Vakıf Müessesesi ve Eğitim
Osmanlı Devleti'nde Örgün Eğitim
Osmanlı Devleti’ndeki eğitim kurumlarını örgün ve yaygın eğitim kurumları olmak üzere iki ana başlık altında inceleyebiliriz. Örgün eğitim kurumları her Müslüman Osmanlı vatandaşının faydalanabildiği resmi eğitim kurumlarıdır. Osmanlı’da örgün eğitim sıbyan mektebleri, medreseler ve sarayda yapılmaktaydı.
Tekke ve zaviyelerde verilen eğitim, camiler, mescitler ve dergahlarda, devlet adamları ve ulemanın konaklarında yürütülen eğitim ile esnaf kuruluşlarındaki eğitim de Osmanlı Devleti’ndeki yaygın eğitim kurumlarına birer örnek teşkil etmektedir.
Bir toplumda planlı, düzenli, zamanı ve mekanı belli, amacı ve hedef kitlesi belirgin, idari kontrol altında sürdürülen eğitime örgün eğitim denir. Osmanlı Devleti’ndeki örgün eğitim kurumlarını sıbyan mektepleri, medreseler ve saray eğitimi ana başlıkları altında inceleyebiliriz.
Sıbyan Mektebi
Sıbyan Arapça bir sözcük olan “sabi”nin çoğuludur ve küçük erkek çocuğu anlamına gelir.
Anne ve babaların, çocuklarına hadis ve ayetlerle desteklenen dini inanç ve şartları öğretmek istekleri; sıbyan mekteplerinin yaygınlaşmasında etkili olmuş ve hemen her mahallede açılmasından dolayı da bu okullara mahalle mektebi adı verilmiştir.
Medreseler
İslami ilim ve eğitim kurumu olan medresenin asıl amacı İslam’ın temel inanç ve amellerinin öğretilmesi, bölgenin ve zamanın koşullarına uygun hale getirilip geliştirilmesi ve günlük hayatta uyarlanıp uygulanabilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasıdır.
Saray Eğitimi
Enderun
Medrese dışında verilen yüksek öğretimin en önemlisi kuşkusuz Saray-ı Hümayun’daki Enderun idi.Enderun çok teşkilatlı bir saray üniversitesi idi.
Şehzadegan Mektebi
Saraylarda şehzadelerin eğitimi için Şehzadegân mektepleri vardı. Bu mekteplerde üst düzey devlet memurları da yetiştirilirdi.
Harem
Harem sözlükte ‘kutsal bir alan’ anlamına gelmektedir. Harem; herkese açık olmayan kutsal yer demektir. Giriş çıkışın kontrol altında tutulduğu bir mekandır. Hareme getirilen cariyeler burada iyi bir eğitimden geçirilirdi.
Osmanlı Devleti'nde Yaygın Eğitim
Örgün eğitim dışında kalan, kesin bir plan ve programdan uzak, zamanı ve mekanı çok belli olmayan, hedef kitlesi ve amacı dağınık olan ve hayat boyu devam eden eğitime yaygın eğitim denir.
Camiler, mescitler, tekke ve zaviyeler, Ahi teşkilatları, kervansaraylar, loncalar, kütüphaneler, sahaf ve kitapçılar, devlet adamları ve ulemanın ev, konak ve sarayları ve kahvehaneler önde gelen yaygın eğitim mekanlarıdır.
Esnaf kuruluşları
Osmanlılarda esnaf kuruluşları da birer eğitim kurumu idi. Osmanlı devletinde esnaf birlikleri ahiliğe (daha sonraları lonca) dayanıyordu.
Camiler ve mescitler
Cami ve mescitler, müslümanların topluca ya da münferiden ibadet yaptıkları yerlerdir. Osmanlılarda camiler birer eğitim ve öğretim mahalli olarak da kullanılmışlardır.
Tekke, dergah ve zaviyeler
Devlet teşkilatının kültürel ve medeni müesseseleri ile resmen teşekkül etmesinden önce tekke ve zaviyeler, halkın eğitimi ve yetiştirilmesinde önemli vazifeler üstlenmişlerdir.
Serbest eğitim ve kültür kurumları olarak konaklar ve meclisler
Konaklar ve meclisler Osmanlı toplumunda serbest eğitim ve kültür kurumları olarak yer almaktadır.
Osmanlı Devleti’nde Vakıflar
Vakıf Arapça kökenli bir kelime olup, sözlükte “duruş, durma, hareketten kalma” anlamına gelmektedir. Vakıf kelimesi; “sahibi tarafından Şer-i Şerif marifetiyle bir hayra ve hayrat hasenata tahsis olunmuş mülk” olarak tanımlanmıştır.
Vakıflar asırlar boyunca özellikle eğitim, sağlık, barınma hizmetleri başta gelmek üzere sosyal dayanışmayı güçlendiren, toplumsal ihtiyaçları karşılayan ve sosyal sermayeyi doğrudan veya dolaylı yollardan etkileyen kurumlar olmuşlardır.
Vakıf Müessesesinin Çeşitleri
Vakıflar; kuruluşuna, idaresine, mahiyeti ve mülkiyetine göre farklı şekillerde meydana gelebilmektedir.
malın mülkiyet ya da tasarruf hakkının vakfedilmiş olmasına göre;
Sahih vakıflar, Sahih olmayan vakıflar ve Amaçlarına göre; Hayrî vakıflar, Aile vakıfları, Avarız vakıflar
İdarelerine göre; Mazbut vakıflar, Gayrı mazbut vakıflar
Osmanlı Devleti’nde Vakıflar
Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren vakıflara büyük önem vermiştir. İlk olarak Orhan Gazi, İznik’te kurduğu medresenin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla gayrimenkul vakfetmiştir. Yine Orhan Gazi’nin Adapazarı, Kandıra ve Bursa’da inşa ederek vakfettiği medrese, cami, zaviye, imaret, aşevi ve misafirhaneler ilk Osmanlı vakıfları olarak bilinmektedir.
Vakıfların Çözülmesi
Vakıfların dürüst ve ahlaklı kişiler tarafından yönetildiği dönemlerde Osmanlı devleti sürekli bir gelişme ve genişleme içerisine girmiştir. Yani vakıfların idaresindeki başarıyla devletin güçlü olması arasında ve gerilemesiyle sisteminin bozulması arasında bir doğru orantı olduğu görülmektedir.