Sultan II. Mustafa (1695-1703)

Sultan II. Mustafa tahta çıktığında Kutsal İttifak Devletleri ile başlayan savaş devam ediyordu. Padişah otoritesini sağlamlaştırmak için Sadrazam Sürmeli Ali Paşa’yı azlederek, yerine Elmas Mehmed Paşa’yı tayin etti. Hocası Feyzullah Efendi’yi de şeyhülislamlık görevine getirdi. Mısırlızâde İbrahim Paşa ve Kaptan-ı Derya Amcazâde Hüseyin Paşa Anadolu sahillerinin güvenliği açısından stratejik bir önemi olan Sakız Adası’nı 21 Şubat 1695’te Venediklilerden geri aldı.

Avusturya cephesinde devam eden savaşlara son vermek isteyen Sultan II. Mustafa 30 Haziran 1695’te Edirne’den sefere çıktı. Avusturya kuvvetlerinin harekât merkezi olan Lippa kalesini ele geçirdi. Kırım Hanı Selim Giray’ın orduya katılmasıyla ilerleyen Osmanlı orduları 22 Eylül 1695 tarihinde Avusturya ordusunu, Temeş suyu kenarında Buldur denilen ormanlık ve bataklık bir alanda ağır bir yenilgiye uğrattı. Daha sonra Lugoş kalesi de Osmanlıların eline geçti. Avusturya karşısında elde ettiği zaferlerden dolayı II. Mustafa’ya Gazi unvanı verildi. Sebeş kalesi üzerine gönderilen Osmanlı kuvvetleri Avusturya orduları terk ettiği için kaleyi kolayca ele geçirildi. Kışın yaklaşması üzerine padişah İstanbul’a geri döndü.

Rusya Cephesi; Kırım Hanı Selim Giray’ın Avusturya cephesinde bulunmasından istifade eden Rus kuvvetleri Lehliler ile anlaşarak 8 Temmuz 1695’te Azak Kalesini kuşatan Ruslar Özi (Dinyeper) tarafından da taarruza geçti. Azak kuşatmasında başarısız olarak geri çekilmek zorunda kalan Ruslar, 1696 yılında Çar I. Petro'nun önderliğindeki ordularla karadan ve denizden Azak’ı yeniden kuşatarak 6 Ağustos 1696’da kaleyi ele geçirdiler.

Birinci Avusturya zaferinden başarı ile dönen Sultan II. Mustafa Avusturyalıları işgal ettikleri yerlerden çıkarmak için yeniden sefere çıktı. 3 Ağustos 1696’da Belgrad’a ulaşan ordu, Avusturya kuvvetlerinin Temeşvar’ı kuşattıkları haberini üzerine Temeşvar’a doğru ilerledi. Kırım kuvvetlerinin de katılması ile güçlenen Osmanlı ordusunun yaklaşması üzerine Temeşvar’ı kuşatan Avusturya askerlerinin büyük bölümü Bega suyu kıyısındaki Ulaş’a çekildi. Osmanlı kuvvetlerinin gelmesiyle saldırıya geçen Avusturyalılar karşısında 27 Ağustos 1696’da parlak bir zafer kazanıldı. Temeşvar ve Belgrad’ın muhafazası için gerekli tedbirleri alan Sultan II. Mustafa kışı geçirmek üzere 25 Ekim 1696’da Edirne’ye döndü.

Daha önce elde ettiği başarıları göz önünde bulundurarak Avusturya’nın barış teklifini geri çeviren Sultan II. Mustafa 18 Haziran 1697’de sefere çıktı ve 11 Ağustosta Belgrad’a geldi. Sadrazam Elmas Mehmed Paşa ve Amcazâde Hüseyin Paşa, seferin yönü ile ilgili farklı görüşler ileri sürdü. Amcazâde’nin uyarılarına rağmen padişah, sadrazamın görüşünü uygulamayı kabul etti. Bu karar dönemin tarihçilerine göre Zenta yenilgisinde belirleyici oldu. Ordu Tuna’dan geçirilerek Pançova sahrasına gelindi. Sadrazam donanma leventleri ile Tisa nehrinin karşısına geçerek 27 Ağustos’ta Titel kalesini ele geçirip dayanıksız olan kaleyi yıktırdı. Padişah ve Osmanlı kuvvetlerinin büyük bölümü Tisa nehrinin karşısında bulunmaktaydı. Avusturya ordularının komutanı Prens Eugene Osmanlı kuvvetlerinin bir bölümünün ağırlıkları ile köprüyü geçtiğini, diğer bölümünün Zenta tarafında kaldığını fark edince ani bir baskın yapmaya karar verdi. Osmanlı askerlerinin bir kısmı saldırıdan kurtulmak için köprüye akın edince çok sayıda asker Tisa nehrinde boğuldu.

Köprüyü henüz geçmemiş olan Osmanlı ordusunda büyük bir bozgun yaşandı. Sadrazam Elmas Mehmed Paşa, pek çok beylerbeyi ve sancakbeyi şehit düştü. Nehrin karşı yakasında bulunan Sultan II. Mustafa Temeşvar’a çekilme kararı aldı ve 11 Eylül 1697’de Temeşvar’a geldi. Buradayken Amcazâde Hüseyin Paşa’yı sadarete getiren padişah, Edirne’ye geri döndü.

Bu dönemde Lehistan ve Venedik ile yapılan savaşlarda bazı başarılar kazanıldı. Zenta yenilgisinden sonra Osmanlı Devleti kaybettikleri toprakları geri alma ümidini tamamen kaybetti ve elindekini korumaya yönelik bir dış politika izlemeye başladı.

Uzun süren savaşlar sırasında zarar gören Avusturya’nın da Fransa ve İspanya ile yaşadığı sorunlar bu devleti Osmanlılarla barış yapmaya zorladı. İngiltere ve Hollanda’nın, İstanbul’daki elçileri vasıtasıyla 27 Ocak 1698’de Edirne’de ön protokol imzalanarak taraflar arasındaki savaşa son verildi.

Görüşmeler 13 Kasım 1698’de başladı ve 26 Ocak 1699’da Karlofça Antlaşması imzalandı. Kutsal İttifak Devletleri ile ayrı ayrı anlaşmalar imzalayan Osmanlı Devleti, Erdel ile birlikte Temeşvar dışında Macaristan’ın tamamını Avusturya’ya bıraktı. 1676 yılında Bucaş Antlaşması ile aldığı Podolya, Kamaniçe ve Ukrayna’yı Lehistan’a terk etti. Korent şehri hariç olmak üzere Mora yarımadası ile Ayamavra’ya bağlı Lefkade adası, Dalmaçya’da Kinin, Sin, Gabela ve Cikluta kaleleri, Kotor bölgesinde Nova ve Resne kaleleri Venedik’e bırakıldı.

Rus elçisi Karlofça’da anlaşma imzalamayı kabul etmedi. İki ülke arasında 14 Temmuz 1700 tarihinde İstanbul’da yapılan anlaşmaya göre; Azak kalesi Rusya’ya bırakıldı.

Karlofça Antlaşması ile Osmanlı Devleti büyük bir toprak parçası kaybederken Avrupa’daki ilerleyişi de sona erdi. Avrupalılar Osmanlı Devleti’nin yenilmez olmadığını görerek her fırsatta saldırıya geçtiler. Avusturya, Macaristan’a sahip olarak Orta Avrupa’daki Osmanlı egemenliğine son verdi. Osmanlı Devleti duraklama döneminden gerileme dönemine girdi.

Karlofça Antlaşması'nın imzalanması sonrasında padişahın vaktinin çoğunu Edirne’de avla meşgul olarak geçirmesi ve Edirne’nin başkent yapılacağı söylentileri halk arasında huzursuzluğa yol açtı. Şeyhülislam Feyzullah Efendi’nin İstanbul kadılığı ile Anadolu ve Rumeli kazaskerliklerini oğullarına vermesi ulema arasında tepkilere sebep oldu. Başlangıçta Şeyhülislam Feyzullah Efendi’ye karşı olarak 17 Temmuz 1703’te İstanbul’da başlayan isyan, Edirne’ye doğru uzanınca Edirne’de bulunan Sultan II. Mustafa 22 Ağustos 1703’te tahtı III. Ahmed’e bırakmak zorunda kaldı.