Osmanlı Merkez Teşkilatı - Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemleri

Babıâlinin Ortaya Çıkışı

Divân -ı Hümayûn'un işlevlerini yerine getirememeye başlamasıyla yetkileri giderek sadrazama geçti. Sadrazam, kendisine bağlı Divân -ı Hümayûn bürokrasisi ile devletin iç ve dış işlerini yürütmekteydi. Zamanla devlet işlerinin yürütülmesinde yeni anlayışın gerektirdiği kurumlar olarak 1836 - 1839 yılları arasında kurulan nezaretler Osmanlı kabinesinin iskeletini oluşturdu.

Geçici Meclisler

Tanzimat Dönemi ’nde bir meseleyi halletmek için oluşturulan ve sorun çözüldükten sonra kapatılan geçici meclisler de kuruldu.

Sadaretten Başvekâlete

Gerek Tanzimat öncesinde gerekse sonrasında idarî yapıda meydana gelen değişiklikler sadareti de etkiledi. Nezaretlerin kurulması Babıâli ’nin klasik yapısını büyük ölçüde değiştirdi. Sultan II. Mahmud, vekil -i mutlakı olan sadrazamı yaptığı düzenlemelerle vekiller heyetinin başı sembolik bir memur konumuna indirdi.

Abdülmecid ’in 18 yaşında tecrübesiz olarak tahta cülûsunun hemen sonrasında, Hüsrev Paşa, Başvekil Rauf Paşa ’nın elinden padişahın mührünü alarak, kendisini eski yetkilere sahip olmak üzere sadrazam ilan ettirdi. ( 3 Temmuz 1839 ) Buna rağmen sadaret makamı artık eskisi kadar kudretin

Başvekalet Kurumunun Getirdiği İdari Yenilikler

İdari alandaki bu dönüşümlerle ilk kez devlet memurları iç ve dış işlerine bakmak üzere iki sınıfa ayrıldı. Geleneksel maaş ödeme sistemi değiştirilerek, memurlara merkezî hazineden maaş ödenmesi usulüne geçildi. Ayrıca memurların atama, azil ve terfilerine yönelik bir ceza kanunnamesi yazıldı. Tanzimat ’ın ilanıyla başlanılan kapsamlı reformlar, bürokrasinin iş hacmini artırması üzerine resmî evrakın dili ve üslubunda büyük ölçüde sadeleşmeye gidildi.

Meclislerin Kurulması

Geleneksel danışma kurulu olan Divan -ı Hümâyûn ’un önemini kaybetmesinden sonra, devlet işlerini görüşmek üzere Meşveret Meclisleri daha sık toplanmaya başladı. Meclis -i Hâss -ı Umûmi ya da Meclis -i Vâlâ -yı Umûmi ’de denilen bu meclisin üye sayısı zaman zaman 300 kişiye ulaşmaktaydı. Görev, yetki ve işleyişi bakımından geniş yetkilere sahip meclis haftada iki kez toplanarak kararlarını padişahın onayına sunmaktaydı. Tanzimat Fermanı ’na göre yeniden düzenlenerek üye sayısı ve yetkileri arttırılan Meclis -i Vâlâ, Tanzimat döneminde Hariciye Nezareti ’yle birlikte reformlar için önemli bir görev üstlendi ve ilk on beş yılda yapılan hemen bütün yenilikler bu iki kurumun öncülüğünde gerçekleştirildi.

Nezaret Meclisleri

Tanzimat Dönemi ’nde kabineyi oluşturan nezaretlere bağlı, nezaret meclisleri de göz ardı edilmemelidir. II. Mahmud tarafından 1836 yılında başlatılan, modern Meclis -i Vükelâ ’nın kurulması gayretleri Tanzimat ’tan sonra amacına ulaşmış ve modern Bâbıalî ortaya çıkmıştır. Bu amaçla kurulan nezaretler de her biri uzmanlık kurulu olan Nezaret Meclisleriyle desteklenmiştir.

I. Meşrutiyet (Kanun -ı Esasi)

Tanzimat ’ın ortaya çıkardığı yeni aydın kitlesi Tanzimat ’ı eleştirerek Kanûn -ı Esasi ’yi gündeme getirmiştir. Hem yurtiçinde hem de yurtdışında hızlanan muhalefetin, Meşveret Meclislerini örnek göstererek, bir millet meclisi kurulması talepleri Osmanlı İmparatorluğu ’nda anayasal sisteme giden yolu açtı. 23 Aralık 1876 tarihinde aydın, asker, bürokrat ve ulemadan oluşan komisyonun yaptığı çalışmalar neticesinde şekillenen ve mutabakat sağlanan Kanun -i Esasi (Anayasa) yürürlüğe girdi.

Kanun -i Esasi ’nin öngördüğü parlamento veya o zamanki adıyla Meclis -i Umumi, birisi halkın seçtiği temsilcilerin oluşturduğu Meclis -i Mebusan ve diğeri de üyelerini padişahın seçtiği Meclis -i Âyan ’dan oluşan iki kanatlı bir meclisti. Anayasa ’ya göre bu iki meclisin aynı anda açık olması gerekiyordu; yani birisi kapalıyken diğeri açık olamazdı.

II. Meşrutiyet

23 Temmuz 1908 ’de II. Meşrutiyet ilân edilerek Anayasa ’nın yeniden yürürlüğe konulacağı ve parlamentonun açılacağı kamuoyuna duyuruldu. Ancak, ortada hâlâ bir seçim kanunu yoktu. Bunun üzerine seçimlerde kullanılmasa amacıyla I. Meşrutiyet döneminde kanunlaşmamış olan İnhitab - ı Mebusan Kanun Lâyihası resmî gazete olan Takvim -i Vekayi ile yayımlandı; ayrıca, İntihab -ı Mebusan Kanunnamesi ’nin Suret -i İcrasına Dair Talimat Lâyihası hazırlanarak taşraya gönderildi. Bu iki metin yapılan ufak değişikliklerle 1912 , 1914 ve 1919 seçimlerinde de kullanıldı.

Seçimler: İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin İktidarı

İttihat ve Terakki Cemiyeti ’yle Ahrar Fırkası ’nın katıldığı 1908 seçimlerini ittihatçılar ezici bir çoğunlukla kazandı ve 17 Aralık 1908 ’de yapılan görkemli bir açılış töreniyle Meclis -i Mebusan tekrar faaliyete geçti. 15 Ağustos 1909 ’da Anayasa ’da yapılan değişikliklerle parlamentonun yapısı ve padişah ve hükümetle ilişkileri yeniden düzenlendi. Padişahın, kanunlarla Anayasa hükümlerine uyacağına ve vatana ve millete sadık kalacağına dair Meclis -i Umumi ’de yemin etmesi, hükümet üyelerinin sadrazam tarafından belirlenip padişahın onayıyla atanması, ayrıca, nazırların, hükümetin genel siyasetinden ortaklaşa ve kendi nezaretlerinden faaliyet alanına giren konulardan da bireysel olarak parlamentoya karşı sorumlu olması kararlaştırıldı.

II. Abdülhamid ve Yıldız Sistemi

Ciddi bir devlet krizinin sonunda tahta geçen ve kendisini büyük bir savaşın içerisinde bulan Sultan II. Abdülhamid, parlamentoyu kapattıktan sonra uzunca bir süre iktidarını sağlamlaştırmaya çalıştı. Zeki, inatçı, evhamlı, çalışkan ve dedesi II. Mahmud gibi merkezi iktidarı talep eden bir padişah olan II. Abdülhamid, iktidarını sağlamla ştırdık ça Bâbıâli’nin yetkilerini doğrudan kullanmaya veya Yıldız Sarayı ’nda güvendiği şahıs ve ekiplere aktarmaya başladı. Aslında, padişah, kanundan ziyade, egemen iradeye itaati önemsiyordu. O egemen irade ise, kendisinin temsil ettiği padişahlık makamıydı. Yıldız Sarayı ’nda kurduğu bu sistem tepedeki bir şahsa bağlı olduğu için şartlara göre değişiklik ve esneklik gösterebilen kuralsız, karmaşık bir yapıydı.