktadır. Bu nedenle yalnızca belirli bölgelerde yoğunlaşan zorunlu deprem sigortaları, o bölgede olası yıkıcı bir depremde havuzun zarar görmesine sebep olacaktır.
Ülkemizde zorunlu deprem sigortasına ek olarak 2000’li yılların başında yapı, imar ve deprem yönetmeliklerine ilişkin çok sayıda düzenleme olmuş ve konutların depreme dayanıklı şekilde inşa edilmesi amaçlanmıştır. Zira sigorta depremden korunmanın bir yolu değildir. Sigorta depremin ancak ekonomik etkilerini ortadan kaldırabilir. Ayrıca sigortanın ekonomik zararlardan koruyucu etkisinin ortaya çıkabilmesi için yine konutların dayanıklılığı oldukça önemlidir. Bu nedenle kamu otoritesinin bağlayıcı tedbirleri önemlidir. 1999 yılında yaşadığımız iki yıkıcı depreme kadar ülkemizde geleneksel afet politikası uygulanmaktaydı. Yaşanan afetlerin akabinde kamu otoritesinin geçici ve yetersiz tedbirler almasıyla depremin yaraları hafifletilmeye çalışılırdı. 1999 depremleri bu anlamda ülkemizde bir dönüş noktası olmuştur. 20 bin civarında ölen vatandaşımıza ek olarak 13 milyar dolardan fazla maddi kayıp, 30 bin konut ve 50 bin işyeri hasar görmüştür. Yaşanan iki deprem ülkemizin deprem kuşağında olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatmış ve üretilecek çözümlerin mikro değil çok daha makro düzeyde olması gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu kapsamda çok sayıda yasa ve yönetmelik ile yapı ve imar sürelerinden denetim, odak noktaya alınmış ve sigortacılık sistemi yalnızca zorunlu deprem sigortası ile değil tamamlayıcı inşaat, konut ve iş yeri sigortalarıyla daha etkin konuma gelmiştir. Bu süreçte ne olursa olsun, engellenemeyecek düzeyde gerçekleşen deprem hasarlarının ekonomik etkilerini ortadan kaldırmak için deprem havuzu olan DASK kurulmuştur.
Ülkemizde faaliyet gösteren tüm hayat dışı sigorta şirketleri ve bunlara bağlı yaklaşık 15.800 sigorta acentesi büyük bir özveri ile bu poliçelerin yaygınlaştırılmasında görev almaktadırlar. Zorunlu deprem sigortası genel olarak, belediye sınırları içinde kalan konutlara yönelik olarak geliştirilmiş bir sigorta sistemidir.
Kapsamda Bulunan Binalar
- Tapuya kayıtlı ve özel mülkiyete tabi taşınmazlar üzerinde mesken olarak inşa edilmiş binalar,
- 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamındaki bağımsız bölümler,
- Bu binaların içinde yer alan ticarethane, büro ve benzeri amaçlarla kullanılan bağımsız bölümler,
- Doğal afetler nedeniyle devlet tarafından yaptırılan veya verilen kredi ile yapılan meskenler.
Gerek sigorta şirketleri gerekse de acenteler, sigortacılık faaliyetini k ār amacıyla sürdüren kuruluşlardır. Normal poliçelerde sigorta şirketleri k ārını komisyondan elde etmezken, sigorta acenteleri için komisyon tek yaşam kaynağıdır. Ancak ZDS’de sigorta şirketleri de acente gibi çalışıp komisyon kazancı elde eder. Ancak her iki grubun komisyon kazancı farklıdır. DASK’ın nam ve hesabına poliçe üretimi yapan sigorta şirketleri ve acenteleri için poliçe primi üzerinden bir komisyon ödemesi yapılır. Acente ve sigorta şirketleriZDS primleri üzerinden %17,5 komisyon kazanırlar (İstanbul için %12,5). Yenileme poliçelerinde oran %20’dir (İstanbul için %15). Komisyonların acente ve sigorta şirketi arasında paylaşımı sırasında acenteye 3 TL'den daha az komisyon ödenemez.
Her bir hasarda, sigorta bedelinin %2’si oranında tenzili muafiyet uygulanmaktadır.
DASK’ın bir havuz sistemi olması ve üzerine aldığı risk boyutunun çok yüksek düzeylerde olması sebebiyle, sigorta şirketlerininkine benzer hatta daha detaylı bir risk yönetimi stratejisine sahip olunması gerekecektir. Bilindiği üzere sigorta şirketleri, risklerini geleneksel bir yöntem olan reasürans ile çözmektedirler. Reasürans, sigorta şirketlerinin risklerini bir başka sigortacıya (reasürans şirketi) devretmesi işlemidir. Tüm dünyada büyük riskler bu şekilde yönetilmektedir. Ancak gelişmiş sigorta endüstrilerinde reasürans dışında da alternatif risk transfer teknikleri bulunmaktadır. Katastrofik tahviller bu alternatif risk transfer tekniklerinden bir tanesidir. Ülkemizde bugüne kadar hiç kulanılmamış olan bu sermaye piyasası ürünü ilk kez DASK tarafından 2013 -2016 yılları arasında kullanılmıştır. Şimdi daha detaylı olarak DASK’ın üzerine aldığı riskleri nasıl yönettiğini inceleyelim. Bu sürecin iyi bir şekilde yönetilmesi, bir yıkıcı depremde karşılaşılan hasar tutarının sorunsuz bir şekilde ödenmesi anlamına gelecektir. O nedenle teknik ve uzmanlık gerektiren bir iştir. DASK’ın olası büyük bir hasarın ekonomik etkilerinden korunmak için 3 yolu tercih ettiğini görmekteyiz:
- Reasürans
- Katastrofik Tahvil
- Devlet Güvencesi