Din

Sosyolojik kurumlardan biri de dindir. Dini inceleyen sosyoloji dalına din sosyolojisi denir. Din sosyolojisi din ve sosyolojinin ortak alanıdır.

Dini ele alan başlıca 5 yaklaşım söz konusudur. Bunlar işlevselcilik, sosyal gelişme yaklaşımı, çatışmacı yaklaşım, feminizm ve sembolik etkileşimciliktir.

İşlevselci yaklaşım Comte ve Durkheim tarafından geliştirilmiştir. Onlara göre toplum büyük bir sistem ve alt sistemlerden oluşur. Toplumsal gelişme ve ilerlemeye vurgu yapan işlevselcilik, dinin hayatı anlamlandırma, sosyal destekler sağlama, sosyal kontrol ve olumlu değişimi destekleme gibi işlevleri olduğunu savunmuştur.

Sosyal gelişme yaklaşımını savunan M. Weber'dir. Weber pozitivist bir yöntem yerine dinin inananları tarafından nasıl yorumlandığı üzerinde durmuştur. Dini tecrübe, dinin diğer sosyal kurumlar üzerindeki etkisine odaklanan Weber'e göre Protestanlık, Katolik ve Uzak Asya dinlerinden farklı olarak dünyevi yaşama önem vermiş, insanlara disiplinli bir yaşam, tutumlu olma fikri aşılamıştır.

Çatışmacı yaklaşım dini iki yönden eleştirmiştir. Birincisi din insanlara sahte bir cennet yaratmakta, sosyal sorunların gerçek nedenlerini örtmektedir. İkinci eleştiri noktaları ise dinin insanları durağanlığa ittiği ve var olanı kabullenme iradesi yarattığı yönündedir. Bu görüşü savunan Karl Marx'tır. Karl Marx'a göre din kitleleri uyuşturan bir afyondur. Onlara yanlış bir bilinç kazandırır. Sosyal gelişme ve ilerlemeyi engeller.

Feminizm dini yapılarda erkek egemen formlara karşı çıkmış, kadınların dini kurumlarda yeterince temsil edilmediğini belirtmiştir. Onlara göre dini yaşamda da erkek egemen, ataerkil bir yapı görülmektedir.

Sembolik etkileşimcilik minör bir yaklaşımdır. Gündelik hayata odaklanır. Gündelik hayatta kullanılan simge ve semboller, etkileşimler odak noktasıdır. Dini incelerken sembolik etkileşimcilik dini gruplar, dini etkileşim, dini semboller üzerinde durur.

Dünyda var olan dinler ilkelden tek tanrılı dinlere doğru bir değişim göstermiştir. Ata ruhlarına tapmayı öğütleyen animizm, bir ağaç, taş veya nesneyi tapınacak bir kutsal madde olarak gören totemizm, kendinde olağandışı bir güç olduğuna inanılan nesnelere tapınma biçiminde görülen fetişizm ve natürizm daha çok ilkel toplumlarda görülmektedir.

Kent yaşamı ile birlikte politeizm ortaya çıkmıştır. Çok tanrılı dinlerde her kentin kendine özel tanrıları vardır. Doğa olaylarının gerisinde tanrılar olduğuna inanılır.

Tek tanrılı dinler Hristiyanlık, İslamiyet ve Yahudiliktir. Hristiyanlık en çok inananı olan dindir. Peygamberi Hz. İsa'dır. 4. yüzyıldan sonra Roma İmparatorluğunun resmi dini olmuş, Avrupa'da yayılmıştır.

İslamiyet Orta Doğu kökenli bir dindir. Hz. Muhammet tarafından yayılmıştır. İslam, diğer dinlerden farklı olarak tevhit (Allahın birliği) konusunda tavizsiz bir tutum göstermiştir.

Yahudillik Hz. Musa tarafından yayılmıştır. Yahudiler İsrail ve Amerika'da yaşamaktadır. Ortodoks Yahudiler inançalarına son derece bağlıdır.

Devletin resmi bir dini olduğu toplumlara ecclesia (kilise) adı verilmektedir. Devletin resmi bir dini yoksa buna denonim (mezhep) adı verilir.

Mezhepler dışında tarikat ve kültler yeni dini hareketler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Laikleşme ve sekülerleşme dinin sosyal ve siyasi hayattan çekilmesi, gündelik yaşamın dinden arınması anlamına gelir. Avrupa'da dindarlık oranlarına bakıldığında Katolik ülkelerde dindarlık daha fazladır. Amerika'da da din toplumda önemli bir etkendir. Ülkemizde de dini yaşam özellikle alt sınıf, kadınlar, köylüler ve yaşlılar arasında yaygınlığını korumaktadır.