Sultan İbrahim Dönemi (1640 -1648)
Sultan İbrahim, kafes hayatı yaşamış bir şehzade olarak 1640 yılında tahta çıktığında ruhi dengesi sarsılmış ve psikolojik sorunlar yaşayan bir kişiliğe sahipti. Osmanlıların klasik dönemdeki veraset usulü Fatih kanunnamesinde ifade edildiği gibi “Nizam -ı Alem” davası için kardeşlerin katledilebilirliği esasına dayanıyordu. Sultan I. Ahmed'in kanunlaştırdığı ekber ve erşed usulü şehzadelerin ölüm korkusu içerisinde sarayda yaşamaları sonucunu doğurdu. Bunlardan biri de Sultan İbrahim'di. Nitekim şehzadelik döneminde şahit olduğu olaylar, öldürülme korkusu, hassas bir yapıya sahip olan İbrahim’i çok etkilemiştir. IV. Murad’ın saltanatı sırasında asilerin talepleri üzerine, kardeşleri Bayezid, Süleyman ve Kasım'ın idam edilmeleri ve her an sıranın kendisine geleceği endişesi psikolojik sıkıntı yaşamasındaki başlıca etkendir. Sultan İbrahim’in saltanatında gerek iç olaylar gerek dış olaylar bakımından sakin bir süreç yaşandı. Saltanatının ilk dört yılı Veziriazam Kemankeş Mustafa Paşa sayesinde istikrarlı ve huzurlu geçti.
Kemankeş Kara Mustafa Paşa’nın almış olduğu malî tedbirler sonucu olarak İstanbul ve taşrada rahatlama görüldü. Bunda, ruhî bunalımlar içerisindeki padişahın sadrazama olan güveninin de rolü olduğu anlaşılmaktadır.
IV. Murad’ın sert yönetimi yerini serbest bir idareye bıraktı. Almış olunan malî tedbirler sonucu İstanbul ve taşra rahatladı.
1641’de İran elçisi cülus tebriğinde bulundu ve Safeviler ile anlaşmalar yenilendi. Ancak İbrahim’in bu anlaşmalara güvenmeyerek sınırların korunması ile ilgili emirler verdiği bilinmektedir.
19 Mart 1642’de Habsburglarla yapılan Zitvatoruk Anlaşması yolundaki girişimler Szöny’de sonlandı. Ancak sınırlarda küçük çaplı çarpışmalar yaşandı. Aynı tarihte Don Kazaklarının eline geçen Azak’ın kurtarılması için ikinci bir sefer yapıldı. Sultanzâde Mehmed Paşa idaresindeki kuvvetler Kırım Hanı Mehmed Giray’ın da yardımıyla Kazaklar geri çekilmesini sağladı ve Azak’a giren Mehmed Paşa burayı yeniden inşa etti.
Sultan İbrahim döneminin en önemli olaylarından biri de Girit seferidir. Girit'te üslenen korsanların Osmanlı gemilerine saldırıları ve Osmanlıların Akdeniz hakimiyetini tam olarak sağlamaya çalışması Girit seferinin sebepleridir. Adanın hakimiyeti için Venediklerle mücadeleye girilerek Girit'e çıkartma yapıldı ve 18 Ağustos 1645’te Hanya alındı. Deli Hüseyin Paşa tarafından Girit adasının batısındaki Kisamo kalesini alındı. Ekim 1647’de Serdar Hüseyin Paşa donanma ile Kandiye önüne geldi ve kaleyi muhasara etti, ancak Sultan İbrahim’in durumu ve IV. Mehmed’in tahta çıkışından dolayı muhasaradan sonuç alınamadı.
Girit seferi ve Venediklerle savaş döneminde İstanbul’un iaşe temini zorlaştı. Bu sırada Padişahın 1647’de artan samur merakı ortaya çıktı. Sultanın Samur merakı dolayısıyla Topkapı Sarayı ile beraber İstanbul’daki köşkler samur ve ipekli kumaşlarla süslendi. Padişahın samur almak için koyduğu verginin Yeniçeri Ocağı ağalarından da alınmak istemesi üzerine Yeniçeri ağalarından Bektaş, Kara Murad, Muslihuddin, Kara Çavuş ve Mustafa ağaların başını çektiği grup, ulemayı da yanına alarak Sadrazam Ahmed Paşa ve Padişaha karşı güçlü bir muhalefet doğurduoluşturdular. Kapıkullarından oluşan muhalefetin isyanı üzerine Sultan İbrahim, Kösem Sultan, sadrazam Sofu Mehmed Paşa ve şeyhülislâm Hoca Abdürrahim Efendi'nin tertibiyle tahtan indirildi ve katl edildi.
Sultan İbrahim'in "deli" olduğuna dair değerlenmelere rağmen son yıllarda yapılan araştırmalarda onun devrinin şartlarına uygun tıbbi ve manevi tedavi gördüğü, devlet işleriyle ilgilenmeye çalıştığı ve divan toplantılarını dinlediği ortaya koyulmuştur.