Osmanlılarda Esnaf Teşkilatı

Giriş

Ahi teşkilatı, 13. yüzyılda Anadolu’da görülmeye başlayan ve bir süre sonra Osmanlı Devleti’nin kurulmasında önemli bir etkiye sahip olan Müslüman - Türk toplumunun ekonomik sosyal ve kültürel hayatını düzenleyen kurumlardan biriydi. Bu teşkilat Ahi Evran Tarafından kurulmuştu. Teşkilâtın Anadolu’da kurulmasında fütüvvet teşkilâtının etkisi büyüktür. İslamiyet’in ilk yıllarından itibaren görülmeye başlayan fütüvvet teşekkülleri; Selçuklu, Anadolu Beylikleri ve Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemlerinde de önemli sosyal, siyasî ve ekonomik roller oynadılar. Başlangıçta; Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında, askeri ve yerleşim birimlerinin yönetimiyle ilgili idari işlevleri gerçekleştiren bu teşkilat, Anadolu'da yerleşik düzene geçilip, Osmanlı'nın askeri bakımdan güçlenip, yönetimi belirli esaslara bağlamasından sonra, temel işlevi olan sosyo- iktisadi yetisine kavuştu.

Zanaat Örgütleri Nasıl Ortaya Çıktı?

14. yüzyıl ve 15. yüzyıl başları için zanaat örgütlerinin faaliyetlerine ilişkin hiçbir kanıt yoktur. Hatta bu gözlem Bursa, Edirne ve İstanbul hariç tutulduğunda 16. yüzyılın ilk yarısına kadar geçerlidir. Ahilik üzerine araştırmalar yapan oryantalist tarihçiler bu teşkilatın Doğu’ya özellikle İslamiyet’ten sonra gelişen Fütüvvet teşkilatına dayandığını söylemektedir. Mevlana ve İbn Battuta'nın eserlerinde ahilikle ilgili bilgi parçalarına rastlamak mümkündür.

Esnaf Teşkilatının Yapısı

Ahiliğin yani esnaf teşkilatının Osmanlılarda kullanılan bir diğer adı da lonca teşkilatıydı. Lonca kelimesi hangi tarihten itibaren Osmanlı dilinde yer almaya başladığı tam olarak bilinmemektedir. Bu teşkilat, insanların dünya ve ahirette huzur içerisinde olmalarını amaçlamaktaydı. Böyle dingin bir ortamının sağlanabilmesi için birçok nizamlar yapılmış ve sağlam bir teşkilat kurulmuştur. Esnaf teşkilatı ilk kurulduğu zamanlar debbağ, saraç ve kunduracıları içine alan bir birlikti. Daha sonra büyüyen örgüt tüm esnaf kollarını ve bu birliğe üye olmak için bekleyenleri haznesine topladı ve dolayısıyla çok yönlü bir kuruluş halini aldı. Ahiler, Anadolu’nun her köşesinde yayılan bir teşkilat kurdular. Yerleşmelerde her zanaat kolu için ayrı birlikler kuruldu. Bir meslekte farklı birlikler oluşturacak kadar esnaf ve zanaatkar bulunmayan yerleşme merkezlerinde birbirine yakın meslek grupları aynı birlikte toplanırdı. Yerleşme biriminde kurulan esnaf teşkilatı arasındaki ilişkilerin denetimi büyük meclis tarafından sağlanmaktaydı. Esnaf birliklerinin tamamı Kırşehir’de bulunan Ahi Evran Zaviyesine bağlıydılar.

Teşkilata Üyelik

Bir gencin esnaf teşkilatına alınması esnasında birtakım kaideler esas alınırdı. Üyelik iki aşamada gerçekleşmekteydi. Teşkilata girmek isteyen bir genç bir üyeye müracaat ederdi. Müraacaat eden kişide aranılan özellikler konusunda titiz davranılırdı. Çırak, teşkilata alınmadan önce uzun bir mülakata alınırdı. Bu sürecin bazen haftalarca hatta aylarca sürdüğü olurdu. İlgili genç en küçük bir şüphe uyandırırsa hiçbir şekilde kabul edilmezdi.

Ekonomik Teşkilatlanma

Esnaf teşkilatında iktisadi hayat içerisinde dayanışmayı sağlayan birtakım sandıklar vardı. Her esnaf birliğinin karşılıklı yardımlaşma ve sosyal güvenliği sağlayan orta sandığı, esnaf vakfı, esnaf kesesi veya esnaf sandığı adı verilen sandığı bulunurdu. Birlik, bu yardım sandığı sayesinde üyelerine sosyal güvenlik sağlar ve onları tefecilerden korurdu.

Yönetim

Esnaf şeyhi ahi birliği başkanıydı. Bu başkana, idareyi kolaylaştırmak adına beş kişilik yönetim kurulu üyeleri eşlik ederdi. Ahi şeyhine ve yönetim kuruluna ahi birlikleri güven duymalıydı. Bu durum yönetime çok fazla sorumluluk yüklemekteydi. Ahi şeyhinin görevleri arasında; “esnafın mesleki problemlerini halletmek, esnaf orta sandığını idare etmek, birliğe ait binaların bakımını yaptırmak bunları kiraya vermek veya teşkilat amaçlarına uygun olarak kullandırmak, davetçi, çeşmeci, bekçi, duacı gibi teşkilat görevlilerinin maaşlarına ödemek bunları işe almak veya işlerine son vermek, esnafın mesleki ve hususi hayatındaki tutum ve davranışlarını takip etmek, usta, kalfa, çırak ve yamak törenleri düzenlemek, idare kurulu toplantılarına katılmak, esnafı toplantıya çağırmak, üyesi olduğu esnaf kolunu temsilen büyük meclis toplantılarına katılmak” gibi pek çok sorumluluk vardı.

Seçimler

Yönetim için esnaf birliklerinde seçim usulü uygulanırdı. İdari görevler belli kişilerin tekelinde olmadığı gibi yönetimde yer almak isteyenlerden görevin getirdiği özellikler dışında pek bir şart aranmazdı. Esnaf kolu yöneticilerinin seçimlerinde yalnızca o meslekteki ustalar oy kullanırdı. Seçimlerde esnaf şeyhi için ayrı, yönetim kurulu üyeleri için ayrı oy kullanılırdı. Yani esnaf şeyhi seçimi ile yönetim kurulu üyelerinin seçimi ayrı olurdu.

Denetim ve Ceza

Esnaf birliklerinde, üyelerin meslek ahlakına uygun bir hayat sürmeleri beklenmekteydi. Teşkilat içerisinde yer alan denetim ve ceza sistemi de üyeleri sıkı bir şekilde denetlenirdi. Kural dışı davranış sergileyenler herkesin bileceği şekilde ceza alırlardı. Denetimin etkili ve sağlıklı yapılabilmesi ve buna bağlı olarak esnaf ahlak ve kurallarının korunması maksadıyla tüm şikâyet kapıları herkese açık bırakılmıştı. Kural dışı davranışlarda bulunan teşkilat üyelerine dava açılabilirdi.

Esnaf Teşkilatının Faaliyetleri

Ahiler Osmanlıların ilk kuruluş dönemlerinde oldukça önemli rol oynamışlardır. Anadolu’da güvenliği sağlamaya çalışarak bu esnada kuvvetlerini dış tehlikelere yöneltmek zorunda olan Osmanlıların yükünü hafifletmişlerdir. Daha sonra tarım dışı ekonomik faaliyetlerin denetimini ve yönetimini yapacak şekilde teşkilatlanmışlardır.

Esnaf Teşkilatının Bozulması

16. yüzyılın sonlarından itibaren Batı sanayi ürünleri Osmanlı topraklarını istila etmeye başlamıştı. Bu durum Osmanlı esnafının hammadde sıkıntısı çekmesine ve elindeki ürünü satamamasına neden oluyordu.

Ayrıca bu ekonomik bunalım yaşanırken iki farklı grup teşkilata dahil olmaya çalışmışlardır. Bunlar; sermaye sahipleri, askerler ve köylülerdir. Sermaye sahipleri, mamul eşyadan çok ham madde ticareti yapıyor esnaf ve sanatkarları bu yoldan kendilerine bağımlı hale getirmeye çalışıyorlardı. Sermaye sahiplerinin sanayi alanına yönelmeleri sonucu Ahi birliklerinde sermaye emek bütünlüğü parçalanmış, bu da teşkilat organizasyonunun temelini sarsmıştır. 19. yüzyıla gelindiğinde ise zaten pek çok açıdan büyük sıkıntılarla karşı karşıya gelen Osmanlı Devleti, Avrupa kökenli endüstriyel imalâtın rekabetine artık tamamen karşılık veremez hale geldi.