Sağlık ve Eşitsizlikler

Gelir düzeyi, eğitim düzeyi, meslek, toplumsal cinsiyet, sosyal sermaye, yaşanılan konut, çevre ve etnik köken gibi etkenlere bağlı olarak ortaya çıkan eşitsizlikler sağlıkta eşitsizliklere yol açabilmektedir.

Sağlıkta eşitlik yasal düzenlemelere bağlı kalınarak, bireylerin kaliteli ve etkili şekilde sunulan sağlık hizmetlerine ihtiyaç duydukları anda erişmelerini engelleyen ve dezavantajlara neden olan durumların ortadan kaldırılması şeklinde tanımlanabilir.

Sosyal seçilim/sağlık seçilimi açıklamaları, kültürel/davranışsal açıklamalar, materyalist/yapısalcı açıklamalar, psiko -sosyal açıklamalar, yaşam süreci açıklamaları ile sınıf ve yaşam tarzıyla ilgili sağlık sermayesi yaklaşımları sağlıkta eşitsizliği açıklamaktadır.

Yaşamının ilk dört haftasında hayatını kaybeden bebeklerin ölüm hızı, beş yaş altı çocukların ölüm hızı, anne ölüm hızı, bulaşıcı hastalık oranları, kronik hastalık oranları, mesleklere göre ölüm hızları, yaşa ve cinsiyete göre beklenen yaşam süresi, beklenen sağlıklı yaşam süresi gibi göstergeler sağlıkta yaşanan eşitsizlikleri küresel ve bölgesel olarak gösterebilmektedir.

Fiziksel çevre, eğitime erişim, barınma, istihdam, gelir, meslek, aile -arkadaş ilişkileri, etnisite, yaş, cinsiyet, yaşanılan konut, güvenli içme suyuna erişim gibi unsurlar sağlığın sosyal belirleyicileri olarak kabul edilebilir.

Bireylerin sağlık konusunda bir ya da birden fazla dezavantaja sahip olmaları çifte dezavantaj olarak nitelendirilebilir.

Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde finansal güce sahip olanlar daha sağlıklı olma eğilimindedirler.

Eğitimde eşitsizlikler gelir düzeyine, sağlık hizmetlerine ulaşma düzeyine, yaşam olanaklarına, sağlıklı ya da riskli sağlık davranışları gösterme düzeyine etki edebilmektedir.

Eğitim düzeyi yükseldikçe sağlık anlayışı, sağlık hizmetlerinden faydalanma oranı, dengeli ve düzenli beslenme davranışları, sağlık davranışları artarken, bulaşıcı hastalıklara yakalanma ve riskli sağlık davranışları azalabilmektedir.

İkamet edilen yerin merkeze uzaklığı, o bölgede sağlık hizmetlerinin varlığı ya da sağlık hizmetlerine erişim olanakları, sağlıklı içme suyuna ulaşım, kanalizasyon sisteminin varlığı, yaşanılan konutun büyüklüğü ve özellikleri gibi çeşitli unsurlar bireylerin sağlıklı ya da hasta olmalarına davetiye çıkarabilmektedir.

Fiziksel çevrenin yanı sıra yaşanılan konutun özellikleri, mülkiyet durumu, konutun tipi (gecekondu, apartman dairesi, müstakil ev), koşulları (ısınma durumu, içme suyu durumu, banyo, kişi başına düşen oda sayısı, yatak odası) sağlığı etkileyebilmektedir.

Yoksulların yaşadıkları evlerin fiziki şartları sağlık risklerine açıktır. Örneğin yoksul kişiler havasız, rutubetli, güneş almayan, soğuk mekanlarda hayatlarını sürdürebilmektedirler.

Sosyal sermaye kişilerarası ilişkileri, güven duygusunu, sosyal destek ağını, toplumsal aidiyeti, sosyal kontrolü, toplumsal bütünleşmeyi artırabilir. Sosyal sermayesi güçlü olanlar daha az hastalanmakta, hastalandıkları taktirde maddi ve manevi olarak daha çok sosyal destek görmekte, sağlık hizmetlerinden daha çok yararlanabilmektedirler.

Toplumsal ilişkileri zayıflayan kişilerde tüberküloz, şizofreni, alkol bağımlılığı ve çeşitli kazalara daha çok rastlanmaktadır.

Ekonomik ve sosyal sermayenin yanı sıra kültürel sermaye de sağlık durumunu belirleyebilmektedir. Kültürel faaliyetler aitlik duygusunu geliştirebilir, sosyal destek ağlarını harekete geçirebilir. Kültürel faaliyetlere katılım düşük ölüm riskine ve algılanan sağlık düzeyinin yükselmesine yol açabilir.

Sağlıkta eşitsizliğe neden olan önemli faktörlerden biri de etnik kökene ilişkindir.

Etnik azınlık grupların maruz kaldıkları sağlık eşitsizlikleri sağlık durumlarına, bebek ve anne ölüm oranlarına yansıyabilmektedir.

Etnik ya da ırk olarak azınlık grupta bulunanlar sağlık personeli tarafından ayrımcılığa uğrayarak ihmal edilebilmektedirler. Etnik grupların sağlık hizmetlerine erişimde sorun yaşamalarına neden olan bir diğer faktör kurumsal ırkçılıktır.

Kişilerin sahip oldukları meslek türü, gelir düzeyi, yaşam tarzı, ikamet yeri, barınma olanakları, sosyal ilişkileri, statüyü, sağlık hizmetlerinden yararlanma düzeyi gibi pek çok unsuru etkileyebilmektedir. Diğer yandan mesleğe sahip olup olmama ya da çalışma koşulları da sağlık üzerinde belirleyicidir.

Hastalar ve engelliler ayrımcılığa maruz kalabildikleri için işsizlik riski ile karşılaşabilirler. Kişilerin işlerini kaybetmeleri ya da kazançlı bir iş bulamamaları ruh sağlıklarını olumsuz şekilde etkileyebilmektedir.

Bireylerin sahip oldukları yaş ve cinsiyet sağlıklarını biyolojik ve toplumsal bakımdan etkileyebilmektedir. Yaş ve cinsiyet gibi kontrol edilemeyen nedenlerden kaynaklanan hastalıklar eşitsizlik bağlamında değerlendirilmemelidir.

İnsanların yaşamında özellikle bebeklik, çocukluk ve yaşlılık dönemlerinde sağlıkta eşitsizlik riski artabilmektedir. Pek çok toplumda yaşlılar ve çocuklar, politikalar ve geleneklerden kaynaklanan nedenlerle dezavantajlı konumda bulunabilirler.

Yaşlıların yoksul olmaları, eğitim düzeylerinin düşük olması, sosyal güvenceye sahip olmamaları, sağlık ve hastalık konusunda yeterli bilgiye sahip olmamaları, sosyal ilişkilerinin yeterli olmayışı, sağlık hizmetlerinde ayrımcılığa maruz kalmaları gibi bazı faktörler sağlıkta eşitsizlik yaşamalarını beraberinde getirebilmektedir.

Kadınların istihdamda eşitsizlik yaşamaları, daha yoksul olmaları, düşük ücretli işlerde çalışmaları, bekar ebeveyn olma olasılıklarının daha yüksek olması gibi nedenler stres düzeylerini yükseltebilmektedir.

Sağlık hizmetlerinde eşitsizlik sağlık hizmeti kaynaklarına ve sağlık hizmeti kullanımına dayalı olarak ortaya çıkabilmektedir.

Etnik azınlık grupta olanlar, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, özel bakıma muhtaç olanlar, kırsal bölgelerde yaşayanlar sağlık hizmetlerindeki eşitsizliklere karşı savunmasız olabilmektedirler.