Toplumsal Değişme ve Toplumsal Kurumlar

Toplumsal değişim, sosyal bilimlerin özellikle sosyolojinin en temel tartışmalı konularının başında gelir. Bunda toplumsal değişimin insanlığın evrensel ve tarihsel bir gerçekliği olması yanında; değişimin etki ve sonuçlarının çok geniş olması belirleyicidir. Toplumsal değişim, ilkel kabile hayatından bu güne kadar her toplumsal aşamada gözlemlenen bir olgudur. Hızı, oranı, etki alanı, neden ve sonuçları farklılık gösteren toplumsal değişim, hemen her dönemde ve kültürde gözlemlenmiştir.

Toplumsal yapının unsurlarında, kurumlarda, insan davranış ve ilişkilerinde meydana gelen farklılaşmayı ifade eden toplumsal değişme her zaman güncelliğini koruyan bir gerçekliktir. Kavramla benzer anlamda ya da ilişki olarak kullanılan evrim, ilerleme, gelişme ve büyüme gibi kavramlar bulunsa da yakından irdelendiğinde bunların değişme kacramından bazı farklılıklar taşıdığı ortaya çıkmaktadır.

Etkileri ve sonuçlarıyla çok yönlü bir olguyu ifade eden toplumsal değişmeye birden fazla faktör etki etmektedir. Fiziki çevre, demografik yapı, teknoloji, din-inanç sistemi, liderler, aydınlar ve fikirler bunların başında gelmektedir.

İnsan ürünü olan sosyal gerçeği anlamak, benimsemek, kavramak ve açıklamak için üretilmiş sistematik bilgi birikimi olarak tanımlanan sosyal kuramlar, diğer toplumsal oluşumlar gibi bu toplumsal gerçekliği açıklama amacı taşımaktadır. Evrimci, yapısal fonksiyonel, çatışmacı, devri dalgalı ya da iniş çıkışlı kuram olmak üzere belli başlı bir takım kuram, toplumsal değişimi açıklmak amacı taşımaktadır. Bu kuramlardan evrimci kuram, toplumun içinde bulunan bir güçle sürekli, mutlak ve ileri doğru bir değişim yaşadığını ileri sürmektedir. Toplumu farklı parçaların uyumlu bir bütünlüğü olarak gören yapısal fonksiyonel kuram, her biri bir fonksiyon üstlenen sistemlerin fonksiyonlarında ortaya çıkan bir farklılaşmanın değişime neden olduğunu ileri sürer. İnsanlık tarihinin eşitsizlik ve mücadeletarihi olduğunu düşünen çatışmacı kuram, değişimin arkasında üretim araçlarına, güç ve otoriteyi elde etmek için ortaya çatışma ve mücadeleyi görür. Devri dalgalı kuram ise doğadaki düzene benzer bir işleyişin toplumda olduğuna dikkat çekerek toplumların, medeniyetlerin ve kültürlerin belirli aralıklarla inişli ve çıkışlı olduğunu, sürekli ileriye doğru bir değişmenin çok olanaklı olmadığını savunur.

İnsanların kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurdukları toplumsal kurumlar, toplumsal bütünlüğün sağlanması ve sürdürülmesinde büyük rol üstlenen yapı unsurlarıdır. Tarihsel, evrensel ve toplumsal olma gibi ayırıcı özellikleri bulunan toplumsal kurumlar en ilkel toplumsal aşamadan günümüze kadar toplumsal yaşamı mümkün kılan ona istikrar kazandıran fonksiyonlarını üstlenmektedir. Aile, ekonomi, din, siyaset ve eğitim başta olmak üzere hukuk, sağlık, boş zamanlar gibi türleri bulunan toplumsal kurumların her biri kendine ait görev ve sorumlulukları yerine getirerek veya insan ihtiyaçlarını gidererek toplumsal hayatı düzenlemekte ve istikrarlı bir ortak yaşamın ortaya çıkmasına katkı sağlamaktadır.

Bu gerçekten hareketle toplumsal kurumların herbirinin bir fonksiyonu olduğu, her bir kurumun bir diğeriyle etkileşim halinde olduğu, değişme potansiyeli olduğu, belirli dönemlerde öne çıkan veya diğerlerinin üzerinde baskınlık kazandığı, ait olduğu toplumun kültürünün izlerini taşıdığı gibi bir takım özelliğe sahip oldukları bilinmektedir.