Kültür
Sosyoloji açısından kültür; toplumları farklılaştıran, değişmeyi ve değişmeyeni anlamak ve açıklamak için kullanılan, toplumsala ilişkin tüm öğeleriyle sosyoloji için bir sahnedir. Kurumlar sosyolojisi açısından kültürü önemli kılan nokta ise, kültürün bireyin eylemde bulunmasını etkileyen yapıları, kurumları şekillendirmesi, kurumlar arası ilişkileri etkilemesi ve bireyin kültürel olarak yeniden üretimini, birey tarafından oluşturulan ve değiştirilen kurumlar çerçevesinde gerçekleştirmesidir.
Kurucu sosyologlarda kültür, geleneksel modern topluma ilişkin farklılıkları iş bölümü ve organizasyon, toplum yapıları, üretim biçimi gibi farklılıklar üzerinden modern ve modern olmayan toplumlar arasındaki toplum sınıflandırmalarında, özellikle Weber ve Simmel’in çalışmalarında işlenir. Durkheim’ın “ İlksel Hayatın Dinsel Formları” başlıklı dinler üzerine gerçekleştirdiği son çalışmasının ardından sosyolojide kültüre ilişkin çalışmalar önem kazanmıştır.
İnsanın semboller üretmesi, bu sembollere yüklediği anlamlar çerçevesinde oluşturduğu davranış örüntüleri, doğayla mücadelesinde geliştirdiği gündelik hayat pratikleri ile kültürünü oluşturur. Kültür maddi ve maddi olmayan öğelerden oluşur. Kültürün en önemli boyutu, o kültürü sahiplenen insanlar tarafından kabul edilip yeniden üretiliyor, değiştiriliyor ve sürdürülüyor oluşudur. XIX. yüzyılda bir bilim olarak ortaya çıkan sosyoloji, kültür konusunu, antropoloji gibi diğer sosyal bilimlerde olduğu gibi önemli başlıklarından biri olarak incelemektedir.
İnsanın hangi şartlar altında eylemde bulunduğunu anlamak ve açıklamak, yani eylemin kaynağını anlamak sosyolojinin en temel hedeflerinden biri olagelmiştir. Eylemin kaynağını yapılar ya da bireyin kendi tercihleri olarak gören sosyal bilimciler ve yaklaşımları mevcuttur. Ancak eylemin tek bir kaynağı bulunmaz. Bu karmaşık ilişkide tüm unsurları bir arada dikkate almak bir gerekliliktir. Eylemin kaynağını anlarken ve açıklarken toplumsal kurumlar oldukça önemli bir yere sahiptir. Çünkü kurumlar İnsanların çeşitli ihtiyaçlarını bağlı bulundukları coğrafya, ekonomik şartlar vb. etrafında karşılaması için örgütlenir ve insanları belirli davranış kalıplarında davranmaya yönlendirir. Ancak kurumların şekillenmesinde etkili olan süreçler kültüreldir. Zira bireylerin kültürüyle uyumlu olmayan kurumlar işlevsizleşir.
Elbette kültür üzerine çalışmalar kurucu sosyoloji ile kısıtlı değildir. Sosyoloji için büyük bir duraklama dönemi kabul edilen 20. Yüzyılın ikinci yarısında Gramsci etkisi ile başlayan Kültürel Çalışmaların ayrı bir başlık olarak yükseldiği görülür. 20.Yüzyılın ikinci yarısı modernleşmenin tek bir yoldan ilerleyemeyeceği her toplumun kendi özgün şartları çerçevesinde farklı modernleşme eleştirileri ve toplumların özgünlüğü vurgusuyla Kültürel çalışmalar, önce İngiltere’de sonra da tüm dünya da yer edinmiştir.
Küreselleşme ile birlikte kalkan sınırlar, coğrafi olarak mesafelerin önemsizleşmesi, kitle iletişim araçları ile Dünya’nın “Küresel Bir Köy” halini aldığını savunan görüşler bulunmaktadır. Küreselleşen toplumların ve bireylerin kültürel olarak karşılaşma, etkileşime girmeleri kolaylaşırken kültürel değişim de hızlanmaktadır. Diğer taraftan kitlesel iletişimin artması kültürle ilgili farklı ve hızlı hareketlerinde ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Tüm bu süreçlerin sonunda insan topluluklarının eylemlerine kaynaklık eden farklı kültürel unsurlar, güncel kültür tartışmalarında farklı kavramları gündeme taşımıştır. Günümüzde kültürle ilgili popüler kültür, karşı kültür, alt kültür, kültürleşme, kültürlenme, kültürel gecikme ve kitle kültürü gibi çeşitli kavramlar ön plana çıkmaktadır.