18. ve 19. Yüzyıl Gravür Sanatçıları

18. ve 19. yüzyıllarda sosyal, ekonomik, politik ve sanatsal alanlarda önemli değişiklikler meydana gelmiş ve bu zaman diliminde, Fransa’da Fransız Devrimi, İngiltere'deki Sanayi Devrimi nedeniyle dünya tarihi köklü ve büyük değişikliklere sahne olmuştur. Her iki devrim belirli bir bölgede başlasa da Avrupa'ya ardından dünyanın geri kalanına yayılmıştır. Toplum bilinçlenmiş, özgürlük, adalet, bireysellik, insan hakları gibi kavramlar yaygınlaşmış ve monarşi yıkılarak cumhuriyet ilan edilmiştir. Yalnızca soyluların ve dini merkezlerin hâkim olduğu sanat, sınıf değiştirerek orta sınıfa yayılmaya başlamıştır. Gazete, dergi gibi yayım araçları artarak okuryazar oranında artış yaşanmıştır. Fransız Devrimi'nin özgürlük anlayışı ve Sanayi Devrimi'nin teknolojik gelişmeleri, kişilerin kendi özüne dönmesine, sanatçıların geleneksel sanatın katılığından vazgeçerek başka arayışlara yeltenmelerine sebep olmuş ve böylece yeni bir dünya düzeni oluşmuştur. Sanatta anlayışın değiştiği bu dönemde nesne, bilindik yöntemlerle resmedilmekten uzaklaştırılmış ve sanatçının üzerinde bıraktığı etki ile resmedilmeye başlanmıştır.

Buhar gücünün ulaşım araçlarında kullanılmasıyla dünya ticareti gelişmiş ve ülkelerarası etkileşim küresel kültürü oluşturmuştur. Bu dönemde gemi ve tren seferleri ile Doğu’ya giden Batılı sanatçılar, birçok kültür, sanat ve yaşam biçimini gözlemleyerek eserlerine yansıtmışlardır.

18. ve 19. yüzyılda devrim yaratacak değişimler yaşanırken baskı teknolojilerinde gelişmeler yaşanmış, kâğıt üretimi artmış, yazı karakterleri geliştirilmiş, yağlı boya gibi yeni malzemeler kullanılmaya başlanmış, fotoğraf gelişmiş, ulaşması mümkün olmayan sanat eserlerinin kopyaları yapılmaya başlanmış ve gelişen teknolojik yeniliklerle sanat birçok kitleye ulaştırılarak ifade biçimleri değişmeye başlamıştır. Litografi (taş baskı) ile sanatın demokratikleşmesi aşamasında önemli bir adım atılmış ve sanatta meydana gelen bu değişimler fotoğrafın gelişimi ile orantılı olmuştur.

Yeni siyasi düzen, ekonomik gelişmeler ve toplumda özgürlük bilinci bireyi özgürleştirirken toplumları ve sanatçıları da bunalıma sürükleyerek sanatçıların yeni arayışlara girmesine neden olmuştur. Bu arayış sonrası, hayal gücü ve ruhun özgürlüğü ile var olan Romantizm, bireyin mutlak özgürlüğe teslim olmasına ve doğaya dönmesine izin verme eğiliminde olmuştur. Akımla birlikte yaratıcı bir döneme geçilerek, hareketsizlik ve katı kurallar ortadan kalkmıştır. Klasik sanat anlayışının dışına çıkarak sanata yeni bir yön vermiştir.

Yaşanan değişikliklerle birlikte sanatçılar, nesnenin birebir kopya edildiği ve yapay ışığın hâkim olduğu atölyelerden uzaklaşarak açık havaya çıkmış ve manzara resimleri yapmaya başlamıştır. Claude Monet gibi bir grup genç sanatçı, gün ışığında gördüklerini ve nesnelerin üzerinde bıraktığı değişken ışık izlerini hızlı bir şekilde yakalamaya ve tuvallerine aktarmaya çalışmış ve Japon sanatının inceliklerinden etkilenerek kendilerine özgü tarzlarını oluşturmuşlardır.

Eserlerine Japon sanatının etkilerini yansıtan Van Gogh ve Gauguin gibi sanatçılar, Doğu ülkelerine özellikle Japon sanatına duyduğu ilgiyi empresyonizm sonrası anlayışla birleştirerek resimlerine aktarmış ve Japon sanatının estetiği, sadeliği, akıcı çizgileri gibi etkenler yeni başlangıçların yolunu açarak, Art Nouveau Hareketi'nin temellerini atmıştır.

Sanayi devrimi baskı teknolojilerini hızlandırmış, başlarda ahşap, gravür, litografi ve asitlenme gibi özgün baskı teknikleri kullanılırken bilimsel gelişmeler yeni tekniklerin gelişmesini sağlayarak farklı ifade şekilleri oluşturmuştur. Yağlı boya röprodüksiyonlarının artışı, fotoğrafın gelişimi kazıma resim sanatı olarak ifade edilen gravürün baskı ve çoğaltma etkisini azaltmış olsa da sanat her çağda teknolojiyi yakından takip etmiş ve yaratıcı yapısıyla makinenin hızlı gelişimini kabul etmiştir.

Bu zaman diliminde Almanya'da başarılı gravür ustaları yetişmiş ve Martin Schongauer, Albrecht Dürer bu isimlerden en önemlileri olmuştur. O zamana dek sanat olarak görülmese de sanatçıların getirdiği yeniliklerle ağaç ve metal gibi malzemelerin üzerine yapılan gravür, kuyumcuların tekelinden çıkmış ve ressamların sanatı olmaya başlamıştır.

Estetik değeri olan ve yaşanan olayları günümüze dek ulaştıran gravürler, tarihi belge niteliği taşımaktadır. Gravür, fotoğrafın gelişimi ile etkisini yitirmiş olsa da yeni arayışların sürekli devam etmesi sonucu ortaya çıkan akımlarla canlılığını tekrar kazanmıştır.

Pieter Lyonet (1706- 1789), Giovanni Battista Piranesi (1720- 1778), Francesco Bartolozzi (1727- 1815), Francisco Goya (1746- 1828), Rodolphe Bresdin (1822- 1885), Charles Méryon (1821- 1868), Gustave Doré (1832- 1883) ve William Blake (1757- 1827) gibi sanatçılar, gravür sanatının gelişimine katkı sağlayan isimler olmuştur.

Romantizm akımının önemli isimlerinden olan Francisco Goya, saray ressamı olmayı başarmış ve gravürü kullandığı akuatint tekniği ile kısır döngüden kurtarmıştır. Eserlerine savaşın geride bıraktığı yıkımı, açlığı, aristokrasinin korkutucu yüzünü yansıtmış ve ‘Kaprisler’, ‘Savaşın Yıkımları’, ‘Boğa Güreşleri’ ve ‘Düşlemler, Fanteziler, Saçmalıklar’ serisi olarak dört başlık altında toplamıştır.

Siyah ve beyazın keskin kontrastlarını, küçük ton geçişlerini kullanan Charles Meryon, yaptığı Paris Gravürlerinde ürkütücü bir atmosfer yaratarak akşam ışığını tasavvur etmiştir.

Gustave Dore, çizimlerini gravüre çevirmenin önemine dair çok erken yaşta sahip olduğu farkındalıkla ahşap ve çelik oyma baskı resimler yapmaya başlayarak Rabelais, Balzac ve Dante gibi yazarlara ait eserleri resmetmiştir.

Kral III. George’ a oymacı olarak hizmet etmek için İngiltere’ye yerleşen Francesco Bartolozzi, en üretken dönemini burada geçirmiş, birçok eski çizimlerin baskılarını yapmış ve kullandığı mum boya kazıma tekniği ile popülerlik kazanmıştır.