Küreselleşme ve Yeni Sosyal Hareketler
Toplumsal yaşamda zaman zaman kaynaklara erişimde ve kaynakları kullanmada birey ve grupların çıkarlarının çatıştığı görülmektedir. Kaynakların dağılımında avantajlı olanlar ve bu durumdan çıkar sağlayanlar var olan düzenin devam etmesini isterken, kaynaklara ulaşamayanlar ve daha az fayda sağlayan bireylerin ise hoşnutsuzlukları artmaktadır.
Sosyal hareketler olarak da adlandırılan örgütlü hareketler hoşnutsuzluğa sebep olan şeylerin giderilmesi amacını taşımaktadır.
Tarihte sosyal hareket olarak nitelendirilebilecek bazı örnekler olsa da bir olgu olarak sosyal hareketler modern dönemde ortaya çıkmıştır.
Sosyal hareketler en genel anlamda; belirli sayıdaki insan topluluğunun, toplumun başlıca özelliklerinden birini ya da birkaçını değiştirmek ya da değiştirilmesine karşı koymak amacıyla ortaya çıkardığı örgütlü çabaların bütünüdür.
En önemli kolektif davranış tipleri arasında yer alan ve toplumda çoğu zaman kalıcı etkiler bırakan sosyal hareketler, sosyal değişimi teşvik eden ya da engelleyen örgütlü faaliyetlerdir.
Sosyal hareketlerin temelini; toplumda oluşan bir rahatsızlık, hoşnutsuzluk ve bunun sonucunda bireylerin bu rahatsızlık ve hoşnutsuzlukları giderme talepleri ve çabaları oluşturmaktadır.
Sosyal hareketlerin özgül hedefleri, formel örgütlenmeleri vardır ve bir ölçüde süreklilik arz eder.
Toplumun düzenli siyasi kanallarının dışında hareket ederler. Ancak çıkar grupları şeklinde siyasi iktidar çevreleri üzerinde etkilidirler.
Dar kapsamlı ya da küresel ölçekte geniş kapsamlı olabilirler.
Devrimci ya da reformist olabilirler. Hatta kendi içlerinde çatışabilen gruplara sahip olabilirler.
Sosyal hareketler her zaman başarılı olmazlar. Hareketlerin bazıları tamamen başarısız, bazıları ise kısmen başarılı olur. Bazı hareketler uzun süre devam ederken, bazıları ise kısa sürede son bulabilir.
Sosyal hareketler en genel anlamda norm yönelimli hareketler ve değer yönelimli hareketler olarak iki kısımda ele alınabilirler. Norm Yönelimli Hareketler normları koruma, onarma ya da yeniden meydana getirme girişimleridir. Değer Yönelimli Hareketler ise toplumsal değerlere yönelik bir hareket tarzıdır.
Sosyal hareketlerin açıklanmasında çeşitli kuramların öne çıktığı görülmektedir.
Yoksunluk Kuramına göre sosyal hareketler kendilerini bazı şeylerden yoksun hisseden insanlar arasından ortaya çıkar.
Kitle Toplumu Kuramı sosyal olarak soyutlanmış insanların aidiyet ve önem kazanmanın bir yolu olarak sosyal hareketlerin içinde yer almalarına işaret eder.
Kültür Kuramına göre sosyal hareketler sadece maddi kaynaklar ya da politik güç yapısına dayalı değildir. Aynı zamanda kültürel sembollere de dayanabilir.
Kaynak Seferberliği Kuramına göre bir sosyal hareketin başarısı onun sahip olduğu kaynaklarla ilişkilidir. Para, insan gücü, ofis ve iletişim ekipmanları gibi önemli kaynaklar olmaksızın hiçbir sosyal hareket başarılı olamaz.
Yapısal Gerilim Kuramına göre sosyal hareketlerin gelişiminde teşvik edici faktörler mevcuttur.
PolitikEkonomik Kurama göre sosyal hareketler kapitalist toplumlarda ortaya çıkmaktadır.
Yeni sosyal hareketler eskilerinden farklı olarak; ekonomiden çok sosyal ve fiziksel ortamı geliştirmeye odaklı, küresel, daha çok orta ve üst sınıf desteklidir.
Yeni sosyal hareketlerin en önemli özelliklerinden biri olan uluslar arası olma niteliği küreselleşmenin bir sonucudur.
Küreselleşmenin en önemli sonuçlarından biri dünyanın bir iletişim ağı ile birbirine bağlanmasıdır. Bu durum sosyal hareketlerin artık küresel bir nitelik kazanmasına yol açmaktadır.
Küreselleşme olgusu da neredeyse tüm dünyada bir huzursuzluk ve hoşnutsuzluk yaratmıştır. Küreselleşme ile birlikte tüm dünyada muazzam bir gelir yaratılırken, dünyanın büyük bir kısmının yoksulluk içinde yaşaması, küreselleşmeye karşı ortaya çıkan hoşnutsuzlukların ve düşmanlıkların da temel nedenidir.
Küreselleşmenin sorgulanması ve küreselleşmenin yaratmış olduğu olumsuzlukların bir dirence ve sosyal harekete yol açması kaçınılmaz olmuştur.
Küreselleşme Karşıtı Hareket, küreselleşmenin yaratmış olduğu ekonomik, politik, sosyal ve kültürel sisteme bir tepki olarak görülebilir.
Küreselleşme karşıtı hareket, küreselleşmenin zaman ve mekân sınırlılıklarını ortadan kaldırması ile birlikte bir sosyal harekete dönüşebilmiş, örgütlü bir hareket haline gelmiştir. Özellikle uluslararası protestolar bu hareketin örgütlü yapısının en belirgin örneğini oluşturur.
Küreselleşme karşıtı hareket her ne kadar küreselleşmenin yarattığı ekonomik eşitsizlikler temelinde yükselmiş olsa da politik, sosyal ve kültürel söylemleri ile klasik sosyal hareketler gibi salt ekonomik bir temele ve dolayısıyla sınıf mücadelesine dayanmaz.
Küreselleşme karşıtı hareketin yok olmaya yüz tutması küreselleşmenin olumsuz etkilerinin azaldığı anlamına gelmemektedir.