Doğu Kavimlerinin Avrupa’daki İlerleyişi Ve Endülüs’te İslam Hâkimiyeti

Hunlar önce Alanları yerlerinden ettiler. 370 yılında Ostrogotları, 376 yılında Vizigotları yendiler. Hunların yol açtıkları şok dalgaları Kavimler Göçü’nü başlattı ve Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşünü hızlandırdı.

626 yılında Avarlar, Sasanilerle birlikte İstanbul’u kuşattılar. Sonuç, tam bir felakete dönüştü. Bu kuşatma girişiminden sonra Avarlar bir daha toparlanamadılar. Nihayetinde, 800’lü yılların başında Frank kralı Şarlman tarafından hâkimiyetlerine son verdi.

Hunlar, Macaristan düzlüklerini karargâhları haline getirdiler ve saldırı cephelerini Doğu Roma İmparatorluğu’na taşıdılar. Attila, 444 -447 yılları arasında, Balkanlar’ı yakıp yıktı ve Galya’yı talan etti. 451 yılında, çocukluğunu Hun topraklarında rehin olarak geçirmiş olan ve bu sayede Hun savaş usullerine de aşina bir Romalı general olan Aetius, Troyes’te Attila’nın karşısına çıktı. Bu kanlı savaşta 150.000’den fazla kişi öldü. Attila, ertesi sene Po Ovası’ndaki şehirleri, kırsalı yağmaladı. Attila’nın ölümünden kısa bir süre sonra Hun İmparatorluğu dağılma sürecine girdi.

VI. yüzyıl ortalarında, Avarlar batıya yöneldiler. Onlar da Hunlar gibi doğudan, Asya steplerinden gelmişlerdi ve soy olarak da Hunlara yakın idiler, fırlatılan silahların kullanımında ustaydılar ve geliştirdikleri üzengi sayesinde savaşta manevra yapma hususunda da başarılıydılar.

Avarlar, Tuna boylarındaki stratejik Bizans kalelerinin çoğunu ele geçirdiler. Hâkimiyetleri altında bulunan ama görece bağımsız hareket eden Slav topluluklarıyla birlikte Balkanları kasıp kavurdular. Bizans İmparatorluğu, para karşılığında Avarlarla barış antlaşması yaptı.

Tarık bin Ziyâd, 711’de İber Yarımadası’na geçti ve Vizigot kralı Rodrigo’yu yenilgiye uğrattı. Ertesi yıl, Musa bin Nusayr ile birlikte İber Yarımadası’nı fethettiler, Pireneler’i aştılar ve Charlmange’ın krallığına saldırdılar. Böylece bu topraklar Emevî Halîfeliği’nin yönetimine geçmiş oldu ve askeri valilerce yönetildi.

Emevîler çökünce, I Abdurrahman, 756’da İspanya’ya geçerek kendisini hükümdar ilan etti. II Abdurrahman döneminde Endülüs devlet mekanizması düzenlendi. 871 sonrasında çıkan isyanların ardından Endülüs, çok sayıda küçük devletçiğe bölündü. Bu siyasal kaos ortamını III Abdurrahman bitirdi ve tüm Endülüs’te kontrolü sağladı. Fâtımîlerle ve İspanyol krallıklarıyla mücadele etti. Bizans, Kutsal Roma -Germen Krallığı ve Hazar Kağanlığı ile ikili münasebetler kurdu. Hazineyi doldurdu. Halifelik 1031’de yıkıldı ve Mülûkü’t -Tavâif dönemine girildi. Murâbıtlar, 1090 -1147 yılları arasındaki Endülüs’ü ellerinde tuttular. Murâbıtlar güçten düşünce yerine Muvahhid Hanedanlığı geçti. Muvahhidler de İspanyollara ve Portekizlilere üst üste yenilgiler tattırdılar. Ancak onlar, 1212’de yapılan Las Navas de Tolasa Savaşı’nda Hristiyan birliğine yenildiler. Merînîler, Hristiyan birliğine karşı destek isteyen Endülüs halkı için İber Yarımadası’na geçtiler. Ancak Hristiyanlar karşısında 1340 yılında yenilince İspanya’dan çekildiler. Granada’da kurulan Nasrî Emirliği (Benî Ahmer Devleti), 1238’den 1492’ye kadar devam etti.

Endülüs halkı, dini olarak üç gruptan oluşmaktaydı: Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler. Müslümanlar da kendi aralarında Arap asıllılar, Berberiler, Müvellidûn olmak üzere, farklı gruplara ayrılmaktaydılar. Daha az orandaki diğer Müslüman gruplar, Mevâlîler ve Sakâlibe idi. Endülüs Hristiyanları arasında Müslümanlar gibi yaşama modası vardı. Endülüs’ün zenginleri, elegant bir yaşam sürmekteydiler. Kadınlar da Endülüs’te özgür ve rahat bir yaşam sürmekteydiler.

Müslümanlar İspanya’da ilk defa pirinç, kayısı, portakal, limon, nar, pamuk, şeker kamışı, sert buğday, hurma, gül, şeftali, enginar, keçiboynuzu, safran, greyfurt yetiştirdiler. Sulu tarım, toprak ıslahı, gübreleme çalışmaları yaptılar. Merînîler döneminde merinos koyun ırkı İspanya’da yetiştirildi.

Endüstriyel Üretim ve Ticarete dair şu bilgiler verilebilir. Kurtuba, dericilik ve dokumacılık merkezi; Toledo, kılıç üretim merkezi; Sevilla, müzik aletleri imalat merkezi; Valencia, süs vazoları merkezi; Cuenca, mücevher kutu üretim merkezi oldu. Endülüs’ün, cıva, demir, gümüş, ipek, yün, silah, deri eşya, kumaş boyası, yük katırı, kâğıt, keten, mermer, şeker, safran, zeytinyağı, pamuk, kurşun, hazır tekstil gibi pek çok ihraç ürünü bulunmaktaydı. Ürünlerini Fransa, Hollanda, diğer Avrupa ülkeleri, Müslüman ülkeler ve Bizans’a göndermekteydi.

İspanya, şu siyasi iktidarların yönetimi altında kalmıştır: Endülüs Emevî Halîfeliği, Mülûkü’t -Tavâif, Murâbıtlar, Muvahhidler, Merînîler, son dönem hanedanlıklar (Granada’daki Nasrî Devleti gibi). Bunlardan Mülûku’t -Tavâif, mevcut iktidarların güçten düştüğü her dönemde tekrar ortaya çıkıyordu.

Endülüs’ü benzerlerinden farklı kılan başlıca özellikler şunlardır: Gelişmiş entelektüel ortam, Mâlikî Mezhebi, Endülüslü girişimci tüccarlar, deniz ticaretine, modaya, seyahata, bahçecilik ve peyzaja olan düşkünlük.

Endülüslülerin Avrupa’ya Öğrettikleri çok sayıda yenilikler vardı. Bunlar: Sulama kanallarının yeraltından nakledilmesi, palmiye ağacından katran üretilmesi, zeytinyağının yemeklerde kullanılması, at nalı tipi kemer kullanımı, kâğıt, parfüm, mevsimlere göre farklı giymek. Felsefede, bilimde ve tıpta da ileri bir seviyedeydiler.

Sicilya, İtalya ve Güney Fransa’ya Düzenlenen İslam Akınları: Sicilya’ya ilk akınlar Muaviye döneminde başlamıştı. 9. yüzyıl başlarında, Ağlebîler adaya çıkarma yaptılar. Tüm Sicilya’nın fethi 902 yılında tamamlandı. Müslümanlar İtalya’ya da erken denebilecek dönemlerde akınlar yapmışlardı. 8372’den itibaren Napoli, Venedik, Bari, Toronto üzerine seferler düzenlemiş, Roma’yı kuşatmışlardı. Müslümanlar, aynı dönemlerde Güney Fransa’da çeşitli bölgelere akınlar düzenlemekteydiler. 869’da Malta Adası’nı ele geçirdiler. Ancak hem Avrupa’daki yönetimler hem de Bizans İmparatorluğu, Müslümanlara karşı mücadelelerini sürdürdüler ve 890 yılından önce İtalya’daki toprakları geri almayı başardılar. Fâtımîler döneminde Cenova yağmalandı. Sicilya’nın Müslüman emirleri, 1002’de Pisa ve Cagliari’yi yağmaladılar; 1009’da Cozenza’yı aldılar; 1015’te Salerno’yu kuşattılar.

Sicilya’da Müslümanlar: Sicilya’nın fethi Ağlebîler tarafından tamamlanmıştı. 909’da Fâtımîlere bağlandı. 1000 yılına doğru, Sicilya’nın emirleri bağımsız hareket etmeye başladılar. 1060’tan itibaren Normanlar, zamanla Messina’yı, Palermo’yu, Saragosa’yı ele geçirdiler. Kral I Roger, 1091 yılında Sicilya’nın tamamına hâkim durumdaydı. Ada, Normanların eline geçtikten sonra bile gelişmiş İslam kültürünün hegemonyası altındaydı ve bu durumunu 1266 yılına dek sürdürdü. Bu dönemlerde Arapçadan Latinceye çeviriler yapıldı.