Medya Okuryazarlığını Gerektiren Koşullar

Medya okuryazarlığı dar anlamda medyadan gelen iletileri alma, kodlarını çözme, yorumlama/analiz etme ve gerektiğinde yeniden kodlama yaparak medya üreticisi olmayı gerektiren bir okuryazarlık olmasının yanı sıra geniş anlamda demokrasi ve vatandaşlık bilincinin oluşmasına katkı sağlayan eleştirel muhakeme ve yurttaş kuvveti yetkinliği kazandıran bir okuryazarlıktır. Medya okuryazarlığını gerektiren koşullara ilişkin başlıklar aşağıda ele alınmıştır:

Enformasyon Seli: İnsanlar günlük yaşamlarının büyük bir kısmını medya iletileriyle haşır neşir olarak geçirmekteler. İletişim imkanlarının durmadan artması neticesinde insanlar diğer insanlarla daha çok etkileşime girmekte enformasyon otobanında mütemadiyen enformasyon yoğunluğuyla yüzleşmekteler. Enformasyon selinin en çok yaşandığı yeni medya enformasyonu yersiz ve yurtsuzlaştırmış her an için ulaşılabilir bir formata sokmuştur.

Enformasyona Erişim Olanakları: Hem ülkemizde hem de dünyada enformasyona erişim imkanın giderek artmaktadır. Artık en ücra kasaba ve köylerde bile insanlar radyo, televizyon, gazete ve internet kaynaklı erişim imkanlarını istedikleri biçimde kullanabiliyorlar. Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre Türkiye menşeili 1000’in üzerinde radyo kanalı, 500’e yakın televizyon kanalı ve 3000 civarında gazete yayın yapmakta veya basılmaktadır.

Teknolojinin Giderek Ucuzlaması: İnsanlık kitle iletişim araç ve teknolojilerin giderek ucuzladığı bir dönemde yaşıyor. Önceleri sadece belirli kesimlerin alabildiği ve erişebildiği teknoloji artık toplumun tamamı kullanılabiliyor. 50 yıl öncesinde insanların birkaç maaşlarını biriktirerek aldıkları bir televizyon artık daha ucuz fiyatlarla alınabilir durumda.

Medyanın İnsanları Etkileme Gücü: Dünyada kabul gören en güncel çalışmalar medyanın insanların düşünce ve davranışları üzerinde oldukça etkili olduğunu göstermektedir. Hatta birçok çalışma medyanın insanlar üzerinde anında ve aşırı derecede etkili olduğunu söylemektedir.

Medyanın İnsan Davranışlarını Şekillendirmesi: Teknolojik gelişmelere paralel olarak toplumsal ilişkilerin de değiştiğini söyleyebiliriz. Teknolojik ilerlemelerle birlikte insanlar, toplumlar ve genelinde kültürler birbirlerine yaklaşmış ve farklı nitelikteki insanlar, toplumlar ve kültürler etkileşim içerisine girmişlerdir. Küresel hâle gelen dünyada medyanın insanları etkilemedeki gücü keşfedildikten sonra yine medya araçlarıyla insan davranışlarının kolayca değiştirilebileceği sistem tarafından keşfedilmiştir.

Dengesiz Medya Tüketim Alışkanlıkları: Ülkemizde her geçen gün kitap ve kütüphane sayısının artmasına karşın okuyucu, kayıtlı üye sayısı ve ödünç alınan kitap sayısı azalmaktadır. İnsanlar enformasyon edinmede sadece belirli araçlara ağırlık vererek diğer araçları önemsiz sayabilmekteler.

Görsel İletişimin Yaygınlaşması: İnsanlar elde ettikleri enformasyonun büyük çoğunluğunu işitmeyle değil görme ile elde ederler. Görsel iletişim öğeleri kolayca tüketilen, oldukça etkili ve inanılan öğelerdir. Bunun bilincinde olan medya yaratıcıları hedef kitlelere ileti gönderirken görsellik barındıran öğelere daha fazla önem göstermektedirler.

Taraflı Veya Yanlış İçeriklere Rastlanması: Medya organlarının ekonomik, kültürel, teknolojik, siyasi ve ideolojik vb. yapılar olduğunu bilirsek bu organların taraflı yayın yapabilecekleri ihtimali üzerinde dururuz. Ve yine aynı mantıkta kitle iletişim programlarını hazırlayan kişilerin de psikolojik, toplumsal, ahlaki, kültürel, siyasi vb. anlayışları olduğunu kabul edersek yayınların bu minval üzere oluşturulabileceğini anlayabiliriz.

Medyanın Ticari Amacı: Medyanın ticari bir yapısı vardır ve medyanın asıl amacı para kazanmaktır. Bir medya programı hazırlanırken ticari kaygılar ön planda tutulur. Ticari kaygıların yanında siyasi otorite ikili ilişkileri bozmamak önemlidir.

Çarpık İnançlar: İnsanlar medya içeriklerini tüketirken ister aktif konumda isterse pasif konumda olsunlar iletilerin kendilerine ulaşmasında çözümleyici ve sorgulayıcı bir tavır takınmazlar. Medya mesajlarının içeriklerinin çözümlenmeden alınması çarpık ve yanlış inançların oluşmasına neden olmaktadır.