Klasik Dönem Osmanlı Devleti Taşra Yönetimi
Eyalet İdaresi
Osmanlı Devleti taşraya iki yönetici gönderirdi, bunlar; yürütmenin temsilcisi olarak bey ve yargının temsilcisi olarak kadı. Bunlar görev alanı itibariyle birbirinden bağımsız ehl -i örf ve ehl -i şer olarak da bilinir ve bu yapı taşra teşkilatının temelini oluştururdu.
Eyalet yöneticileri olarak ilk akla gelenler beylerbeyi, sancakbeyi ve kadıdır. Bunların haricinde adı geçen üst yöneticilere taşra yönetiminde yardımcı olan subaşı, şehir kethüdası, kapı kethüdası, dizdar, alaybeyi, serasker (çeribaşı), mütesellim, muhassıl, mutasarrıf, âyan, voyvoda, müftü, naip, askeri kassam, nakibüleşraf kaymakamı, müderris, mütevelli, cabi, imam, hatip vb. görevliler bulunmaktaydı.
Osmanlı Devleti'nde taşra idaresi temel birimi olan sancaklardan meydana gelmekteydi. Sancakların bir araya gelmesi ile de eyaletler oluşurdu. Osmanlı klasik döneminde taşra idaresini oluşturan yapı eyalet, sancak (liva), kaza, nahiye ve köy (karye) şeklinde teşkilatlandı.
Salyanesiz Eyaletler
Osmanlı Devleti'nde timar sisteminin uygulandığı, tahrir siteminin olduğu ve tahrirlerin yapıldığı eyaletlere salyanesiz eyalet denilirdi.
Salyaneli Eyaletler
Osmanlı Devleti ’nde timar sisteminin uygulanmadığı eyaletlere ise salyaneli eyaletler denilirdi.
İmtiyazlı Eyaletler
Herhangi bir yer fethedildikten sonra doğrudan devlet merkezine bağlanmayıp, Hristiyan asıllı yerel yöneticilerin yönetimine bırakılmışsa burası imtiyazlı eyaletlerdendi. Bu eyaletlerin kralları veya beyleri kendi asilzâdeleri, prensleri arasından Osmanlı Devleti tarafından seçilmekteydi. Eflak, Boğdan ve Erdel Voyvodalıkları ile Kırım Hanlığı, Dubrovnik ve Mekke -i Mükerreme Emirliği bu kategoride olan eyaletlerdendir.
Beylerbeyi (Mîr -i Mirân)
Eyaletleri idare eden, başında bulunan devlet adamlarına beylerbeyi veya mîr-i mirân denilir, bunlar eyaletlerinin askerî idaresinden sorumluydu. Beylerbeyi; yönettiği eyalette padişahın mutlak otoritesini, gücünü ve iktidarını temsil eden en üst seviyedeki yöneticisiydi.
Beylerbeyi, atandığı eyaleti hizmetinde bulunan görevlilerle beraber beylerbeyi dîvânı adı verilen dîvânla yönetirdi. Beylerbeyinin vazifeleri reayanın korunması, zulmün ortadan kaldırılması, askeri meselelerin halledilmesi, asayiş ve güvenliğin sağlanması, padişahın emirlerine ve kanunlarına karşı gelenlerin takip edilmesi, eyaletindeki timarların tevcih edilmesi, ihtilafların giderilmesi, timarların tevcihi sırasında oluşacak bazı problemlerin çözümü beylerbeyinin görevlerindendi.
Sancak Yönetimi ve Sancakbeyi
Sancak ya da liva Osmanlı Devleti'nde temel idari birimin adı olup, başında da idareci olarak sancakbeyi bulunurdu. Sancakların temel idari birim olmasının birtakım sebepleri bulunmaktadır, bunlar; tahrirlerin sancak esas alınarak yapılması, kanunnamelerin sancağı esas alması, tımarlı sipahinin dirliğinin bulunduğu sancakta oturma zorunluluğu, suç işleyenlerin kendi sancaklarında yargılanarak ve cezalandırılması gibi uygulamalardı.
Sancakbeyinin idari görevleri arasında öncelikli olarak, yönetimi altındaki tebaanın asayiş ve emniyetini sağlamak, huzur ve güven içerisinde hayatını sürdürebilmesini temin etmek bulunmaktaydı. Diğer taraftan, şehrin düzen ve güvenliğini sağlamak, kalpazanlıkla mücadele etmek, adaleti uygulamak ve suçluları cezalandırılmak gibi önemli görevleri arasındaydı.
Klasik Osmanlı Sancakları
Bu sancaklar her eyalette değişik miktarlarda olan yönetim birimleri olup, başında yönetici olarak sancakbeyi bulunur, tımar sistemi uygulanırdı.
Piyade ve Müsellem Sancakları
Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında askeri nitelikli sancakların bulunurdu. Bunların başında bulunan beylerinin görevleri daha çok askeriydi.
Yurtluk-Ocaklık Sancaklar
Osmanlı Devleti, fethettiği ülkelerdeki genel düzeni hemen bozmaz, var olan düzeni bir süre muhafaza eder, fethedilen yerin sosyo -ekonomik, askeri ve kültürel durumuna uygun idari düzenleme¬ler yapardı. Yurtluk -Ocaklık sancakların klasik Osmanlı sancaklarından farkı sadece yöneticinin, beyin yerel aileden seçilmesiydi.
Hükümet Sancaklar
Bu sancaklar fetih sırasında hizmet ve bağlılıklarından, sadakatlerinden dolayı yönetimi eski sahiplerine bırakılan sancaklardı, buralarda tahrir yapılmamakta, timar sistemi uygulanmamaktaydı.
Sancaktaki Diğer Görevliler
Alaybeyi
Sancaktaki timarlı sipahilerin sancakbeyinden sonra en üst amiri alaybeyi olup, serbest timar tasarruf ederdi.
Çeribaşı (Serasker)
Osmanlı idari yapılanması içerisinde yer alan nahiyelerin askeri amiridir.
Kale İdaresi
Kaleler, stratejik bir yeri, bir şehri, bir geçidi korumak amacıyla inşa edilen askeri yapı, genellikle dağ başlarına bina edilen sağlam, korunaklı yapılardı. Dizdar kalenin komutanı olup, genel anlamda kalenin korunmasından ve idaresin -den sorumluydu.
Şehir Kethüdası
Şehir kethüdası, Osmanlı şehirlerinde yönetenle yönetilen arasındaki ilişkileri düzenleyen ve tebaanın temsilcisi olan kişiydi.
Kaza İdaresi ve Kadı
Kaza, Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında kadının tayin edildiği coğrafi bir bölgeyi ifade etmekte iken, daha sonraki yıllarda sancağın bir alt idari biriminin adı oldu. Osmanlı kazası idari, ticari ve kültürel anlamda bulunduğu çevrenin merkeziydi.
Osmanlı Devleti ’nin kuruluş yıllarından itibaren fethedilen yerlere hukuku temsilen kadı atanırdı. Kadı olacak kişilerde bazı özellikler, nitelikler aranmaktadır, bu hususlar; reşid olmak, erkek ol -mak, iyi bir hukuk bilgisine sahip olmak, imanlı ve adaletli olmak, tarafsız olmak, soyu temiz olmak, sağır ve kör olmamak şeklindeydi. Kadılar, hukuki, mülki, askeri, beledi ve örfi işlerin yerine getirilmesi, yü¬rütülmesi açısından çok geniş görev ve yetkilere sahipti.
Kazalarda meydana gelen, ortaya çıkan adli, mali, hukuki, ticari ve beledi problemlerin çözümünde kadıya yardımcı olan görevliler vardı. Bunlar müftü, subaşı, dizdar, naip, katip, muhtesip, muhzır, muhzırbaşı ve ases ’di.
Subaşı
Subaşı sefer zamanında kaza, nahiye ve köylerdeki timarlı sipahilerin komutanıydı.
Şehrin iaşesinin sağlanması, kalpazanlık faaliyetlerinin takibi, kılık kıyafet denetimi, meyhaneler, tütün kullanımı ve içilmesi, ilaç yapımı, hekimlerin ve cerrahların teftişi subaşıların görevleri arasındaydı.