Öğrenme -Öğretme Model ve Yaklaşımları
Öğrenme -öğretme modeli, eğitim programlarını planlamada, öğretim materyallerini ayarlama ve düzenlemede, diğer durumlarda ve sınıfta öğretimi yönlendirmede kullanılabilen model olarak tanımlanmaktadır. Öğrenme öğretme sürecini bütünüyle tasarlarken temel amaç etkili öğrenmeyi gerçekleştirip daha nitelikli birey yetiştirmektir.
Okulda öğrenme modeli üzerine çalışan John Carroll, öğrencilerin öğrenmesini garanti etmek için zamanın, kaynakların ve aktivitelerin yönetimi üzerinden giderek öğretimi açıklamaya çalışmıştır. Caroll öğrenmeyi, öğrenmek için fiili olarak harcanan zaman ve öğrenmek için aslında gerekli olan zamanın bir fonksiyonu olarak değerlendirmektedir. İhtiyaç duyulan zaman öğrencinin yeteneğine, ön bilgisine ve öğrenme becerisine; bu amaç için fiilen harcanan zaman ise ders süresine ve öğrencinin azmine bağlıdır.
Bloom tam öğrenme modelini, Carrol’un öğretme modelinden esinlenerek geliştirmiştir. Tam öğrenme modeli, olumlu öğrenme koşulları sağlandığında sınıfta öğrenme düzeyini %90 -%95’e çıkarmayı amaçlayan öğrenme modelidir. Alt limit olarak ise %70 sınırı belirlenmiştir. Tam öğrenme yaklaşımının temelinde yatan varsayım, eğer yeterli zaman ve eğitim verilirse, öğrencilerin çoğunun okuldaki konuları doğru ve tam olarak öğrenebildiğidir. Tam öğrenme 1960’larda ön plana çıkmış ve o günden bu yana birçok eğitimcinin ilgisini çekmiştir.
Gagne’nin öğrenme modelinin sınıf uygulamalarına önemli katkıları bulunmaktadır. Kuramın bilinen en önemli katkısı ise birikimsel öğrenme kavramını faaliyete geçirmesi ve öğretimi basitten karmaşığa doğru tasarlayan bir mekanizma sağlamasıdır. Birikimsel öğrenme ve görev analizi kavramları ile tamamlayıcı becerilerin tanımı kabul edilen program unsurları hâline gelmiştir.
Yapılandırmacılık öğrenmeyi, zihinsel yapılandırmanın bir sonucu olarak görür. Başka bir ifadeyle öğrenme bireyin bilgi, anlama ve becerilerinin mevcut yapısına yeni bilginin kalıcı olarak eklenmesiyle gerçekleşir. Yani kendi anlayışımızı aktif olarak yapılandırdığımız zaman en iyi şekilde öğreniriz.
Yapılandırmacı görüş kendi içinde birçok kategorilere ayrılmaktadır. Bu kategoriler birleştirilerek “bilişsel yapılandırmacılık” ve “sosyal yapılandırmacılık” olmak üzere iki temel kategoride ele alınmıştır. Ayrıca bu iki görüşten daha katı görüşleri savunan radikal bir yapılandırmacılık anlayışı da vardır.
Gardner’ın çoklu zekâ kuramı her insanın birçok zihinsel alanı da içine alan çeşitli zekâ düzeylerine sahip olduğunu öne sürer. Gardner’ın kuramı, zekânın kısmı ölçümünde kullanılan en yaygın testlerin bireylerin hangi konuda iyi olduklarını ve zekâlarının nereye kadar uzandığını genellikle göstermemesinden kaynaklanan endişeden dolayı ortaya çıkmıştır.
Kuramsal temelleri Vygotsky’nin görüşlerinde dayanan iş birliğine dayalı öğrenmede, iş birliği, “ortak amaçları gerçekleştirme amacıyla birlikte çalışma” olarak tanımlanabilir. İş birliği gerektiren durumlarda bireyler, hem kendilerine ve hem de grup üyelerine faydalı olabilecek durumların arayışı içerisinde olurlar. Bu sayede de hem bireysel olarak hem de akran öğrenmesinde üst düzey kazanımlar elde edilmiş olacaktır.
Beyin temelli öğrenme, sağduyu, insan deneyimleri ve beyin araştırmalarının öğrenme -öğretme süreç ve ortamlarındaki kaynaşmasının, sınıf ortamı ve bu ortamdaki öğrenciler için nasıl faydalı ilkeler ve araçlar ürettiğini anlatan çok boyutlu kavramsal yaklaşımdır. Beyin temelli öğrenme yaklaşımında vurgulanan en iyi öğrenme, yoğun olarak uyarılmalara, deneyim çeşitliliğine, zenginleştirilmiş ortamlardaki aktivitelerle, çoklu algı kayıt kurallarına -duyulara hitap eden gerçek yaşantılarla seçilip düzenlenen; müzik, rol alma, drama, sanat, renkler, şekil, grafik tasarımları ve metaforlardan yararlanmakla gerçekleşir.
Proje Tabanlı Öğrenme, 1920 ve 1930’lu yılların davranışçı psikolojisini Dewey ve Judd’un ilerlemeci psikolojisi ile birleştirme girişiminin bir sonucu olarak, amaç, planlama, uygulama ve değerlendirme aşamalarından oluşan Proje Yöntemi’ni geliştiren Kilpatrick’in görüşlerine dayanmaktadır. Proje tabanlı öğrenme, hayal etmeye, tasarı geliştirmeye, planlama ve kurgulamaya dayalı bir öğrenme anlayışıdır. Öğrenenlerin belirli hedeflere yönelik grup ya da bireysel olarak öğrenme süreçlerini planladıkları bir süreci vurgular.
Probleme dayalı öğrenme, öğrenenlerin eğitim programı kapsamında yer alan hedeflere ulaşabilmelerine, problem çözme becerilerini etkili bir şekilde kullanabilmelerine, eleştirel, yansıtıcı ve yaratıcı düşünmelerine fırsat verecek gerçek yaşamdan problemlerinin kullanıldığı bir öğrenme yaklaşımıdır.
Yaratıcılık, bireyin yenilikçi ve duruma uygun ürün veya fikirler üretebilme yetisi olarak tanımlanmaktadır. Yaratıcılık, söylenmeyeni söyleme, yapılmayanı yapmak, yeni bir düşünce ortaya atmak ve ürün meydana getirmektir. Yaratıcılıkta var olan ön bilgilerinden ve deneyimlerinden hareketle yeni bir fikre ulaşılması söz konusudur. Yaratıcı düşünme ise farkında olarak ve bilinçaltında gerçekleşen zihinsel işlemleri içeren dinamik bir etkinliktir.
Yansıtıcı düşünme, bir inancın ve bilginin oluşumunu bilinçli bir şekilde inceleme, sorgulama ve bunu yaparken varsayımlar ileri sürme, problemi fark etme, hipotezler geliştirme, düşünme ve hipotezleri test etme sürecini uygulamaktır.
Okulun ana amaçlarından biri öğrencilerin eleştirel düşünme ve ne yapılacağı ve neye inanılacağı hakkında akılcı kararlar verebilme becerilerini artırmaktır.