Toplumsal Bir Kurum Olarak Sağlık

Sağlık ve hastalık kavramlarının çevresinde gelişen sosyal ilişkiler, toplumun sosyal yapısıyla ve bireysel deneyimlerle doğrudan ilişkili olduğundan toplumsal olgulardır. Sağlık sistemi toplumda her bireyi ilgilendiren, etkileyen bir sistemdir.

Sağlık farklı kültürlerde değişik anlamlar içerir. Özellikle bilimin gelişmesiyle birlikte tıp alanında da gelişmeler olmuş, insan nüfusu hızlı bir şekilde artmaya başlamıştır. Batı'da sağlıktaki din dışı bilgilerin ve uygulamarın gelişmesi tüm dünyaya hızlı bir şekilde yayılmıştır.

Seküler toplumsal düşünce sağlık alanında çığır açmış ve sağlığın bireyin sosyal ve psikolojik süreçlerinden de etkilenmesi nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü biyopsikososyal bir tanım yapmıştır.

Hastalık, fizyolojik ve biyolojik değişkenlerden sapma olup anormal bir süreç ve buna maruz kalan bireyin klinik durumudur. Aynı zamanda hastalık, sağlık gibi insanın yaşam döngüsünün bir parçası olup, içinde yaşanılan sosyal ve kültürel yapı içerisinde yoğrulan problemler sonucu ortaya çıkmaktadır.

Tüm toplumlarda her parçanın, her bireyin düzenli bir şekilde işlevlerini yerine getirmesi, sistemin temel yapı taşıdır. Sağlık bu uyumun önemli bir bileşeniyken hastalık ise toplumun gidişatını engelleyen, sistemi bozan bir unsurdur. Hekim de bu uyumu sağlayan toplumsal kurumun üyesidir.

Hekim-hasta ilişkilerinin birey merkezli olması, hekime duyulan güven ve saygının yüksek olması, hasta haklarının yerleşmiş olması sağlık siteminin düzenli bir şekilde işlemesinde önceliklidir.

Bireysel ve toplumsal koşulların ve davranışların tıbbi sorunlar olarak etiketlendiği ve tedavi edildiği sürece tıbbileştirme denilmektedir.

Sanayileşmeyle birlikte her koşulda üretime devam eden işçi bedeni, 20.yy.'ın sonlarına doğru moda akımlarının etkisi, yazılı ve görsel iletişim teknolojilerinin gelişimi, işçi haklarının düzenlenmesi, orta sınıfların güçlenmesi, hizmet sektörünün gelişimiyle inşa edilen sürekli daha iyi olabilmek için tüketen bedene dönüşmüştür.

DSÖ sağlığın sosyal belirleyicilerini insanların doğdukları, büyüdükleri, yaşadıkları, çalıştıkları ve yaşlandıkları koşullar olarak tanımlarken, sınıfsal bağlamda ise sosyal etkenler, sağlık göstergeleri ve sağlık sistemleriyle sağlık hizmetini kullanma düzeyleri sağlığın sosyal belirleyicileri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sağlık hizmetleri, sağlık personelini, sağlık kuruluşlarını, sağlık teknolojilerini, hastalığın teşhis, tedavi ve rehabilitasyonunu kapsayan idari ve finansal çerçevesi olan bir sektördür.

Ülkemizde sağlığın yapılanması, kurumsallaşma, sosyalleştirme, özelleştirme ve şirketleşme/dönüşüm dönemlerinden geçerek günümüzdeki halini almıştır.

Cumhuriyet ile birlikte koruyucu sağlık hizmetlerini ön plana alan anlayışı, 1960 Anayasası'yla herkes için ücretsiz ve eşit sağlık sistemi anlayışı, 1980’lerde devletin sağlık hizmetlerini planlama ve denetleme anlayışı ve 2008 ise yurttaşların gücü oranında sağlık sistemini finanse etme anlayışı hâkim olmuştur.

Sağlık bir sistem ve kurum olarak toplumların devamının sağlanması açısından son derece önemli işlevleri vardır. Bu işlevler öncelikle sağlık bireylerin yetiştirilmesi ve bu sayede sağlıklı toplumların oluşturulması yönündedir. Özellikle Covid-19 küresel salgınının da gösterdiği gibi sağlık sistemi iyi olduğu takdirde ülkelerin toplumsal ilişkileri ve ekonomileri de iyi olmaktadır. Aksi durumda bir çok ülke ve toplumun derin yaralar aldığı, bu yaralarla siyasal işleyişlerinin bozulduğu ve buna bağlı olarak hem yerel hem de küresel ölçekte sorunların çıktığı görülmüştür.