Mahkemelerde Çalışan Kişiler ve Dava Teorisi

Yargılama faaliyetinin ilerletilebilmesi için mahkemelerde görev yapan resmi kişilerin yanı sıra doğrudan doğruya mahkemede çalışmamakla birlikte yargılamanın işleyişine katkı sağlayan kişiler de vardır. Yargılamaların işleyişine mahkemelerde çalışıp doğrudan etki eden kişiler hâkimler ve zabıt kâtipleridir. Mahkemede çalışmamakla birlikte avukatlar da yargılama faaliyetinin gerçekleştirilmesinde önemli bir rol oynarlar.

Dava şartları ve ilk itirazlar dava engelleri arasında yer almaktadır. Ancak aralarında bazı farklılıklar bulunmaktadır. Dava şartları, hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden incelenir. Buna karşılık ilk itirazların cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Aksi hâlde, ilk itirazların dikkate alınması mümkün değildir.

Davacının, talebinin niteliğine göre dava çeşitleri farklı şekillerde isimlendirilmektedir. Örneğin, davalının bir şeyi vermeye, yapmaya ya da yapmamaya mahkûm edilmesinin talep edildiği dava eda davası olarak nitelendirilmektedir.

Yargılama usulleri, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda basit yargılama usulü ve yazılı yargılama usulü olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Yazılı yargılama, asıl yargılama usulünü oluşturmakla birlikte, bazı dava ve işlerde basit yargılama usulü uygulanmaktadır

Hâkimler yargılamanın olmazsa olmaz aktörleridir. Zira bir yargılama faaliyetinin varlığından bahsedebilmek için bu faaliyetin hâkim sıfatına sahip kişiler tarafından gerçekleştirilmesi gerekir. Yargılama faaliyetini gerçekleştiren hâkimin bağımsız ve tarafsız olması gerekir. Bu tabi hâkim ilkesinin doğal bir sonucudur. Hâkimlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığına ilişkin temel düzenlemeler Anayasa’da yer almakla birlikte, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda da tarafsızlığını sağlamaya yönelik düzenlemeler vardır.

Hâkimin tarafsızlığını sağlamaya yönelik bu düzenlemeler hâkimin yasaklılığı ve hâkimin reddi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Hâkimin yasaklılığı hali mutlaktır ve Kanun’da tahdidi olarak sayılmıştır. Buna karşılık hâkimin reddi nedenleri nispidir, Kanun’da örnek kabilinden sayılmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ayrıca hâkimin görevini ifa ederken verdiği zararlardan sorumluluğa ilişkin hükümler de sevk edilmiştir. Bu halde dava adli yargıda Devlet aleyhine açılır. Devlet davayı kaybederse sorumlu hâkime rücu eder.

Kanun'da belirli işlemlerin yapılabilmesi için bir takım süreler öngörülmüştür. Taraflar için getirilen süreler, hak düşürücü niteliktedir. Süresi içinde işlem yapılmazsa, o işleme ilişkin hak düşer. Buna karşılık mahkemeler için öngörülen süreler, düzenleyici niteliktedir. İşlem, süresi geçtikten sonra yapılsa da geçerlidir.

Mahkemelerin çalışmaya ara verdiği dönem adli tatil olarak isimlendirilmektedir. Adli tatilde kural olarak dava ve işlere bakılamaz. Ancak istisnaî olarak Kanun'da belirtilen dava ve işlere bakılması mümkündür.

İlgililerin elinde bulunmayan nedenlerle süreleri kaçırması hâlinde bu işlemi yapabilmesi için eski hâle getirme imkânı tanınmıştır. Eski hâle getirme için ilgilinin talepte bulunması gerekir. Talep süresi, engelin ortadan kalkmasından itibaren iki haftadır.

Bir işlemin hukuki sonuç doğurması için tebligatın usulüne uygun şekilde yapılması gerekir. Tebligat kural olarak muhataba, bilinen en son adresinde yapılır. Ancak Tebligat Kanunu'nda muhataba ulaşılamaması hâlinde, belirli şartlarla muhatap dışındaki kişilere de tebligat yapılabileceği kabul edilmiştir.