Osmanlı Ordusu Modernleşmesi

19. yüzyıla gelindiği zaman Osmanlı Devleti içte ve dışta büyük sorunlarla karşı karşıya kalmıştı. Merkezi otorite zayıflamış ve büyük toprak kayıpları yaşanmıştı. Devleti dağılmaktan kurtarabilmek için başta kara birlikleri olmak üzere orduyu modernleştirmek gerekmekteydi. III. Selim disiplinli bir ordu kurma düşüncesinden hareketle Bostancı Ocağı askerlerinden oluşan Nizâm-ı Cedit ordusunu kurdu. Bu ordu kısa sürede başarılar kazansa da 1807’de çıkan Kabakçı Mustafa İsyanı ile III. Selim tahttan indirildi ve Nizâm-ı Cedit ordusu kaldırıldı. Alemdar Mustafa Paşa’nın IV. Mustafa’yı tahttan indirip II. Mahmud’u tahta geçirmesiyle Nizâm-ı Cedit’in devamı sayılabilecek olan Sekbân-ı Cedit ordusu kuruldu. Ancak kısa süre içerinde yeniçer muhalefetinden sonra bu girişimde başarısız oldu. 1826 yılında Yeniçeri Ocağının kaldırılması yenileşme hareketleri için bir dönüm noktası oldu.

Disiplinli bir ordunun kuruluşunda Sultan bizzat yer aldı ve talimlere katıldı. Yeni ordu için toplanan neferler daha çok Müslüman Türklerden oluştu. Askere alım işleri adaletli değildi. Askerlik süresi belirsizdi. Toplumun bir kesimi askerliğin ağır yükü altında ezilmekteydi. 1839 Tanzimat Fermanı’nda bu duruma değinildi ve askerlik sisteminde adaletin sağlanacağı ifade edildi. Tanzimat döneminde yeni orduyu güçlendirme faaliyetleri devam etti. Bu dönemde “Mansûre” ordusu yerine “Nizâm” ordusu ismi kullanılmaya başlandı. Prusya ordusu örnek alınarak düzenlemeler yapıldı. 1843 yılında merkezleri İstanbul, Şumnu, Manastır, Erzincan, Şam ve Bağdat olan altı ordu merkezi oluşturuldu. Bu ordulara 1873 yılında merkezi San’a olan yedinci ordu eklendi.

1843 düzenlemesinden başka 1869, 1880, 1886 ve 1914 yıllarında yeniden askeri düzenlemeler yapıldı. 1846, 1870, 1886 ve 1914 yıllarında askerealma kanunları çıkarıldı. Bu düzenlemelerin her biri bir öncekinin biraz daha şartlara uygun olarak geliştirilmiş hali olsa da öz itibariyle benzerlik göstermektedir. Örneğin muafiyetler II. Meşrutiyet dönemine kadar pek değişmedi. 1909 senesine kadar İstanbul ve Bilad-ı Selase (Galata, Eyüp, Üsküdar) halkı askerlikten muaf tutuldu. Gayrimüslimler de bedel-i nakdi veya bedel-i askeri denilen bir vergi vererek askerlikten muaf oluyorlardı. Din adamları ve saray hizmetlileri de askerlikten istisna tutulmuşlardı.

Bosna ve Hersek, Arnavutluk, Doğu Anadolu, Kozan, Dersim ve Arabistan gibi Müslümanların yaşadığı bölgelerden de asker alınamıyordu. Doğu Anadolu’daki Kürt aşiretlerinden askeri açıdan faydalanılabilmek için 1891 yılında Hafif Süvari Alayları kuruldu. Böylece Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da bulunan aşiretlerden önemli bir askeri güç teşekkül etti. Osmanlı Devleti’nde Nizâmiye, redif ve müstahfız kuvvetlerin yanında başıbozuk ve eyalet askerleri de vardı. Başıbozuk alayları yardımcı asker olarak kullanılırdı. Silah, teçhizat ve kumandanları ayrı idi. 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nde başıbozuk alaylarının düzensizlik ve başarısızlıkları tamamen ortaya çıktığından savaştan sonra bunlardan yararlanma usulü terk edildi.

Sultan II. Abdülhamid döneminde 20 sene olan askerlik süresi muvazzaf (Nizâmiye), redif ve müstahfız sınıflara ayrıldı. Nizâmiye 6, Redif 8, müstahfız sınıfında da 6 yıl olarak düzenlendi. Muvazzaflar ordunun esas gücünü oluşturmaktaydılar. Piyadeler üç, topçu ve süvariler dört yıl silah altında kaldıktan sonra ihtiyat tezkerelerini alıp kalan süreyi memleketlerinde geçiriyorlardı. İhtiyattaki neferler Osmanlı ordusunun ihtiyat ordusuydu. İhtiyat süresi bittikten sonra yükümlüler redif sınıfına buradaki sürenin bitmesiyle müstahfıza naklediliyorlardı.

Balkan Harbi’nde alınan yenilgiyle orduda yeniden yapılanma başladı. Ordunun kuruluş, konuş ve askeralma sisteminde yeni değişiklerin yapılması için girişimlerde bulunuldu. Buna göre, Savaşta hiçbir yararlılık gösteremeyen hatta birçok karışıklıklara sebebiyet veren redif tümenleri kaldırıldı. Ordu yeniden tertiplendi. Her birliğin kendi bölgesinde seferber olması kararlaştırıldı. Askerlik süresi kısaltıldı. Süre piyade ve nakliye sınıfı için iki, atlı ve fenni birlikler için üç yıl olarak kabul edildi. Böylece daha çok kişi silahaltına alınması ve eğitimli er sayısının arttırılması hedeflendi. Askerlikten istisna durumu kaldırıldı. Herkese vatan savunmasında görev yüklendi. Barış zamanında nakdi bedel uygulaması altı aylık temel askeri eğitim şartıyla II. Meşrutiyet döneminde de devam etti. Muinsizlik (askere alındığında ailesine bakacak kimsesi bulunmayanla) sebebiyle mağduriyet yaşayacaklar da dâhil istisnalar kaldırıldı. Bu gibilerin ailelerine belli bir miktar maaş bağlandı.

Redif tümenleri kaldırıldığından askeralma işlerini yürütmek üzere her kolordu bölgesine askeralma heyeti başkanlığı, tümenlerde askeralma kalemi, kazalarda ise askeralma şubeleri açıldı. 12 Mayıs 1914 tarihinde Osmanlı kara ordusunu ıslah için Türkiye’ye getirilen Liman Von Sanders ve heyetinin önerileri ile yeni bir askeralma kanunu hazırlandı (Efe: 2015).

1846, 1870, 1886 ve 1914 tarihlerinde askeralma kanunları yayınlanarak yürürlüğe girdi. Askeralma kanunlarının hepsi askeri tensikat (düzenleme) kanunlarından sonra yayınlandı. 1843 askeri düzenlemesinden sonra 1846 Kur’a Kanunu, 1869 yılı düzenlemesinden sonra 1870 Kur’a Kanunu, 1880 askeri düzenlemesinden sonra sonrada 1886 Kur’a Kanunu gibi... Askeralma kanunlarında askerlikle ilgili genel hükümler, askerlikten istisnalar, kur’a işlemleriyle ilgili hususlar, bedelli ve gönüllü askerlik konularını içermekteydi.