Öğrenme
Genel bir tanımla öğrenme; davranışta oluşan kalıcı bir değişimdir. Öğrenmenin oluşabilmesi için davranışta mutlaka bir değişim olması gerekir. Bununla birlikte bütün davranış değişimleri öğrenme kapsamında değerlendirilemez. Davranış değişiminin öğrenme sayılabilmesi için bu değişimin bir ölçüde kalıcı olması gerekir.
İnsan deneyerek, okuyarak, uygulayarak, gözleyerek, başka birilerini kendisine örnek alarak veya bunların birden fazlasını bir arada kullanarak öğrenebilir. Öğrenmeyi; öğrenen kişinin kendisinden, öğreten kişiden, öğrenmenin gerçekleştiği ortamdan ve bireyin etkileşimde bulunduğu çevreden kaynaklanan birçok faktör etkiler.
Öğrenen bireyin özelliklerinin yanında öğreticinin ve öğrenme ortamının özellikleri de önemlidir. Öğreten ve öğrenilen ortamın özellikleri bireyin sadece bugünkü öğrenme eğilimini değil gelecekteki öğrenme eğiliminide etkileyecektir.
Birey öğrenme yoluyla ne yapabileceğinin ve ne yapamayacağının farkına varır. Öğrenirken çevreyle kurduğu etkileşim sayesinde bulunduğu çevreye daha kolay uyum sağlayıp, sosyalleşip, çevreyi etkileyebilir. Öğrenme sayesinde elde ettiği bilgi ve becerilerle, davranışını değiştirip yaptığı hataları düzeltir. Bu da bireyin yaşamı boyunca üstlendiği tüm rolleri (çocuk, baba, işgören, yönetici, vatandaş vb. rolleri) etkin ve etkili bir şekilde yerine getirmesinde önemli katkılar sağlar.
Öğrenme sadece birey için değil bireyin çalıştığı örgüt içinde önemli sonuçlar doğuran bir süreçtir. Örgütler öğrenmeye bağlı olarak entelektüel sermayelerini artırabilirler. Entelektüel sermaye; işletmenin görünmez değerleri olarak ortaya koyulabilir. Bu görünmez değerler; çalışan yeteneğini (beceri, eğitim, deneyim, faaliyet gösterme kapasitesi vb.), içsel yapıyı (yönetim, yapı, patent, ar/ge kapasitesi, yazılım sistemi vb.) ve dışsal yapıyı (imaj, marka, müşteri ve tedarikçi ilişkisi vb.) içerir. Öğrenme toplumsal açıdan da önemli yararları vardır. Bireyler öğrenerek elde ettikleri bilgi, beceri ve yeteneği toplumsal gelişme için kullanırlar.
Bireylerin nasıl öğrendiğini anlama çabaları, çeşitli öğrenme kuramlarının geliştirlmesine neden olmuştur. Bu kuramların başlıcaları davranışsal, bilişsel ve sosyal öğrenme kuramları olarak sıralanabilir.
Klasik ve Edimsel koşullama olarak incelenebilen davranışçı öğrenme kuramları bireyin çevresinde bulunan faktörlerin (uyarıcı) davranışı üzerine olan etkisine (tepki) odaklanarak öğrenmeyi açıklamışlardır.
Bilgi işleme kuramı olarak da isimlendirilen Bilişsel Kuram uyarıcı-tepki veya uyarıcı-tepki-sonuç arasındaki ilişki yanında bireyin beklentilerini ve algılama ve kavrama gibi zihinsel olaylarla ilgilenen organizmasını da göz önüne alarak öğrenme olgusunu açıklamaya çalışmıştır.
Sosyal Öğrenme Kuramı davranışsal öğrenme kuramlarının bir uzantısıdır. Bununla birlikte sosyal öğrenme kuramı hem çevresel faktörleri hem de içsel faktörleri bir araya getirerek öğrenmeyi açıklamaya çalışır. Bir anlamda bireyler hem öğrenme sonucunda ulaşacakları sonuçlara hem de bu sonuçlara verdikleri önem ve değere bağlı olarak öğrenmektedirler. Sosyal öğrenme aslında başkalarını gözlemleyerek onları örnek almaya dayanır.
Örgütsel ortamda çalışanların davranışlarını değiştirmek amacıyla yöneticiler öğrenmeden yararlanırlar. Bu amaçlar pekiştirme programları oluşturup çalışanların yetiştirilmesine önem verirler. Pekiştirme adı verilen uyarıcılar bir davranışın gelecekte ortaya çıkma olasılığını artırmak için bir araç olarak kullanılır.
Günümüzün çalkantılı çevre koşullarında örgütler başarılı olmak için sürekli öğrenmelidirler. Öğrenen örgüt; bilgiye ulaşan, bilgiyi paylaşan, elde ettiği bilgiyi örgütsel süreç ve uygulamalarına yansıtabilen bir örgüttür .Öğrenen örgütleri, diğer örgütlerden ayırt eden bazı özellikleri vardır. Bu durumu disiplin kavramıyla ortaya koyan P. Senge öğrenen örgüt olabilmek için beş temel disiplinin bir arada olması gerektiğini ifade eder. Bu disiplinler; sistem düşüncesi, paylaşılan vizyon, kişisel ustalık, sihni modeller ve takım halinde öğrenme olarak sayılabilir.