Sağlık ve Yoksulluk

Sağlık ve yoksulluk arasında doğrudan bir ilişki vardır. Yoksulluk ve yoksullukla bağlantılı koşullar sağlık üzerinde etkili olduğu gibi sağlık ve hastalıkla ilgili koşullar da yoksulluk durumu etkili olmaktadır. Yoksulluk birçok açıdan sağlığı olumsuz etkilemektedir. Yoksulların beslenme ve barınma koşulları, eğitim ve meslek durumları, maddi gelirleri, sosyal ve fiziki çevreleri, çalışma koşulları ve sağlık hizmetlerine erişim biçimleri, onların sağlık durumları üzerinde oldukça belirleyicidir. Hastalık ve sağlıkla ilgili olarak toplumsal kesimler arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar ya da eşitsizlikler yaşam süresinde, sağlık hizmetlerine erişimde, bebek -çocuk ölüm oranlarında, oturulan konutta, yaşanılan çevrede vs. birçok alanda açıkça görülmektedir. Bütün bu eşitsizlikler de aslında, daha geniş çaplı toplumsal, ekonomik ve politik örüntülerle bağlantılıdır .

Sağlık, esasında sosyal bir olgudur ve toplumsal koşullardan bağımsız değildir. İnsanların beslenme ve barınma biçimlerinden çalışma ve sosyal güvenlik koşullarına kadar bir dizi toplumsal faktör, sağlık durumları üzerinde doğrudan etkili olmaktadır. Sağlığın sosyal belirleyicilerini beş kategoride ele almak mümkündür. Birinci kategoride yaş ve cinsiyet gibi bireysel özellikler yer almaktadır. İkinci kategoride işsizlik, yoksulluk, çalışma koşulları ve sosyal dışlanma gibi sosyo -ekonomik belirleyiciler bulunmaktadır. Üçüncü kategoride konut, sosyal çevre, temiz su ve güvenli gıda gibi çevresel belirleyiciler vardır. Dördüncü kategoride fiziksel aktivite, bağımlılık ve yaşam tercihleri gibi yaşam tarzıyla ilgili belirleyiciler bulunmaktadır. Beşinci kategoride ise ulaşım, sosyal hizmetler ve eğitim gibi ulaşım ve sosyal hizmetlerle ilgili belirleyiciler yer almaktadır .

Modern dünya zengin ve yoksul olarak ikiye bölündüğü gibi sağlıklı ve sağlıksız olarak da ikiye bölünmüş durumdadır. Sağlık- yoksulluk ilişkisi sanayileşme sürecinde daha belirgin hale gelmiştir. Kapitalist sanayileşmeden önce de yoksulluk -sağlık arasında bir ilişki vardı; fakat kapitalist karakterde gelişen sanayileşme süreci, sağlık -yoksulluk ilişkisini farklı bir boyuta taşımıştır. Yoksulluk günümüzde modern yaşama eşit ve aktif katılamamak olarak tarif edilmektedir. Modern yaşama eşit ve aktif katılamamak ise genellikle yoksullukla bağlantılı sosyal dışlanma, işsizlik, damgalanma, eğitimsizlik, kaynaklara erişememe ve yoksunluk gibi durumlardan kaynaklanmaktadır. Kentlerdeki sağlıksız yaşam koşullarına sahip dezavantajlı muhitler, en önemli hastalık kaynağıdır. Zira bu muhitlerde yaşayan yoksullar, hem kimyasal kirlenmelere hem de kaza, yangın ve sel baskını gibi fiziksel tehlikelere çok daha fazla maruz kalmaktadırlar.

Yoksulluk, açlık ve yetersiz beslenmeyle el ele gitmekte, bu durum da birçok hastalığa ve gelişim problemine yol açmaktadır. Muhtemelen yoksullukla ilgili bir dizi bağlantılı faktör, hem yetişkinlerin hem de çocukların sağlığı üzerinde etkili olmaktadır. Bu faktörler arasında yetersiz beslenme, sağlıksız konutlar, işsizlik, güvencesiz çalışma hayatı, eğitimsizlik, toplumsal dışlanma gibi etmenler sayılabilir. Bazı hastalıklar özellikle yoksullukla ilişkilidir ve bu yüzden yoksulluk hastalıkları olarak anılmaktadır.

Pislik teorisinden hareket edenler, yoksulların içinde bulunduğu sağlıksız koşulların düzeltilmesiyle hastalıkların önüne geçilebileceğini savunmuşlardır. Bu görüşe göre, evlerin temizlenmesi, temiz suyun evlere taşınması, kanalizasyon sisteminin inşa edilmesi, atık maddelerin yerleşim alanlarının dışında tutulması gibi düzenlemeler yapılırsa yoksullukla bağlantılı hastalıklar da ortadan kalkacaktır. Maddi yaşam koşullarından hareket edenler ise birçok bulaşıcı hastalığın mikroplardan değil yoksulların içinde bulunduğu yaşam koşullarından kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir. Bu görüşe göre, yoksulların elverişsiz beslenme ve barınma koşulları, kötü çalışma koşulları, maddi gelirlerinin yetersizliği, çocuklarının işçi olarak çalışmaları gibi hususlar hastalıkların ortaya çıkmasındaki başlıca faktörlerdir.