Sanat Akımlarında Renk
19. yüzyıl sonu ile başlayan ve 20. yüzyılda devam süreç, Rönesans'la başlayan ve gelenekle bağlarını tamamen koparan modernizmi tarif eden bir süreçtir.
Bu dönemde değişime ve ilerlemeye öncelik veren ve klasik anlatım biçimlerinden koparak gerçekleştirilen yöntemler, tarzlar ve tavırlar sözkonusudur.
Romantizm
Başlıca temsilcileri; Eugene Delacroix (1798 -1863), Theodore Gericault (1791 -1824), William Blake (1757 -1827), William Turner (1775 -1851), Francisco Goya (1741 -1824) 'dır.
Romantizm ve renk deyince de akla öncelikle Eugene Delacroix (1798 -1863) gelir.
Delacroix’e göre başlıca doğru, rengin çizimine göre öncelikle olması gerekliliğidir.
Çünkü çizim biçimlerin hapishanesi ve durağanlık demektir.
Empresyonizm(İzlenimcilik)
Başlıca temsilcileri; Claude Monet (1840 -1926), Edouard Manet (1832 -1883), Pierre Renoir (1841 -1919), Alfred Sisley (1839 -1899), Edgar Degas (1834 - 1917)'dır.
Rengin gün içinde ışığa bağlı olarak değişen anlık görüntülerini yakalamaya çalışan izlenimciler, açık havada, doğada çalışmalarını gerçekleştirmişlerdir.
Noktacılık (Puantilizm)
Katışıksız saf renklerin küçük noktalar h âlinde yan yana gelmesi ile gerçekleştirilir.
Ekspresyonizm
Başlıca temsilcileri; Paul Klee (1879 -1940), Edward Munch (1863 -1944), James Ensor (1860 -1949), Egon Schiele (1890 -1918), Chaim Soutine (1898 - 1953)’dir.
Ekspresyonizm, insanlığın dünyayla gittikçe uyumsuzlaşan ilişkisine ve buna eşlik eden özgünlük ve maneviyat duygularına ilişkin yaygın endişeye bir yanıt olarak, Almanya’nın çeşitli şehirlerinde ortaya çıkmıştır.
Fovizm
Fouve kelimesi Fransızcada vahşi hayvan anlamına gelmektedir.
Ünlü eleştirmen Louis Vauxcelles, sanatçıların resimlerinde renkleri tüpten çıktığı gibi saf h âlleriyle kullandıklarını görünce onları bu şekilde tanımlamıştır.
Die Brücke (Köprü)
Die Brücke (Köprü) akımı 1905 yılında Almanya’nın Dresden şehrinde Fovlar’la eşzamanlı olarak bir grup mimarlık öğrencisi tarafından oluşturulmuştur.
Grubun adı, Nietzche’nin “Hedef değil, köprü olmak gerek” sözünden hareketle, eski sanat ile yeni sanat arasında ‘köprü’ olmak çabasını yansıtır.
Der Blau Reiter (Mavi Süvari)
Grubun adının, Kandinsky tarafından 1903 yılında yapılan “Der Blaue Reiter” adlı çalışmadan kaynaklandığı düşülmektedir.
Grup üyeleri arasında farklı sanatsal yaklaşımlar ve amaçlar olsa da, sanatçılar ortak paylaşımda, çalışmalarında ruhsal olanla ilgili olan gerçeği ifade etmek istemişlerdir.
Soyut Ekspresyonizm
Soyut ekspresyonizm ya da New York Okulu olarak adlandırılan ekol, İkinci Dünya Savaşı’nda sanatın merkezinin Paris’den New York’a taşınması dolayısıyla yaşanan sanatçı göçü sonucunda 1940’lı yıllarda ortaya çıkmıştır.
Saf sanat anlayışını benimseyen akımın temsilcileri arasında birbirinden oldukça farklı yaklaşımlar söz konusu olsa da, çok büyük boyutlu tuvaller kullanılması, tuval yüzeyindeki espasın dinamik ya da durağan renk alanları ile oluşturulması gibi ortak noktalar söz konusudur.
Neo-Ekspresyonizm (Yeni Ekspresyonizm)
1970’lerin sonlarına yapılan figüratif resme geri dönüşle ortaya çıkan bir akımdır.
Kavram ve zihinsellik yerine, duygu ve ifadenin geri dönüşü olarak değerlendirilmiştir.
Kübizm
Kübizme kadar gelen hareketlerde daha çok renk ve konu üzerinde değişiklikler yaşanmışken, kübizmle birlikte resimde biçimsel bir devrim gerçekleşmiştir.
Şimdiye kadar uygulanan tek noktadan bakış açısı kalkmış, bir nesne üzerinde eşzamanlı olarak çoklu bakış açısıyla resme dördüncü boyut, yani “zaman” kavrayışı getirilmiştir.
Fütürizm
En belirgin özelliği; makinaların gücü, hız, dinamizm, enerji göstergesi olarak teknolojiyi yüceltmesi ve bunun yanısıra geleneği küçümsemesidir.
Yeni bir dünya düzeni için, yeni bir sanat önermesi olarak ilan edilir.
Sürrealizm
İlk manifestosu yazar ve şair Andre Breton tarafından 1924 yılında yayımlanan akım, sadece resim ve heykel ile sınırlı değildir, aynı zamanda edebiyat, tiyatro ve sinema alanında da etkili olmuştur.
Görünen gerçekliğin ötesinde bir arayışa girmişler ve bu yüzden yapıtlarında; bilinçaltı, rüyalar, ruhsal otomatizm ile ilgilenmişlerdir.
Sigmund Freud’un psikanaliz kuramı, cinsellik, rüyalar ve bilinçaltı konusunda araştırmalarını yoğunlaştırmışlardır.