Osmanlı İdari Teşkilatı-Taşra Yönetimi-Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemi

Taşra İdaresinde Yapılan Düzenlemeler

Tanzimat ’ın ilanından hemen sonra taşraya mali alanda merkeziyetçiliği sağlamak ve iltizam usulünü kaldırmak amacıyla vali derecesinde muhassıllar atandı. Ancak aksaklıklar ve vergilerde yaşanan düşüşler yüzünden uygulama 1842 yılında kaldırıldı ve tekrar iltizam usulüne dönüldü. Valilerin mali işler ile doğrudan uğraşmasının uygun görülmemesi üzerine her eyalete merkezden defterdarlar atandı.

Muhassıllıklar ile birlikte oluşturulan muhassıllık meclisleri 1842’ de memleket meclislerine 1849 yılının başında ise eyalet meclislerine dönüştü. Eyalet meclisleri idari alanda, taşra yönetiminin her kademesindeki görev alanlarını denetleyebilecek ve bu alanlarda suç işleyenler hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını sağlayacaklardı. Fakat istenilen sonuç elde edilemedi. Bu durum halkın tepkileri yanında Avrupalı devletlerin de müdahalelerine neden oldu.

Bu sırada Lübnan ve Niş bölgelerinde ayaklanmalar çıktı. Avrupalı devletlerin müdahalesi sonucunda 9 Haziran 1861 tarihinde hazırlanan Lübnan Nizamnamesi ile Cebel -i Lübnan özerk hale getirildi. Bu, Osmanlı Devleti ’nde âdem- i merkeziyetçiliğin ilk uygulaması oldu.

Niş olaylarının da önlenememesi üzerine taşra yönetiminde ıslahat yapmak için girişimlerde bulunuldu. Bu amaçla 7 Kasım 1864 tarihinde 1864 Tuna Vilayet Nizamnamesi hazırlandı. Alınan başarılı sonuçlar üzerine, 1865 yılında uygulamanın genişletilmesine karar verildi ve 1867 yılının başlarında 1864 Tuna Vilayet Nizamnamesi tüm ülkeyi kapsayacak şekilde Vilayet -i Umimiye Nizamnamesi adıyla yürürlüğe kondu. Aynı nizamname ufak değişikliklerle 1871 yılında İdare -yi Umumiye -yi Vilayet Nizamnamesi adıyla yayınlandı. Böylece vilayet idaresindeki iş bölümü ve merkezi hükümetin kontrolü daha da arttırıldı. 1871 nizamnamesi 1913 yılında çıkarılan geçici kanuna kadar yürürlükte kaldı.

Taşradaki İdari Birimler

Tanzimat döneminde yapılan nizamnamelerle taşradaki idari birimler vilayet, liva, kaza nahiye ve köy (karye) olarak tespit edildi. Yapılan değişikliğin en önemli sonucu birimler arasında hiyerarşinin tesis edilmesi oldu. Böylece vilayetler adli, idari ve mali yönden köyler kazalara, kazalar livalara ve livalar da vilayetlere bağlandı. Bu sayede birimler arasında oluşan hiyerarşi ile taşra idaresinde merkeziyetçi yapı tesis edildi.

Vilayetin başında mülki amir olan valiler, yönetim bölgesindeki her türlü mülki, mali, eğitim, bayındırlık ve güvenlik işlerinin yanında ceza ve hukuk işlerini idare etmekle sorumluydu. Bu işlerden kendi yetkileri çerçevesinde livada mutasarrıf, kazalarda da kaymakamlar sorumluydu.

Her kaza köylere bölünmüştü. Bazı köylerin birleştirilmesiyle oluşturulacak küçük daireler, konumları nedeniyle kaza olmayıp, başka bir kazaya bağlanıp yönetilecek ve bu birimlere nahiye denilecekti. Her nahiyede bir nahiye müdürü ve nahiye meclisi vardı.

Mahalle ve köyler yönetimsel olarak aynı yapıya sahipti. 19. yüzyılın ortalarına kadar mahalle ve köylerin yöneticisi Müslüman mahallerde imam, gayrimüslim mahallerde ise haham veya papaz oldu. İlk kez 1833 yılında Kastamonu ’da oluşturulan muhtarlık teşkilatı ile din adamlarının idarî görevleri ellerinden alındı. Böylece muhtarlar, daha önce imamların yetkisinde olan idari görevleri üstlendi.

Taşrada Görev Yapan Memurlar

Tanzimat ’ın hemen ardından daha önceleri doğrudan valiler tarafından yürütülen bazı işler, yeni oluşturulan memurluklar tarafından yürütülmeye başlandı. Özellikle 1871 yılında aşağı yukarı son şeklini almış olan idari yapılanmada taşra yönetimi ve mülki amirlerin görevleri modern bir yapıya kavuşturuldu.

Mülki amirlerin sorumluluğunda iş bölümü gerçekleşti ve kendi alanlarında yetişmiş memurlar taşrada görev yapmaya başladı. Bunlar; valiye işlerinde yardımcı olan vali muavini, mali işlerden sorumlu defterdar, muhasebeci ve mal müdürü, yazışmalardan sorumlu mektupçu, tahrirat kalemi ve tahrirat katibi, vilayetteki ticaret ve ziraattan sorumlu ticaret ve ziraat müdürü, eğitimden sorumlu maarif müdürü, ulaşım işlerinden sorumlu tarik (yol) eminleri, arazilerin tasarrufundan sorumlu defter -i hakani müdürü ve defter - i hakani memuru, emlak ve nüfus kayıtlarından sorumlu emlak ve nüfus memurları, vakıf mallarından sorumlu evkaf müdürü ile güvenlikten sorumlu alaybeyi ve zabtiye zabitlerinden oluşmaktaydı.

Taşra İdare Meclisleri

Tanzimat ’ın hemen sonrasında vergi toplama işini yürütmek için oluşturulan muhassıllıklar, muhassıllık meclislerini beraberinde getirdi. Geçirdikleri değişimin ardından, 1864 ve 1871 yıllarında çıkarılan nizamnamelerle vilayet meclisleri adıyla bir yönetim organına dönüştü. Valinin başkanlık ettiği Vilayet İdare Meclisi, yanında livalarda benzer şekilde mutasarrıfın başkanlığında Liva İdare Meclisi, kazalarda ise kaymakamın başkanlığında Kaza İdare Meclisleri oluşturuldu.

Meclisler, mülki, mali, ticari ve zirai konuları görüşmek ve karara bağlamakla görevliydiler. Her mecliste idari birim dâhilinde bulunan memurlar tabi üye olarak yer almaktaydı. Tabi üyeler dışında halk tarafından ikişer kişi Müslim ve gayrimüslim seçilirdi.

Meclise seçilecek üyelerin tespitinde ve onaylanmasında ilk ve son söz hükümet görevlilerine bırakılmaktaydı. İdare Meclislerine seçilebilmek için adayların Osmanlı vatandaşı olması, vilayetin itibarlı kişileri arasında yer alması, yılda en az vilayette 500, livada 150 ve kazada 100 kuruş vergi vermesi, okuma -yazma bilmesi ve otuz yaşını geçmiş olması gerekmekteydi.

Nahiye meclisleri, farklı bir yapıya sahipti. Bu meclis, nahiyeye bağlı köylerin ihtiyar meclislerinden gönderilen kişilerden oluşurdu. Görevleri, halkın para yardımını ve bedenen çalışmasını sağlayarak gerekli bina, köprü ve köyler arasındaki yolları yaptırmaktı.

Köylerde ihtiyar meclisleri oluşturuldu. Meclis, köy halkı arasında yaşanan sorunları barışçı yolla çözümlemeye çalışır, devlet ile halk arasındaki ilişkilerde aracı olurdu.