İktisadi Büyüme ve Kalkınma

İktisadi büyüme ve kalkınmanın sağlanması ve sürdürülmesi ülkelerin temel hedeflerinin başında gelmektedir.

İktisadi büyüme bir ülkenin reel GSYİH’sının bir zaman boyutunda artmasıdır. Büyüme ülkelerin refahını doğrudan ilgilendiren bir kavramdır. Üretim arttığında işsizlik azalacaktır. Yine ülkedeki hanehalklarının, firmaların ve devletin satın alabileceği mal ve hizmet hacmi yükselmektedir.

Bazı durumlarda büyüme ile birlikte çeşitli olumsuzluklar ortaya çıkabilir. Bu olumsuzluklar büyüme sonucu elde edilen gelirlerin ülke refahı yerine verimsiz alanlarda ve verimsiz şekillerde kullanılması ile ortaya çıkabileceği gibi büyümenin kaynaklarıyla da ilgili olabilir.

Yakınsama hipotezine göre büyüme hızı daha fazla olan gelişmekte olan ülkeler, büyüme hızı yavaş olan gelişmiş ülkeleri mutlaka yakalayacaklardır.

İktisadi büyümenin kaynakları teorik olarak ya kullanılan girdi miktarının artmasına ya da girdi miktarı sabitken verimliliğin artmasına bağlıdır.

Büyümenin kaynakları ve büyüme süreci ile ilgili olarak çeşitli teoriler geliştirilmiştir. Bunlar öncü teoriler (Smith, Malthus, Ricardo, Schumpeter), modern teoriler (Modern Teoriler: Harrod-Domar, Solow) ve içsel büyüme modelleri (Romer ve Lucas) olarak sınıflandırılmaktdır.

Büyümeden farklı olarak kalkınma, iktisadi büyüme ile birlikte sağlık, eğitim, güvenlik gibi çeşitli sosyal göstergelerin iyileşmesidir.

Kalkınma, iktisadi büyüme ile birlikte sağlık, eğitim, güvenlik gibi çeşitli sosyal göstergelerin iyileşmesidir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere büyüme tamamen iktisadi bir kavramken, kalkınma iktisadi ve sosyal bir kavramdır. Bu kapsamda bir ülkenin büyümesinin o ülkenin kalkınmış olması anlamına gelmediğini vurgulamak gerekir. Bir ülkede üretime katılan emek, sermaye, doğal kaynaklar ve girişimciler üretimden aynı oranda gelir elde etmezler.

Gelir dağılımını üretimden elde edilen gelirin faktörler arasındaki bölüşümü olarak tanımlayabiliriz. Gelirin hanehalkları arasındaki bölüşümüne kişisel gelir dağılımı; üretim faktörleri arasındaki bölüşümüne ise fonksiyonel gelir dağılımı denir. Fonksiyonel gelir dağılımı üretim sürecinde ortaya çıkan dağılım olduğundan, buna birincil gelir dağılımı da denir. Bu birincil gelir dağılımına hükûmetlerin müdahale etmesi sonucunda ortaya çıkan gelir dağılımına ise ikincil gelir dağılımı adı verilir.

Gelişmiş ülkelerde genellikle tarımsal üretimin toplam üretimdeki payı yüksektir. Beşeri sermaye düşük olup sanayi ve hizmetler sektörü de gelişmemiştir. Bu ülkelerde sağlık, eğitim vb. göstergeler olumsuz

Gelirin hanehalkları arasındaki bölüşümüne kişisel gelir dağılımı; üretim faktörleri arasındaki bölüşümüne ise fonksiyonel gelir dağılımı denir.

Bir ülkede gelir dağılımı eşitsizliği yaygın olarak Lorenz eğrisi ve bu eğri yardımıyla hesaplanan Gini Katsayısı ile hesaplanır.