Aile
Aile tüm toplumlarda karşılaşılan temel bir kurumdur. Aile kurumu evrensel olmasına rağmen ailenin tek ve mutlak bir tanımını yapmak oldukça zordur. Kültürel farklar bunun en önemli sebebi olarak gösterilmektedir. Aileye yüklenen anlamlar toplumdan topluma değişmektedir. Ailenin çok genel bir tanımını yapmak gerekirse aile, biyolojik ilişkiler aracılığıyla neslin devamını sağlayan, ilişkilerin belirli kurallarla şekillendiği, sosyalizasyon ve eğitim sürecinin ilk aşamasını sağlayan, toplumun önemli bir birimidir.
Aile; ekonomi, eğitim, sağlık, hukuk gibi temel toplumsal kurumlar arasındadır. Her temel kurumda olduğu gibi ailenin de yardımcı alt kurumları vardır. Bunlar nişanlılık, evlilik, akrabalık, yasal ilişkilerdir. Yardımcı alt kurumlar temel kurumları destekleyerek işlevlerini sürdürmelerini sağlar.
Ailenin temel işlevleri şu şekildedir: Neslin devamının sağlanması yani biyolojik işlev, bireyin sosyalizasyon sürecinin başlatılması ve sürdürülmesi, ekonomik işlev, boş zamanları değerlendirme işlevi, duygusal doyumun sağlanması yani psikolojik işlev ve eğitim işlevidir.
Neslin devamının sağlanması işlevi adı üzerinde ailenin üreme işlevidir. Aile bu işlevi aracılığıyla toplumda cinsel ihtiyaçların giderilmesi ve kontrol altına alınmasını sağlamaktadır. Bireyler, toplumsal norm ve kuralları; değerleri ve kültür öğelerini ilk olarak ailede öğrenir. Aile sosyalizasyon süreci aracılığıyla bireylerin topluma uyum göstermesini ve bu tutumunu sürdürmesini sağlar. Ailede özellikle sosyalizasyon sürecinde toplumsal cinsiyet rolleri öğrenilir ve sürdürülür. Toplumsal cinsiyet rollerinin öğrenilmesi sosyalizasyon süreci içerisinde merkezi bir öneme sahiptir. Butler (2005), cinsiyetin düzenlenmiş performanslar sistemi olduğunu söyler. Buna göre toplumsal cinsiyet algıları çerçevesinde kadın olmak ve erkek olmak bazı beklentileri yerine getirmeyi ve başarılı bir performans sergilemeyi gerektirir. Aile ayrıca ekonomik bir birimdir. Sanayi öncesi toplumlarda aile hem üretim hem de tüketim birimi olurken zaman içerisinde bu işlevinde değişiklikler yaşanmıştır. Sanayileşme ile birlikte ev ve iş yeri ayrımı ortaya çıkmış ve aile üretim birimi olma özelliğinden uzaklaşmıştır. Günümüze aile üretim özelliğinden ziyade bir tüketim birimi olarak öne çıkmaktadır. Ailenin boş zamanları değerlendirme işlevinin dinlenme, eğlenme, çabasızca hayatın akışına göre vakit geçirme gibi yönleri vardır. Ailenin boş zamanları geçirme işlevi, birey hayatının önemli bir kısmını içerir. Aileler bu zaman dilimlerinde planlı ya da plansız bir arada olurlar. Bu işlev ailenin diğer işlevlerini de etkiler. Sosyalizasyon süreciyle beraber toplumu tanıyıp norm ve kuralları öğrenen bireylerin duygusal doyumları ilk olarak ailede sağlanır. Aile kurumundan, özellikle yaşamın ilk yıllarında insan yavrusunun muhtaç olduğu korunma ihtiyacını gidermesi ve güven duygusunu sağlaması beklenir. Aile bu doyumu sağlarken bireylere maddi manevi destekler verir. Tıpkı sosyalizasyon süreci gibi eğitim süreci de ilk olarak ailede başlar. Geleneksel toplumlarda yoğun olarak ailede giderilen eğitim ihtiyacı, modern toplumlarda okul kavramının gelişmesiyle birlikte yerini ve yoğunluğunu eğitim kurumuna bırakmıştır.
Aile kurumunun değişimine etki eden en önemli faktör, üretim süreçlerindeki geçişler olmuştur. Üretim biçimindeki değişiklikler, toplumların farklılaşmasını da beraberinde getirmiş bu durum da farklı aile tiplerinin yaygınlaşmasına yol açmıştır.
Avcı toplayıcı toplumlarda ilk olarak doğa ve insan birlikteliğinden söz etmek gerekir. Avcılık ve toplayıcılık yaparak temel yaşamın gereklerini yerine getiren insanlar için mülkiyet ortaktır. Genellikle yerleşik bir yaşamı benimsemedikleri düşünülür.
Ortak iş bölümü ve ortak mülkiyete dayalı gelişen toplumsal yapı düşünüldüğünde, avcı toplayıcı toplulukların o günün koşullarına göre eşitlikçi bir yapısı olduğunu söyleyebiliriz. Anaerkilliğin hâkim olduğu düşünülen bu toplumlarda cinselliğin yaşanmasında sınırlayıcı kurallar yoktur. Anne, ailenin reisi olarak kabul edilmekte ve soyun devamı da anneye göre belirlenmektedir.
Üretim biçimlerinde önemli farklılıkların yaşandığı tarım toplumlarında aile kurumu da bundan etkilenmiş ve dönüşmüştür. Toprağın ekilip biçilmesiyle birlikte tarihte ilk defa üretilen ürün tüketilen üründen fazla olmuş ve bu durum da artık ürün ün oluşmasına yol açmıştır. Ortaya çıkan artık ürün sahipliği toplumsal yapı ve aile yapısı içerisinde eşitsizlikler doğurmuştur. Ataerkilliğin hakim olduğu bu toplumsal yapıda soy zinciri babadan devam eder ve miras babadan oğula geçer.
Sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan kapitalist üretim biçimi, aile yapısında da değişikliğe neden olmuştur. En önde gelen değişimlerden birisi, ev ile işyeri kavramının mekânsal olarak birbirinden ayrılmasıdır. Tarım toplumlarında ev ile işyerinin bir arada ya da yakın olması geniş aileyi ve aile kurumunun kontrol işlevini ön plana çıkarırken; sanayi toplumunda bu işlev zayıflamış ve geniş aileler yerini çekirdek ailelere bırakmaya başlamıştır.
Evlilik, aile kurumunun meşruiyetini sağlayan ve her toplumda görülebilen tipik yardımcı kurumdur. Ailenin temelini oluşturan, ilişki biçimlerini belirleyen evlilik ile toplumda cinsel ilişkilerin kontrolü ve biyolojik yeniden üretim sağlanır. Her toplumda evlilik kurumuna dair belirli kurallar bütünü vardır. Bu kuralların belirlenmesinde en önemli etken toplumların kültürel kodlarıdır. Her kültürde evliliğe dair kurallar, evliliğin nasıl gerçekleştirileceği, bireylerin yüküm ve sorumluluklarına yönelik beklentiler mevcuttur.
Evlilik türlerini değerlendirirken üç farklı ölçüt karşımıza çıkar. Bunlar: çevreye göre evlilik türleri, eş sayısına göre evlilik türleri, tercih ölçütüne göre evlilik türleridir. Çevreye göre evlilik türleri iki tanedir: içeriden evlenme ve dışarıdan evlenme bir diğer adlandırmayla endogami ve egzogami. Bu evlilik türleri adı üzerinde evliliklerin hangi çevreden yapıldığına göre belirlenir. İçeriden evlenme (endogami), bireyin evliliğini içinde bulunduğu grubun içinden birisiyle gerçekleştirmesidir. Evlenen kadın ya da erkeğin sayısına göre isimlendirilen evlilik türleridir. Buna göre, tek eşli evliliklere monogami, çok eşli evliliklere de poligami ismi verilir. Poligaminin ise iki çeşidi vardır. Bazı toplumlarda erkeklerin birden çok kadınla evlenmesi normal karşılanırken (çok karılılık, polijini); bazı toplumlarda da kadınların birden fazla erkekle evlenmesi (çok kocalılık, poliandri) kültürel ve yasal olarak kabul görür. Tercih ölçütüne göre yapılan evlilik türlerinde evliliklerin ailelerin tercihiyle yapılması söz konusudur. Bu tip evliliklerde amaç ailevi çıkarları, iş birliğini ve dayanışmayı korumak ve sürdürmektir.
Toplumda düzeni sağlamak, rol ve sorumlulukları belirlemek ve yerine getirmek üzere inşa edilen tüm toplumsal kurumlar aile kurumu ile yakından ilişkilidir. Toplumsal kurumların birinde ortaya çıkan değişim diğer kurumları da yakından etkiler. Örneğin eğitim kurumunda meydana gelen değişiklikler aile yapısını, aile içi ilişkileri, anne baba çocuk ve akrabalar arasındaki ilişkiyi değiştirir ve dönüştürür. Yine aynı şekilde, ekonomi kurumundaki değişimler aile kurumunu ve yapısını etkilemiştir. Özellikle sanayileşme sonrası kırdan kente yapılan göçlerle aile yapısı değişmiş, toplumdaki geniş aile yoğunluğu yerini özellikle kentlerde çekirdek ailelere bırakmıştır. Bu durum aile bireylerini özellikle kadın erkek ve anne baba çocuk arasındaki ilişkiyi derinden etkileyerek dönüştürmüştür.