Okuma Parçaları XII
Okuma Parçası I
Şark Cephesi Serdârımız Kâzım Karabekir Paşa
Türk Yavrucaklarının Büyük Terbiyecisi
Yetimlere merhamet-Erzurum’da ilk faaliyetleri-Türk çocuğunun kabiliyetleriEcnebîlerin takdirâtı-Miralay Ravelnson’un (Rawlinson) raporu
Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerinin büyük fethi ve tercüme i hali hakkında malumat vermezden evvel, Türk yetimlerini niçin ve nasıl düşündüğünü, ne fedakârlıklara katlandığını bildirelim.
Kendisinde çocuklara karşı bu ifrâtlı zaaf ve şefkat yeni değildir. Küçücük yaşında babasız kaldığı zamandan başlar. O günden beri “yetimlere merhamet” kalbinin en sevimli ve sıcak düsturudur. Mektepten çıktıktan sonra mektepçiliğe ne çocuk tedkikâtına ehemmiyet vermiştir. (Manastır)’da, (Edirne)’de çocukları yakından tahlile fırsat bulmuş, mühim müşahedeler elde etmeye muvaffak olmuştur.
Paşa Hazretlerinin bu aşkını, büyük bir hadise şiddetlendirdi: Harb-i Umûmî! Cephede akın akın toprağa düşen şehit orduları, arkalarında bakımsız yetim orduları bırakıyordu. Yalnız bunu düşünmek, Kazım Karabekir Paşa Hazretlerinin yüreğini sızlattı. Geceli gündüzlü düşündükten sonra, ordu bütçesi ile bu yavrucakları ve o havalide daha başka yetimleri toplattırdı, orduya ve bir çatı altına aldı. Kendisi zaten Türkçede neşredilen bütün talim ve terbiye eserlerini okumuş, pedagojiye ait ecnebî eserlerden En mühimlerini de tedkîk etmişti. Çocukta mevcut olan ( vücut, zihin, ahlak ve irade)’nin usul dahilinde ve muntazam surette terbiyesine çalıştı. Bu itibarla hakiki bir “terbiyeci” dirayeti göstermiş oluyordu. Mütarekenin büyük işlerle dolu o meşgul günlerinde bile büyük mürebbî haftasının bir gününü bu yavrucaklara ayırmakta tereddüt etmemişti.
Okuma Parçası II
Güzide Serdârımız Ali Fuad Paşa
Tercüme-i Hâl-i Resmîsi
Tahsil-Arnavutluk İsyanını tenkil-“Demir Fes!”-Yanya MuharebeleriAnafartalar-Sina Cephesi-Kudüs Müdafaası-Terfi’leri ve taltifleri
Ali Fuad Paşa, 1298 sene-i rûmîsinin on eylül'ünde İstanbul’da doğmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti esbak Nafia Vekili Mütekait Erkân-ı Harbiye feriklerinden merhûm İsmail Fazıl Paşa’nın mahdumu ve Müşir Mehmet Ali Paşa’nın hafîdidir.
Çocukluğunda, pederi merhûm Dördüncü Ordu’ya tebîd edildiği için ailesiyle Erzincan’a giderek ibtidâî tahsilini Anadolu’da ikmâl etmiştir. Sonra İstanbul'a gelerek büyük validesi yanında kalmış, Beşiktaş Rüşdiye Mektebi’ni bitirmiş, oradan Kadıköy “Sen Jozef” (St. Jozef ) Fransız İdâdîsi’ne verilmiştir. İdâdî tahsilini, sınıfında daima birinci olarak, o kolejde bitirdikten sonra, Mekteb-i Harbiye’ye girerek, oradan, 320 tarihinde erkân-ı harb yüzbaşılığıyla çıkmıştır.
Yirmi bir yaşında, erkân-ı harb yüzbaşılığıyla askerî hayata giren Ali Fuad Bey, evvela beşinci, sonra üçüncü ordularda erkân-ı harbiye stajını yaptıktan sonra 323 senesinde kolağalığa yükselmiş ve bu seneler zarfında, Rumeli’nin birçok mühim havalisi mevki kumandanlıklarında eşkıya takibi gibi ehemmiyetli hizmetler görmüş ve Meşrutiyet inkılâbını meydana getirmek için Üçüncü Ordu’daki büyük cereyanlarda kendisinin fevkalâde himmet ve faaliyetleri sebketmiştir.
Meşrutiyet'ten sonra, 324 senesinde müşarünileyh Roma sefâreti ateşemiliterliğine tayin edilerek siyasi- askeri hizmetler de ifa eylemiştir.
Okuma Parçası III
Mübeccel Serdârımız Fevzi Paşa
Anadolu’da Fevzi Paşa
Anadolu’ya nasıl geçti?-Üsküdar’da bir at hikâyesi-Yeni bir uzvun orduya verdiği kuvvet-İnönü, Sakarya, İzmir muvaffakiyetlerinin şerefli amiri
Mütareke esnasında Fevzi Paşa Hazretleri İstanbul’da bulunuyordu. Anadolu’da için için kaynayan büyük millet hareketi teşkilata bağlandığı zaman, Fevzi Paşa Hazretlerine de vahy-i millî nâzil olmuştu: Müşarünileyh, her ne olursa Anadolu’ya geçmek, milletinin bu ihtizâra benzeyen korkunç anında yine hâdimi olmak istiyordu. Fakat İstanbul’da da kendisini bırakmayan büyük vazifeler vardı: Ali Rıza Paşa’nın kuvvetli ısrarıyla bir müddet Harbiye Nazırlığı vazifesini görmüş, Ali Rıza Paşa’nın istifasıyla açığa çıkarılmış, Salih Paşa kabinesinde tekrar bu vazifeyi deruhde eylemişti. Mamafih, mütereddit ve sarsak bir heyet-i nüzzar ile çalışmaktaki imkânsızlığını bilfiil tecrübe edince, Anadolu’daki mefkûre kardeşlerinin yardımına koşmak hususundaki arzusunu hakikat haline geçirmeye çalıştı. Fakat, Fevzi Paşa gibi mühim bir şahsiyetin İstanbul’u terk etmesi elbette casusların gözüne batacak, belki de elîm bir mümânaata meydan açacaktı. Şu halde İstanbul’u nazar-ı dikkati celb etmeden terk eylemek lazımdı.
Okuma Parçası IV
Değerli Kumandanlarımızdan Köprülülü Kâzım Paşa
Anadolu’da Kâzım Paşa
İzmir’in işgali esnasında-İlk Millî Mukavemeti İhzâr- İstanbul Hükümetiyle mücadele-Anzavur ve mel’un arkadaşlarını tenkil- Kocaeli Grubu’nun harikaları
Mütarekeden evvel Filistin’e gitmek için fırkasıyla İstanbul’a geldi. Fakat, fırka kısım kısım sevk olundu. Kâzım Paşa, iki defa mezuniyetle İzmir’e gitti.
İzmir’e ikinci gidişinde, birgün,kahvede oturuyordu. Bir zâbit, kendisine, İzmir’in o gece Yunanlılar tarafından işgal edileceğini haber verdi. Bu meşum havadis, vatanperver Kâzım Bey’in kalbini bir yıldırım gibi yaktı. Birçok zâbitler ve memurlar da bu haberi teyid ediyorlar. Memleketin münevverleri, Kâzım Bey’le birlikte, İdâdî Mektebi’nde toplandılar.
Heyecanlı nutuklar irâd edildi. Heyet, valiye müracaatı kararlaştırdı. Bu müracaatı soğukkanlılıkla istikbâl eden vali dedi ki: Telaş edilecek bir şey yok. Hükümet her şeyi düşünür. İttihâdcılar şehirde heyecan tevlîd etmeye çalışıyorlar, kapılmayınız!
Bu cevapla asabileşen heyet, bir müzakereden sonra, tekrar valiye müracaat etti. Vali düvel-i itilafiye tarafından böyle bir karardan haberdar edildiğini, fakat İstanbul’dan bir iş’ar olmadığını söyledi, heyete sükûn ve i’tidâl tavsiye etti.