Orman ve Su Ekosistemleri

Ekosistem çeşitliliği, verimli olunmasını, dinamik bir yapıyı, zorlulara karşı esneme kapasitesini ve sürdürülebilirliği belirtmektedir. Bir ekosistemin içinde barındırdığı canlılar ne kadar muhtelif ve bu bunların dağılımı ne kadar dengeli ise, o ekosistemin kirletici kaynaklar ve yangın benzer biçimde zararlara karşı dayanımı ve esneme kapasitesi yani değişimden zarar görmeme ihtimali o kadar yüksektir. Sürdürülebilirliği ve sağlığı o denli güvencededir denilebilir. Bir ekosistemin içerdiği çeşitlilik direkt ve endirekt olarak karbon tutulumunu sağlamakta, küresel iklim değişiminin negatif etkilerinin tolere edilmesine katkıda bulunmaktadır.

Ekosistemler olarak ormanların ve suların incelenmesi, biyotik topluluğun abiyotik çevresiyle iç içe geçmesini vurgulayarak ve enerjinin ormanda ve suda nasıl hareket ettiğine, besinlerin ormanda ve suda nasıl dolaştığına odaklanarak farklı bir perspektif oluşturmaktadır.

Abiyotik ve biyotik çevre, orman ve su ekosistemlerinin varlığı ile sürdürülebilirliğini devam ettiren unsurlardır. Bu kapsamda orman ve su ekosistemleri kavramlarına açıklık getirilmesi ekosistemlerin işleyişini kavrama adına öne çıkmaktadır.

Orman ve Su Ekosistemleri Kavramları

Çeşitli ileri teknoloji ürünleri, insanoğlunun en önemli gereksinimleri olan hava, su ve yaşam alanlarını baskılamaya, hatta sınırlayarak zaman zaman da yok etmeye başlamıştır. Yeryüzündeki en önemli kaynaklar kuşkusuz yaşam için en önemli rolü olan orman ve su ekosistemleridir. Bu çerçevede ekosistemlerin ana döngülerini oluşturan orman ve su ekosistemlerine yakından bakma ihtiyacı doğmuştur.

Orman Ekosistemi Kavramı

Orman ekosistemi; çeşitli yerlerde kendini oluşturan elemanlarının kompozisyonu, karakterleri ve aralarındaki karşılıklı etkileşim açısından benzeşik olan herhangi bir orman alanıdır. Orman ekosistemlerini ormanların ağaçları, orman bitkileri, orman havası, orman toprağı ve diğer orman bitkileri oluşturmaktadır.

Yağmur ormanlarının giderek azalması, orman sağlığının tahrip olması, biyolojik çeşitlilikteki azalış, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan türlerdeki artış, su kaynaklarındaki giderek artan sınırlılıklar ve sulak alanların kirliliği, toprak kayıpları gibi pek çok olumsuz durum insanoğlunun ormanlardan faydalanma biçimini değiştirerek bu bağlamdaki kullanım yoğunluğuna da fazlalaştırmıştır.

Orman Ekosistemlerinin Özellikleri

Ormanlar, dünyanın önemli su, toprak, enerji, biyolojik çeşitlilik, maden gibi kaynaklarını bünyesinde bulunduran kompleks alanlarıdır. Yeryüzünün karmaşık ve birbiri ile bağlantılı ekosistemlerini temsil eder ve küresel ekosistemin korunmasında büyük katkı sağlamaktadır. Orman ekosistemleri barındırdığı ağaçların ve diğer bitkilerin genetik yapıları, doğal koşullar altında yaşayabilmeleri için gerekli desteği sağlayacak ve içerecek sistemler bütünü olarak değerlendirilmektedir.

Ormanlar yerel ve küresel iklimi düzenler, hava olaylarını iyileştirir, hidrolojik döngüyü düzenler, su havzalarını ve bitki örtüsünü, su akışlarını ve toprakları korur ve çoğu henüz keşfedilmemiş geniş bir genetik bilgi deposu sağlar.

Orman ekosistemi; orman yangınları, hava kirliliği, tarımsal amaçlı açmalar, kaçak kesimler ve madencilik gibi insanoğlunun verdiği zararlar ile mantar ve böcek hastalıkları, kuraklık, fırtına gibi doğal faktörler tarafından sürekli baskı altındadır.

Su Ekosistemi Kavramı

Su ekosistemleri denizlerin yani tuzlu suların ve tatlı suların oluşturduğu ekosistemler olarak betimlenmektedir.Çeşitli sulak alanlar, göller, akarsular ve yeraltı suları tatlı su ekosistemlerini oluştururken, denizler tuzlu su ekosistemleri içinde yer almaktadır.

Su ekosisteleri ile etkileşim halinde bulunan tarım, hayvancılık, sulama, hayvan besleme, olama ve yaban hayatı, ürün taşıma, enerji üretimi, turizm ve rekreasyon, insan, hayvan ve bitki türleri için habitat oluşturma gibi etkileri de ekolojik ekonomik açıdan hayatidir.

Su Ekosistemlerinin Özellikleri

Canlıların kendi aralarında ve abiyotik çevreleriyle etkileşimlerini sistematik olarak devam ettirdikleri fiziksel, biyolojik ve kimyasal düzene ekosistem denmektedir. Yerküre ekosistemlerinin içinde en kırılgan ekosistemi su ekosistemleri oluşturmaktadır. Kirletici etmenlerin çeşitli yollarla taşınarak büyük su alanlarında birikmesi sonucu ortaya çıkan kirlilikten en çok yine su ekosistemleri etkilenmektedir. Ancak su yaşamın temel yapıtaşıdır ve yaşamın devamlılığı için suya mutlak ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bağlamda su ekosistemlerinin korunması elzem olarak görülmelidir.

İkamet edilen alanlarda, besin üretiminde, çalışma alanlarında içme ve değerlendirme suyu olarak doğal kaynak sularından yararlanılmaktadır.

Toplam tatlı suyun ancak %0,08’i insanlar tarafından kullanılabilmektedir. Doğrudan kullanabileceğimiz tatlı su kaynaklarının ise sadece %0,4 -%0,5’i göllerde, akarsularda iken; yaklaşık %95 -%96sı ise yeraltı su kaynaklarında toplanmıştır. Dolayısıyla, dünyamızın üçte ikisini kaplayan suyun sadece çok küçük bir kısmı insanların kullanımına uygundur. Orman ekosistemi bozularak ya da orman örtüsü çok azalış gösterirse toprak üstü su akışı miktarı ve hızı artarak toprak kaymasına ve sellere sebep olmaktadır.

Su ekosistemlerin durumunu ve kalitesini ve farklı antropojenik baskılar ve doğal tehditler altındaki evrimini değerlendirmek için çeşitli göstergeler ve endeksler ile çalışmalar yapılmaktadır. Nüfus artışına bağlı olarak gelişen hızlı ve plansız kentleşme, sanayileşme, yoğun tarım faaliyetleri, yanlış arazi kullanımları ve küresel ısınma su ekosistemlerindeki baskının temel sebepleridir.

Türkiye’de son yıllardaki hızlı nüfus artışı, plansız ve yanlış kentleşme, sanayileşme, gıda gereksiniminin artmasıyla yoğunlaşan tarım faaliyetleri bir yandan su kirliliği ve su kaynaklarının aşırı kullanımını artırırken, diğer bir taraftan da su kıtlığını artırmıştır.

Özellikle artan nüfusun daha fazla su talebiyle oluşan baskısı, aynı zamanda daha fazla su ve üretim ve ekosistem üzerinde ek stres anlamına gelmektedir.