Büyükşehir (Metropoliten Alan) Planlaması ve Yönetimi

Metropoliten kentler, çevresindeki bütün kentsel ve kırsal topluluklara ekonomik yönden egemen olan ve ülkenin başka ülkelerle ilişkilerini sağlayan büyük kentler olarak tanımlanmaktadır.

Metropoliten alanlar ise farklı kentsel yapılar ve onların karşılıklı ekonomik, sosyal ve çevresel ilişkilerini barındıran alanlardır.

Metropoliten plan bölge planıyla nazım plan arasında stratejik kararların verilmesine yönelik bir plan kademesidir. Makro ölçekte bir bakış açısıyla plan yapma anlayışı metropoliten planlamanın temel özelliğini oluşturmaktadır.

Kentlerin büyümesiyle birlikte hizmet sunumuyla ilgili yaşanan sorunların yerel olmaktan çıkıp bölgesel nitelik kazanması metropoliten alan yönetim modellerinin oluşturulmasına sebep olmuştur. Metropoliten alan yönetim modelleri: Yönetimler arası hizmet anlaşmaları, kentsel birlikler ve kurullar, özel amaçlı ana kentsel örgütler, birleştirmeler ve yerel federasyonlardır.

Yönetimler Arası Hizmet Anlaşmaları: Yerel yönetimlerin kamusal hizmetleri tedarik etmek için başka yönetimlerle yaptığı anlaşmalardır.

Kentsel Birlikler ve Kurullar: Genellikle planlama ve politika saptama işleri için gönüllü katılım ilkesiyle kurulan bölgesel nitelikli örgütlerdir.

Özel Amaçlı Ana Kentsel Örgütler: Temel yerel kamu hizmetleri dışındaki çeşitli alanlarda hizmet sunmak amacıyla kurulan örgütlerdir.

Birleştirmeler: Eşgüdüm sorunlarının aşılması için birimlerin tüzel kişiliklerinin kaldırılıp birleştirilmesi ve tek bir metropoliten yönetim yapısının uygulanmasıdır.

Yerel Federasyonlar: Metropoliten alanlarda var olan yerel ve merkezi yönetimlerin arasına bölgesel nitelikli bir yönetimin kurulması ve kentlerin iki düzeyli yerel yönetim yapısıyla yönetilmesidir.

Ülkemizde büyükşehir yönetimiyle ilgili düzenlemeler 1980’lerde başlamış, 2000 yılından sonra ağılık kazanmıştır.

3030 Sayılı Kanun: Büyükşehir olma ölçütü il merkezindeki belediyenin sınırları içinde birden çok ilçenin var olması şeklinde belirlenmiştir. İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere 16 büyükşehir belediyesi kurulmuştur.

5216 Sayılı Kanun: Pergel Yasası olarak da anılan yasal düzenlemeyle büyükşehir belirlemede kullanılan ölçütlere 750.000 nüfusa sahip olma ve en az 3 ilçe belediyesi bulundurma şartları eklenmiştir. 14 büyükşehirde ana kent sınırı ilin nüfus büyüklüğüyle orantılı olarak merkezden çevreye doğru farklı büyüklükte yarıçaplara sahip çemberler çizilerek belirlenirken İstanbul ve Kocaeli’nde büyükşehir sınırları il mülki sınırları olarak belirlenmiştir. Büyükşehir belediyesi sınırları içinde yer alıp da ilçe statüsünde olmayan yerleşmelere ise “ilk kademe belediyesi” adı verilmiş; ilçe ve ilk kademe belediyelerindeki imar ve planlama faaliyetlerinde büyükşehir belediyesi yetkili yapılmıştır.

5747 Sayılı Kanun: büyükşehir sınırları içerisindeki 300’e yakın ilk kademe belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılarak bazıları mahalle olmuş, bazıları ise birleşerek belediye oluşturmuş veya büyükşehir içindeki başka bir belediyeye bağlanmıştır.

6360 Sayılı Kanun: Büyükşehir Belediye Kanunu olarak da bilinen yasayla 13 yeni büyükşehir belediyesi daha oluşturulmuş, ana kent sayısı 29’a yükselmiştir. Başka bir yasayla Ordu da eklenerek sayısı 30’a çıkmıştır. Büyükşehir sınırları değişerek il mülki sınırı olarak belirlenmiştir. Bu kararla büyükşehirlerde il özel yönetimi, köy yönetimi vb. belediye dışındaki diğer yönetim birimleri kaldırılmış, yerel yönetim yapısı büyükşehir ve ilçe belediyesinden oluşacak şekilde düzenlenmiştir.

Son dönemlerde büyükşehir şartı aranmaksızın diğer bütün illerde belediye sınırının il mülki sınırlarına genişletilmesiyle ilgili tasarılar tartışılmaktadır. 30 büyükşehir dışında kalan 51 il için düşünülen uygulamanın önümüzdeki yıllara ertelendiği bilinmektedir.

Metropoliten alanlardaki sorunları çözmek için yasal düzenlemeler yapılsa da günümüzde ana kent içinde yerel yönetimler arasında eşgüdüm sorunu yaşanması, hizmet düzeyinde ve gelir dağılımında dengesizliklerin olması vb. sorunlar yaşanmaktadır.

Metropoliten alan yönetiminin kentsel politikalarla birlikte kenti şekillendiren etkili bir unsur olması, yönetim yapısındaki değişimlerin metropoliten alanların planlanmasıyla ilgili de farklılaşmaları beraberinde getirmesi nedeniyle metropoliten alan yönetimi ve planlamasını ilişkili olarak değerlendirmek gerekir.

Ülkemizde metropoliten planlamaya olan ilgi İstanbul gibi kentlerin büyümesiyle ortaya çıkan sorunları çözmede mevcut sistemin yetersiz kalması nedeniyle artmıştır. 1965 yılında ise İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerde yerel planlama büroları kurulmuştur. Yerel planlama büroları çalışmalarına devam ederken 1972 yılında 1605 sayılı yasa çıkarılarak ilk kez metropoliten imar planı terimi kullanılmıştır. Bu planları yapma görevi ise İmar ve İskân Bakanlığı’na verilerek yerel planlama bürolarının bakanlıkla koordineli bir şekilde çalışmalarını sürdürmeleri sağlanmıştır.

1984 yılında ise büyükşehir yönetiminde farklı bir sistemin kurulması, 3030 sayılı ve 3194 sayılı kanunların kabul edilmesiyle İmar ve İskân Bakanlığı kapatılmış nazım plan yetkisi büyükşehir belediyelerine devredilmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nda tanımlar ve plan kademelerinde bulunmayan Metropoliten Alan Planı’ndan aynı kanunun dokuzuncu maddesinde “birden çok belediyeyi ilgilendiren plan” olarak bahsedilmiştir.

3030 sayılı yasayla büyükşehir sınırlarının kısıtlı bir alana sıkışması nedeniyle büyükşehir çevresinde kurulan belde belediyelerinin üst ölçekli bir planla bir bütün olarak ele alınmasına ihtiyaç duyulmuş ve bu planları yapma yetkisi bakanlığa verilmiştir. 2004 yılında 5216 sayılı yasanın kabul edilmesiyle büyükşehir sınırlarının genişlemesi sonucu bu düzenleme geçerliliğini büyük ölçüde kaybetmiştir.

Günümüzde üst ölçekli planlar konusunda bakanlık yetkiliyken imar uygulamaları konusunda ise büyükşehir belediyeleri yönlendirici ve düzenleyici yetkiye sahiptir. Metropoliten Alan Planları hala İmar Kanunu’nda plan kademeleri arasında yer almamakta, Bölge Planları dışındaki üst ölçekli planların tümü Çevre Düzeni Planı olarak tanımlanmaktadır.