Bölge Planlama Politikaları

Küreselleşmenin de etkisiyle bölge, bölge planlama, bölgesel politikalar ve bölgesel yönetim gibi kavramlar birçok tartışmanın konusu olmuştur. Küreselleşme de yaşanan ivme ve ekonominin geldiği rekabetçi nokta, işbirliğini ve sosyo-ekonomik kalkınma politikalarını gerekli kılmış ve bu politikaların üretiminde en etkili ölçek olarak bölgeyi öne çıkarmıştır. Yaşanan fordizmden post -fordizme geçiş, esnek üretim ve küreselleşme gibi süreçler sonucunda, ekonomik kalkınma konusunda yaklaşımlar değişmiş, ulusal kalkınma anlayışının yerini artık bölgesel kalkınma politikaları almıştır. Önceleri merkezi yönetim aracılığıyla kalkınma stratejisi izleyen devletler artık bölgesel ve yerel ölçekte kalkınma stratejisi izlemişlerdir. Küresel rekabetin odağına yerleşen bölgeler başlıca aktör haline gelmiş ve artık yalnızca coğrafi olarak bir mekânı ifade etmeyen işlevsel ve çok boyutlu bir yapıya bürünmüşlerdir. Bölgeler, artık planlama birimi olarak kullanılmaktadır. Avrupa Birliğinin bölgeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarını azaltmak için uyguladığı bölgesel politikalar da bu süreci desteklemiştir. Birçok ülke bölge birimini, yönetim ve planlama sistemlerine eklemlemiştir.

20.yüzyıl, kentlerin ekonomik, toplumsal ve siyasi hayatta önemlerinin her geçen gün daha da fazla arttığı bir dönemdir. Kent ve kentleşme sorunları da bu gelişmeye paralel olarak artmakta ve ülkelerin kalkınma gündemine oturmaktadır. Ekonomik ve toplumsal kalkınmalarını sağlamak için plan üreten ülkeler, kentleşme sorunlarına bu planlarda yer vermektedirler. Ulusal düzeyde yapılan kalkınma planların da her ne kadar kentsel gelişme ve kentleşme sorunlarına yer verilmeye çalışılsa da, coğrafi ve mekânsal unsurlar ihmal edilmektedir. Bu noktada bölge planlamayı gerektiren nedenler ortaya çıkmaktadır. İlk neden kalkınmanın mekânsal boyutunun hesaba katılması gereksinimidir. Bu tür bir planlama sayesinde yerel veriler ve mekân boyutu ulusal plana aktarılabilmektedir. Bölge planlamayı gerektiren bir başka neden, ekonomik, toplumsal ve fiziksel planlama çalışmaları arasında eşgüdüm sağlanması gerekliliğidir. Yerel ihtiyaçları hesaba katan ve yerel eylemlere dönüşebilen ulusal politikalar, bölge planlama yoluyla gerçekleşebilmektedir. Bölge planlamanın işlevi, soyut ve genel düzeydeki ulusal planlar ile somut ve yerel düzeydeki planlar arasındaki bağ olarak tarif edilmektedir.

Ulusal planlar ekonomik düzeyde, kent imar planları ise fiziksel düzeyde kalırken, bölge planları her ikisine ağırlık veren yapıdadır. Mekân içeriği ulusal plandan fazla olan bölge planlarının ekonomik içeriği de imar planlarından fazladır. Bölge planları, yatırım kararları öncesinde bölgeler arasındaki para, mal, hizmet ve nüfus alışverişlerini inceleyip analiz eden, eşitsizliklerin nedenlerini belirleyen ve bu yönde kararlar üreten planlardır. Ulusal düzey ile yerel düzeyi bütünleştiren bir rolü olan bölge planlama, bir ara yüz olarak aynı zamanda ulusal ve yerel hedeflere ulaşmak için stratejik bir araçtır.

Tüm bu süreçler içerisinde Türkiye’de bölge planlama ve politikalarının tarihsel gelişimi planlı ve plansız olmak üzere iki dönemde incelenebilmektedir. Plansız dönem Cumhuriyetin ilk yıllarında ulusal bir ekonomi yaratma amacıyla uygulanan politikalar dönemiyken, planlı dönem 1960’larda başlayan ve bölgesel kalkınmayı sağlama ve dengesizlikleri giderme amacına yönelik bölgesel politikaların geliştirildiği bir dönemdir. Bu politikalar ülkeyi kalkındırmak, büyümeyi sağlamak, yaşam kalitesini yükseltmek, sürdürülebilir bir gelişmeyi sağlamak ve farklı bölgeler arası eşitliği sağlamak amaçlarıyla geliştirilmiş politikalardır. Bu politikalar ortaya çıktığı zamandan bugüne kadar planlamacı kamusal eylemleri ve özel kalkınma planlarını içermiştir. Bu süreçte bölge politikaları, kalkınmayı tüm coğrafyada gerçekleştirmek ve yerel ile ulusal düzey arasında köprü olmak görevlerini üstlenmektedir. Araç olarak ise beş yıllık kalkınma planları ve bölgesel gelişme planları kullanılmaktadır. Türkiye’nin planlı döneminde ortaya çıkan beş yıllık kalkınma planları ve GAP, Zonguldak ve DAP gibi bölgesel gelişme projeleri, bazen bölge konusuna vurgu yaparken, bazen de bölge kavramını göz ardı etmiştir. Ancak tüm planların temel hedefi bölgesel kalkınmayı sağlamak ve eşitsizlikleri gidermektir. Türkiye’de bölgeler arası gelişmişlik farklarının hala ciddi boyutta var olması bu planlı gelişim çabalarının istenen sonuçları henüz yaratamadığını göstermektedir.