Okuma Parçaları VI

Okuma Parçası I

Koyun Adaları Önündeki Deniz Harbi, ve Sakız’ın Kurtarılışı

Bu parçada II. Viyana bozgunundan sonra 17.. yüzyılın sonlarında yaşanan Koyun Adaları önündeki deniz savaşı ve Sakız’ın kurtarılışı konusunun bir bölümü anlatılacaktır. Parçada Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Viyana seferindeki başarısızlığının Osmanlı Devleti için gerçekten ağır bir bela sillesi olduğuna vurgu yapılmış ve Avrupalıların doğru olarak dedikleri gibi, Osmanlının o fatih ordularının sonuncusunun bu ordu olduğu ifade edilmiştir. Bu durumu fırsat bilen Osmanlı Devleti’nin komşuları Venediklilerin, Rusların, Ukrayna ve Podolya kazakları ile Lehlilerin Osmanlı topraklarına saldırarak yer koparmaya kalkıştıkları aktarılan parçada, Osmanlı hâkimiyetinin Macaristan’dan Tuna güneylerine kadar çekildiği vurgulanmış ve büyük toprak parçalarının kaybedildiği belirtilmiştir. Parçaya göre işin ilginç yanı Osmanlı Devleti’nin dış siyaseti bu kadar kötü olmasına rağmen iç siyasetinin de hiç de iyiye gitmediği anlatılmıştır.

Okuma Parçası II

Osmanlı Harbiye Nâzırı’nın Beyânnâmesi

Bu parçada Balkan Savaşları öncesinde 18 Ekim 1912 tarihli Harbiye Nazırı ve Ordû -yı Hümâyûn Başkumandan Vekili Birinci Ferik Nazım Paşa’nın Osmanlı Orduları’na beyannamesi ele alınmıştır. Beyannamenin ilk kısmında Osmanlı Devleti’nin kendileriyle barış ve huzur içinde yaşamaktan başka bir şey istemediği komşu hükümetlerinin hukuku hiçe sayarak ve Avrupa devletlerinin de nasihatlerini dinleyemeyerek Osmanlı Devleti’ne meydan okumalarına gerekli cevabın verilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur. Bu hareketin intikamını almak ve devletin şeref ve namusuyla mukaddes hukukunu müdafaa etmek ve vatanın savunmasının yapılmasının orduya kaldığı ifade edilen beyannamenin ilerleyen kısımlarında ecdat tarafından fethedilen Rumeli topraklarının korunmasında düşman kuvveleri karşısında başarılı olunacağına memleketin tam olarak orduya güvendiği belirtilmiştir. Parçada son olarak orduların savaşta başarılı olması askerlere teşvik sözlerine ve dualara yer verilmiştir.

Okuma Parçası III

Nutuk’tan

Bu parça Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Büyük Nutuk adlı eserinden alınmıştır. Parçada I. Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan Mondros Mütarekesi’ni esas kabul eden İtilaf Devletlerinin memleketin her köşesini işgalleri ve bu işgallere karşı düşünülen kurtuluş çareleri ele alınmıştır. Parçada düşman devletin Osmanlı devlet ve memleketini yok ederek parçalamaya karar verirlerken padişah ve halife olan zatın kendi hayatını kurtarmaktan başka bir çareyi düşünmediği belirtilmektedir. Mustafa Kemal Paşa burada başka bir nokta üzerinde, millet ve ordunun padişah ve halifenin hıyanetinden haberdar olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı hala sadık olduğu üzerinde de durmaktadır. Kurtuluş çaresi arayanların bazılarının İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemeğe çalıştığı üzerinde durulan parçada Mustafa Kemal Paşa bu durum ve şartlar altında bir kurtuluş çaresinin mümkün olup olmadığını sormaktadır.

Okuma Parçası IV

Ahvâl -i Harbiye Muvâcehesinde İktisâdiyyât

Bu parçada Mehmed Zeki Pakalın tarafından kaleme alınmış olup, I. Dünya Savaşı sırasında iktisadi durumun anlatılmıştır. İktisadî durumunun siyasetle doğrudan alakası olduğu vurgulanan parçada, gelişen olaylar çerçevesinde Avusturya Sırbistan’a savaş ilan ettiği gün birçok kişilerin tahminlerinin tersine olarak borsa ile bazı mali kurumlarında buhran ortaya çıktığı, Avusturya - Macaristan bankaları işlemlerini askıya almak zorunda kaldığı ifade edilmiştir. Parçaya göre büyük savaştan iktisadî en fazla etkilenen esham ve tahvillerdir. Bunun nedeni ise bunların alınıp satıldığı borsanın savaş ortamından çok fazla etkilenmesidir. Parçada daha büyük zararların ortaya çıkmaması için borsanın işlemlerinin tatil edilmesinin ise normal olduğunu ilave etmiştir. Ancak bazı banların ise siyasî ufuklarda kara bulutların dolaşmasını fırsat bilip ıskonto fiyatlarını da yükselttiklerini belirten parçada, son olarak bunun nedenleri üzerinde durmuştur.

Okuma Parçası V

Harb mi, Sulh mu?

Bu parça Abdürrahim Reşid tarafından yazılan Sebilü’r -Reşad Dergisinde yayınlanan “Harp mi, Sulh mu?” adlı eserden alınmıştır. Parça Balkan Savaşları sırasında Londra Barış görüşmelerinin yapıldığı zamanlarda harp, sulh tartışmalarını konu edinmiştir. Parçanın başında yazar böyle bir sual ortaya atıldığı zaman, bütün Osmanlı ve özellikle Müslümanlar tarafından verilecek cevap harp olacağı üzerinde durmuştur. Parçada düşmanların Londra barış müzakeresine vakit kazanmak için oyalama taktiklerine başvurduklarına yer verilmiş, aslında aynı vakti kendilerinin de kazandıkları üzerinde durulmuştur. Abdürrahim Reşid bu savaşın basit bir savaş olmadığını, adeta Hristiyanların birleşerek Osmanlı Devleti’nin Avrupa’dan söküp atmak için savaştıklarını ifade etmiş ve artık söylenecek bütün sözlerin söylendiğini bundan sonra ise harekete geçilmesi gerektiğini aktarmıştır.

Okuma Parçası VI

Boğazların Usûlüne Dâir Muâhedenâme

Lozan Barış Antlaşması’nın tam metnini içeren eserden alınan parçada Boğazlarla ilgili yapılan muahede ahkâmına ait hususları içeren iki madde ile alt bentleri aktarılmıştır. Buna göre söz konusu bu maddelerde barış ve savaş zamanlarında boğazlardan gemi geçişi hakkında hükümler ve anlaşma maddeleri belirtilmiştir. Yine Türkiye’nin savaş zamanında tarafsız veya herhangi bir tarafta olma durumuna göre boğazlardan geçecek kendi müttefiklerine ya da karşı cephedeki hükümetlere ait gemilerin geçişleriyle ilgili hükümler aktarılmıştır.

Okuma Parçası VII

Topkapı Sarayı

Bu parçada Topkapı Sarayı’nın II. Abdülhamid devrindeki ve Cumhuriyetin ilanından sonraki süreçteki ziyaret edilebilme durumu hakkında bilgiler verilmiştir. Mesela II. Abdülhamid döneminde yalnız yabancıların kendi elçiliklerinden izin almak suretiyle sadece Hazine Dairesi, Bağdat Köşkü ve Yeni Köşk gibi yerleri gezebildikleri, Meşrutiyetten sonra ise bu ziyaretlerin haftada iki gün şeklinde yapıldığı aktarılmıştır. Saltanatın ve hilafetin kaldırılması sonrasındaki süreçle ilgili olarak da Sarayın İstanbul Müzeleri Müdüriyet -i Umumiyesi’ne bağlandığı belirtilmiş ve sonrasında ise müzeye çevrildiği bilgisi verilmiştir. Sarayı gezenlerin bunu bir rehber eşliğinde yaptıkları ifade edilmiştir.