Rekreasyon Yönetimi
Dünya üzerinde gittikçe popüler hâle gelen sağlık bilinci, kişilerin serbest zaman ve ekonomik düzeyindeki artış gibi gelişmeler, rekreasyonel faaliyetlere olan ihtiyacı daha da belirginleştirmiştir. Bu ihtiyaçları karşılamak için kuruluşların açık ve kapalı alanlarda rekreasyonel faaliyetler sunmaları ve bu faaliyetleri yönetmek bir gereklilik h âline gelmiştir. Çünkü yönetim, insanın olduğu bütün yaşam alanlarına uygulanabilecek bir kavramdır ve rekreasyon yönetimi verimlilik gerektirmektedir. Bundan dolayı, yönetimin temel unsurları aynı zamanda ‘rekreasyon yönetimi’nin de temel unsurlarından olarak değerlendirilebilir.
İnsanlık tarihi boyunca yönetim, çözülmesi gereken ana problemlerden biri olarak ortaya çıkmıştır. Yönetme işlevi, mikro ya da makro ölçekte doğru ve sistematik bir şekilde gerçekleşmedikçe sorun ve kriz ortamının doğmasına yol açar. Bu nedenle tarih boyunca meydana gelen gelişmeler ve değişimlerle paralel olarak çeşitli yönetim yaklaşımları insan hayatı içerisinde yer almıştır. Bu yaklaşımlar özellikle Sanayi Devrimi sonrası, Klasik Yönetim Yaklaşımı, Neo -Klasik Yönetim Yaklaşımı ve Modern Yönetim Yaklaşımı olarak birbirini takip eden süreçler olarak gerçekleşmiştir.
Burokrasi yaklaşımı, 1900’lerin başlarında Alman sosyoloğu Max Weber tarafından geliştirilmiştir. Max Weber’e göre bürokratik bir yapı, günlük dilde kullandığımız, işlerin geciktirilmesi, yokuşa sürülmesi, ‘’bugün git yarın gel’’ anlamının tersine etkinlik açısından ideal bir organizasyon yapısıdır. Weber bürokrasiyi organizasyon açısından ele almış bir büro veya bir makam tarafından yönetimi düşünmüştür.
Neo-klasik yönetim anlayışı, insan ilişkileri yaklaşımı ve davranışçı yaklaşım olarak iki ayrı ekol içerisinde incelenmektedir.
İnsan ilişkileri yaklaşımı, Mayo ve Roethlisberger’in liderliğinde gerçekleşen Hawthorne çalışmaları sonucunda elde edilen veriler ışığında geliştirilmiştir. Bu anlayış sistemin merkezine insanı alarak başarıya ulaşmanın stratejisini oluşturmuştur.
Davranışsal yaklaşım, kurumlarda arzu edilen performansa ulaşabilmek için yönetim sınıfının, personelin sahip olduğu kabiliyet ve tecrübelerini arttırabilecekleri bir yapı ortaya koymaları gerektiği teorisine dayanır.
Mc Gregor ilke olarak, hem klasik yönetim yaklaşımı hem de neo- klasik yönetim yaklaşımını harmanlayarak yeni bir yönetim kuramı ortaya koymuştur. Bu kuramda yöneticilerin personel üzerindeki davranışlarının insanlarda oluşturduğu algı üzerinde etkili olduğunu savunarak, emekçi sınıfının bir kısmının klasik yönetim anlayışını bir kısmının da neo -klasik yönetim anlayışını temsil ettiğini belirtmiştir.
X kuramına göre insan, çalışma konusunda istekli değildir ve elinden geldiği kadar işi geçiştirme ve ertelemek için mücadele eder. Bu anlayışa sahip personelin iş kaybını önlemek adına yönetim ihtiyaç duyulan tedbirleri geciktirmeden alarak gerektiğinde ceza mekanizmasını ortaya koyarak disiplin sağlamalıdır.
Y kuramına göre ise bireyler çalışmayı kendilerini eğlendiren ya da dinlendiren faaliyetler gibi görür. İnsanlar için çalışmak hayatın bir parçasıdır ve onların ideallerine ulaşmasını kolaylaştırır. Bu yapıdaki insanlar yönetilmek yerine sürecin bir parçası olmak, alınan kararlarda pay sahibi olmak ister.
Rekreatif açıdan bakıldığında insan kavramının önem kazanmaya başladığı neo-klasik yönetim anlayışının bir parçası olan X -Y kuramı, sosyal aktivitelerin ve bunun doğal bir sonucu olarak psikolojik rahatlama meydana gelmesinin çalışan bireylerin motivasyon ve yükselme duygularına olumlu bir katkı sağlayabileceğini göstermiştir.