Osmanlı Devleti'nin Kuruluşunda Avrupa ve Balkanlar

Devletleşme Süreci-Bizans İmparatorluğu İle İlişkiler

Anadolu’nun kuzey batısında, 14. yüzyılın ilk çeyreğinde kurulan bu küçük Türk Beyliği, başlangıçta hiç dikkati çekmemiştir. Beyliğin 1354’te Rumeli’ye geçmesi ile birlikte Osmanlı Beyliği temelden ve hızlıca değişmiştir. İlk etapta Osmanlı Beyliğinin kazandığı önemli başarılar, Bizans’ın ve diğer Balkan ülkelerinin zayıf olması, Batı Hıristiyan dünyasının karışıklıklar içinde olması bu gayeyi gerçekleştiriyordu. Osmanlı Beyliği başlangıçta Bizans’ın iç kavgalarına karışmış Bizans’ ı tanıma fırsatını buluyordu. Ayrıca Balkanların zaafını görüyor böylece gelecekteki stratejilerini tayin ediyordu.

İç savaşlardan güçsüz düşen Bizans’ın karşısında genç ve dinamik yapısıyla Osmanlı çıkıyordu. Osmanlılar, Orhan Gazi zamanında Rumeli’de bir köprübaşı kurmuş ve bunun etrafını emniyete almışlardı. Orhan Bey, babasının vasiyet ettiği Bursa’yı 6 Nisan 1326’da alarak fetihlere devam etmiş ve ilk hedef olan denizlere ulaşmayı gerçekleştirmiştir. Diğer taraftan Karadeniz’e doğru da akınlar yapılmış ve böylece iki deniz tarafından Bizans kuşatılmaya başlanmıştır.

Evlilikle kurulan ilişkilere rağmen Anadolu’da Bizans ile Osmanoğulları arasında çatışmalar devam ederken Balkanlar’da özellikle Sırplar ile Bizans arasında da sorunlar yaşanmaktaydı. Beyliğin güçlenmeye başladığı dönemde Alperenler’e ilk hedef olarak Osman Bey’in de arzuladığı İznik’in alınmasını göstermişti

İki ordu 10 Haziran’da 1329’da Palekanon-Eskihisar’da karşı karşıya gelmiş, Orhan Bey 8.000 kadar savaşçıyla Palekanon’a varıp İmparator’a hücum etmiş ve kesin bir zafer kazanmış ve Bizans barış yapmak zorunda kalmıştır.

Balkanlar ve Avrupa

XIII. yüzyılın son çeyreğinde Balkanlarda Bizans İmparatorluğunun Sırp ve Bulgarlara karşı siyasi üstünlük mücadelesi içindeydi. Balkanlarda Sırp, Bulgar, Arnavut krallıkları, Eflâk ve Boğdan voyvodalıkları ile Bosna Prensliği gibi devletler bulunuyordu. Avrupa’ da Hristiyan topluluklarından oluşan birçok devlet bulunuyordu. Bunlardan merkezi Viyana olan Kutsal Roma Germen İmparatorluğu Avrupa’nın en önemli siyasi gücüydü.

Avrupadaki Durum

Fetihlerin artmasıyla Avrupalı devletler tedirgin olmaya başlamışlardı ve bunun sonucunda Fransa’dan Savoie Düşesi Anne liderliğinde hazırlanan bir haçlı donanması özellikle kıyılardaki Türkmen beylikleri üzerine saldırı teşebbüsünde bulunmuşsa da başarı saylayamamışlardır.

Avrupa’da o dönemde iç karışıklıkların yoğun olduğunu görmekteyiz. Fransa ve İngiltere arasında bir asır sürecek bir savaş başlamıştı. Akrabalık bağı da bulunan Fransa’dan ciddi bir yardım alma ihtimalinin olmadığının Bizans tarafından anlaşıldı.

Osmanlı Beyliğinin Akınları Karşısın Bizans İmparatorluğu’nun Avrupa ile Diplomatik İlişkileri

Haçlı seferleri sonrasında Bizans’a yardım bahanesiyle girip İstanbul’da darbe yaparak Latin bir idare tesis edildiğinden beri Bizans’ta ekonomik ve sosyal olarak başıbozukluk, kargaşa rutin bir hal almıştır. Osman Bey’in İznik’i kuşatması sonrası iyice telaşa kapılan Bizans çeşitli devletlere elçiler göndermiştir.

Bizans, Türk ilerleyişi karşısında sadece kiliselerin birleşmesi politikasını devreye sokarak çare düşünmemiş, aynı anda çevre devletlerle olan husumetleri sona erdirerek, gücünü toplamayı ve öncelikli olarak ortaya çıkan ve gittikçe büyüyen Türk tehlikesini bertaraf etmeyi planlamıştır. Bizans’ta 1328 yılında II. Andronic’in oğlu III. Andronic babasına başkaldırmış ve bunun sonucunda tahtın ortağı olmuştu. Bu kargaşa aynı zamanda Irene de Montferrat tarafından ortaya atılan stratejinin de çökmesi anlamına gelmiştir. Buda Bizans imparatorluğunu Osmanlı Devletine yaklaştırmıştır.

Avrupa Kıtasına Geçiş Süreci

İlk olarak Bursa’nın, akabinde İznik’in alınması, sonrasında İzmit’e ulaşılması sonucunda Bizans yoğun bir baskı altına alınmıştı. Bu sırada Bizans sadece Osmanlı akınlarıyla değil Ortodoks Sırplar ile de uğraşmak durumunda kalmıştır. Trakya’da Kantakuzen, İstanbul’da ise V. Ioannis Paleolog Bizans’ı idare etmekteydiler. Bu bölünmüşlük yapı beraberinde rekabeti getiriyor ve iç çekişmelere sahne olan Bizans’ın iyice yıpranmasına sebep oluyordu. Diğer taraftan bu iki imparator birbirlerine üstünlük kurmak için dışarıdan ittifak arayışları içerisine giriyorlardı. Kantakuzen, Sırp ve Bulgar krallıklarıyla sürekli çatışma halindeydi. Bizans, Balkanlar’da yağma hareketlerinde bulunuyor ve buradan ekonomik çıkarlar elde ediyordu.

XIII. yüzyılın sonlarında Osmanlı Beyliği’nin bağlı olduğu İlhanlı Devleti hükümdarı Aryun 1289’da Fransa Kralı Philippe Le Bel’e mektup göndermiştir. Bu girişim Avrupa ile Asya’nın diplomatik ilişkilerinde çok önemli bir adım olarak kabul edilmekle birlikte mektup, mahiyeti itibariyle de bir ilk olma özelliği taşımaktadır. Osman Bey’in gittikçe kendisini gösterdiği ve bağımsız bir beylik ve devlet olma sürecinde Moğollar ile Fransa’nın irtibatta olmaları anlam kazanmaktadır.

Moğol Hanı Aryun, Memluklere karşı Hülagu’nun uğradığı yenilgiyi unutmamış ve ne pahasına olursa olsun Mısır ve Suriye’yi işgal ederek neredeyse tüm Müslümanları emri altına almayı planlamıştır. Bu itibarla yaklaşık bir asırdır etkisi yok denecek kadar azalan Haçlı ittifakı kavramını alevlendirerek, Memlukler üzerine yürümek için Avrupa’da o dönemde yaptığı icraatlarla etkin konumunda olan Fransa kralıyla işbirliği içerisinde olmayı teklif etmiştir. Olcayto Han’ın Fransa ile dostluğa önem vermesinin en önemli sebebinin Memlukler’e yönelik girişilecek bir harekâtta Haçlı desteğinin bu devlet kanalıyla gerçekleşeceğine olan inancıydı.