Öğrenme Kuramları

Bilim adamları ve düşünürler öğrenme kavramını tüm detaylarıyla anlama çabası içerisinde olmuştur. Bu çabanın sonucunda da öğrenme kuramları adı verilen insanların bilgiyi nasıl öğrendiği, daha nitelikli ve verimli biçimde nasıl öğrenebileceğini anlama ve geliştirmeye çalışan çeşitli anlayışlar ortaya konmuştur. Klasik koşullanma kuramı, bitişiklik kuramı, bağlaşımcılık kuramı ve edimsel koşullanma kuramı, gestalt kuramı ve sosyal öğrenme kuramı bu kuramlardan bazılarıdır.

Klasik koşullanma yoluyla öğrenme, daha önce nötr olan bir uyarıcının, farklı bir uyarıcı tarafından uyandırılan bir tepkiyle eşleştirilmesini içermektedir. Klasik koşullanma beş temel bileşene sahiptir. Bunlar; nötr uyarıcı, koşulsuz (doğal) uyarıcı, koşullu uyarıcı, koşulsuz (doğal) tepki ve koşullu tepkidir. Klasik koşullanmanın oluşmasında ya da önlenmesinde koşullanma sürecinde meydana gelebilecek bazı durumlar bulunmaktadır. Bunlar; genelleme, ayırt etme, bitişiklik, habercilik, pekiştirme, sönme, kendiliğinden geri gelme, gölgeleme, üst düzey koşullanma, transfer, öğrenilmiş çaresizliktir.

Bitişiklik kuramı uyarıcının bir tepkiyi çağrıştırması için aralarında zamansal yakınlığın gerekliliğini vurgulamaktadır. Bitişiklik kuramına göre pekiştirmeye bağlı olmaksızın koşullu uyarıcı ile tepki çok kısa süre içinde ortaya çıktığında öğrenme gerçekleşmektedir. Watson, kalıtımın varlığını kabul etmekte ancak davranışın kalıtsal olmadığını ileri sürmektedir. Uyarıcılara verilen tepkiler sonucu uyarıcı -tepki bağlarının birbiri üzerine dizilmesiyle öğrenmenin meydana geldiğini savunmaktadır. Bu süreçte önce koşullu uyarıcı, sonra koşulsuz uyarıcı verildiğinde öğrenme gerçekleşmektedir. Watson'a göre uyarıcı -tepki bağını oluşturan üç ilke bulunmaktadır. Bunlar; bağ ilkesi, sıklık ilkesi ve yenilik ilkesidir.

Guthrie de Watson gibi öğrenmeyi bitişiklik ilkesiyle açıklamaya çalışmıştır. Ancak Guthrie davranışın kazanılmasında sıklık ilkesini kabul etmemektedir. Guthrie tekrarın uyarıcı -tepki arasındaki bağın güçlenmesini etkilemediğini savunmaktadır. Ona göre öğrenme tek denemede gerçekleşir. Bitişiklik ve tek denemede öğrenme sonunculuk ilkesini de beraberinde getirmektedir. Sonunculuk ilkesine göre canlı belirli bir uyarıcı karşısında en son hangi tepkiyi göstermişse, aynı durumla karşılaştığında yine aynı tepkiyi gösterme ihtimali yüksektir. Guthrie uyarıcılara verilen tepkilerin değiştirilmesinde etkili olabilecek üç yöntemin varlığından söz etmektedir. Bunlar; eşik yöntemi, bıktırma yöntemi ve zıt tepki yöntemidir.

Thorndike öğrenmenin temelinde, duyusal uyarıcılar ile tepkiler arasında kurulan bir bağ olduğunu kabul etmektedir. Thorndike ’ye göre en temel öğrenme biçimi deneme yanılma yoluyla öğrenmedir. Thorndike çalışmalarının sonucunda öğrenmenin birden bire iç görüsel bir şekilde değil yavaş yavaş oluştuğunu savunmaktadır. Ona göre öğrenme sistemli küçük adımlarla oluşmaktadır. Thorndike öğrenmeyle ilgili uyarıcı -tepki bağının kuvvetlenmesini sağlayan üç temel ilke olduğunu kabul etmektedir. Bunlar; hazır bulunuşluk, tekrar ve etki ilkeleridir.

Skinner, davranışları gruplandırarak geleneksel uyarıcı -tepki psikologlarından büyük ölçüde ayrılmıştır. Skinner ’a göre 2 çeşit davranış vardır. Bunlar; tepkisel davranış ve edimsel davranıştır. Edimsel davranışla ilgili olan koşullanma türü edimsel koşullanma olarak isimlendirilmektedir. Diğer davranışçı kuramlarından farklı olarak edimsel koşullanmada pekiştirme tepkiye bağlı olarak yapılmaktadır. Eğer tepkinin doğru olduğu düşünülürse pekiştirici uyarıcı verilmektedir. Skinner ’e göre edimsel koşullanmanın iki temel ilkesi vardır. Bunlar;

Pekiştirici uyarıcı sonrasındaki tepkiler tekrarlanma eğilimindedir.

Pekiştirici uyarıcılar, edimsel davranışların meydana gelme oranını artırmaktadır.

Edimsel koşullanmada davranış ve davranışın sonucundaki tepki (pekiştirme, cezalandırma) çok önemlidir. Edimsel koşullanmada davranışı izleyen ve davranışın meydana gelme olasılığını artıran uyarıcılara pekiştireç denir. Yapılan bir davranış ile sonrasında organizma için olumsuz bir durum meydana getiren uyarıcılara ise ceza adı verilmektedir.

Gestalt kuramcıları, organizmanın dışarıdan gelen uyarıcılara kendinden bir şeyler katması ve yaşantısını yeniden örgütlediğini savunmaktadır. Gestaltçılara göre bütün parçalarına ayrıştırarak değil, bütünlük içinde algılanmaktadır. Gestalt psikologlar, davranışın belirleyicisi olarak coğrafi çevreden çok, davranışsal çevrenin etkili olduğunu savunmaktadır. Yani, inançlar, değerler, ihtiyaçlar ve tutumlar öğrenme ortamındaki fiziksel uyarıcıların anlamlandırılmasını etkilemektedir. Bunun yanı sıra önceki yaşantılar dışarıdan gelen duyusal uyarıcılarla etkileşimde bulunarak yeni yaşantıları oluşturmaktadır.

Gestalt kuramcılara göre algısal örgütleme yasaları, öğrenmeyi açıklamaya destek olmaktadır. Onlar uyarıcıları gruplama, yapılaştırma ve yorumlamaya yönelik uyarıcı değişkenleri ortaya koymuş ve çok sayıda algılama ilkesi belirlemişlerdir. Algısal örgütleme ilkeleri; şekil -zemin ilişkisi, yakınlık, benzerlik,tamamlama, süreklilik ve basitlik ilkeleridir.

Bandura ’ya göre canlılar diğer canlıların etkinliklerini basit olarak taklit etmekle kalmaz, aynı zamanda çevresindeki olayları bilişsel olarak işlemektedir. Örneğin; kopya çekerken yakalanan arkadaşını gören öğrencinin böyle bir duruma düşmek istemediğini fark ederek kopya çekmemesi vs.

Sosyal bilişsel kurama göre bireyin davranışı başkalarının geçirdiği dolaylı yaşantılardan etkilenmektedir. Öğrenmeyi etkileyen ve modelden edinilen dolaylı yaşantılar dolaylı pekiştirme, dolaylı ceza, dolaylı güdülenme, dolaylı duygu ve model özellikleridir.

Sosyal bilişsel kuramın dayandığı ilkeler;karşılıklı belirleyicilik, sembolleştirme kapasitesi, öngörü kapasitesi, dolaylı öğrenme kapasitesiöz düzenleme kapasitesi ve öz yargılama kapasitesidir.