15. ve 17. Yüzyılda Baskıresim ve Ustaları

15. Yüzyıl baskı tekniklerinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönem olmuştur. Özellikle ağaç yerine metal kalıp kullanımı baskıresmin gelişiminde önemli rol oynamıştır. Çukur baskı tekniği olarak bilinen bu yöntemin ilk örnekleri Almanya ve İtalya’da görülmüştür. Bakır, gümüş ve altın levhalarla yapılan bu işlemin temeli, metal yüzey üzerinde sivri uçlu aletlerle oluşturulan nokta ya da çizgi çukurlarına boyanın verilmesi ve daha sonra kâğıda aktarılması işlemine dayalıdır.

Baskı tarihinin ilk dönemleri olarak kabul edilen 15. Yüzyılda yazıyla birlikte resimlemelerin basımı da aynı kalıplarda hazırlanıyordu. Bu baskıya “blok baskı” denmektedir. Ancak hareketli tip baskının gelişimiyle birlikte yazı ve resim plakaları birbirinden ayrı işlem görmeye başladığında baskıresim kendi uygulama alanına sahip olmuştur.

İlk başlarda genellikle tüm işlemlerin bir kişi tarafından yapıldığı süreç daha sonra yenilikçi gelişmelerle birlikte önce sanatçı usta iş birliğine daha sonra da sadece sanatçının hem teknik hem de yaratıcı deneyimine taşınmıştır. Bu durum hem kuyumculukta ustalaşmış hem de resim dersleri alarak kendini geliştirmiş sanatçılar tarafından yeni teknik ve yaklaşımlarla değişmeye başlamıştır.

Bilginin basım yoluyla çoğaltılabilir olması ve topluma erişimi sağlanırken bilgiyi açıklamaya yarayan temel unsurlardan biri olan resimlemeler de kendi uygulama esaslarını gerçekleştirmiştir. Önceleri sadece bilgiye eşlik eden unsurlar olarak kullanılan resimlemeler daha sonra teknik ve sanatsal anlamda kendi içinde gelişme göstermiştir.

15. Yüzyılda oldukça yaygın olan bu kopyaların, orijinalleri kadar etkileyici olmaları da halkın sanata olan ihtiyacını karşılayan hıza ulaşmıştır. Bu baskılar röprodüksiyon baskılar olarak bilinmektedir.

İlk örnek olarak görülen baskılar Andrea Mantegna ‘nın atölyesinde (1431 - 1506) yapılmıştır.

Röprodüksiyon konusunda önemli isimlerden bir diğeri İtalyan gravürcü Marcantonio Raimondi’dir. Genellikle yaptığı kopyalarla tanınan bir matbaacıdır.

15. yüzyıl da önemli diğer isimlerden biri de yine İtalyan sanatçı Antonio Pollaiuolo’dır (1429 -1498).

Rönesans “İtalya’da 15. yy’da başlayan ve 16. yüzyılda doruk noktasına ulaşan entelektüel bir etkinliği içermektedir. Rönesans terimi ilk kez 15.yy “klasik öğretinin yeniden doğuşu” nu tanımlamak üzere kullanılmış, daha sonra Vasari’ nin 1550 tarihli “En Ünlü İtalyan Mimar, Ressam ve Heykelcilerin Yaşamları” adlı kitabında “sanatların yeniden doğuşu” anlamında ele alınmıştır.

Rönesans’ın üç önemli ismi, Leonardo da Vinci, Raphael ve Michelangelo, İtalyan sanatçılardır.

Klasisizm veya Klasik Sanat olarak anılan Rönesans dönemi ile Barok dönemi arasında kalan öteki gerçeklik denilen yeni bir üslup olan Maniyerizm gelişmiştir.

Maniyerizm Rönesans ‘ın gerçeklik vurgusuna karşı bir anlayışla gelişmiştir.

Dönemin önemli isimlerinden olan Raffaello gravür baskıyı yoğun olarak kullanan sanatçı olmuştur.

Sayısız eseri bulunan Raffaello’nun en önemli sayılan eserlerinden biri Atina Okulu’dur .

Almanya’ da gravür yapan ilk büyük sanatçı Martin Schongauer’dir.

Lucas Cranach (1472 -1553) Alman Rönesans’ının önemli bir figürdür.

Hollandalı Lucas van Leyden (1489 -1494), kuzey Rönesans ressamı ve zamanının en büyük oymacılarından biri olarak kabul edilmektedir. Sanatçı doğal bir yeteneğe sahip oluşu ve daha gündelik konulara odaklanmasıyla tanınmaktadır.

Dönemin önemli diğer gravürcüsü Albrecht Altdorfer’ dir (1485 -1538). Kuzey manzaralarıyla ünlü olan sanatçı genellikle dağların ve vadilerin resmini yapmış, dinsel ve mitolojik konulu resimlerinde bile manzaraya büyük önem vermiştir.

1530'lar ve 1540'lar boyunca, İtalya, Fransa ve Kuzey Avrupa'dan sanatçılar ve zanaatkarlar, kıtada hızla yayılan, son derece süslü bir dil ile karakterize edilen radikal yenilikçi bir stil üretmek için Fontainebleau Saray’ı nda bir araya gelmiştir.

Albrecht Dürer, kuşkusuz baskıresm tarihinin en önemli isimlerinden biridir. Onu 16. yüzyılın en önemli ismi yapan ise sadece üslup açısından değil, araştırmacı kimliği ve hümanist düşünce yapısıyla yenilikçi ve hümanist bir Rönesans sanatçısı olmasıdır.

Figürlerin anlık hareketlerini resimlerine yansıtabilmek için özellikle Leonardo da Vinci’nin hareket üzerine çalışmalarını etüt etmiştir.