Küreselleşmenin Türkiye İzdüşümleri
İletişim ve ulaşım teknolojileri bugünkü kadar gelişmemiş olsa da, tarihin her döneminde toplumlar birbirleriyle ilişki içindeydiler.
Ancak günümüzdeki anlamıyla küreselleşme olgusunu önceki dönemlerden ayıran temel özellik, sermayenin ulusların sınırlarını aşarak küresel çapta hareket etmesi ve yeni enformasyon ve iletişim teknolojilerinin etkisiyle toplumları, toplumsal ilişkileri, siyaseti, ekonomiyi ve kültürü tanımlamada başat bir rol oynamasıdır.
Türkiye’nin Küresel Ekonomiye Eklemlenmesi
Türkiye’nin küresel pazara eklemlenmesi küresel ekonomik modelin doğduğu 1980'li yıllara tekabül etmektedir.
1980 sonrası dönemde küresel sermaye ve çok uluslu şirketlerin Türkiye pazarına girişi neticesinde finans sektörü yükselişe geçmiş, bankacılık, reklamcılık, sigortacılık, turizm ve otelcilik gibi sektörler gelişerek hem yeni bir iş gücüne olan ihtiyacı artırmış, hem de yeni bir tüketim kültürünü beraberinde getirmiştir.
Bu dönemde küresel sermayenin ülkeye girişi kentleri, çalışma hayatını, tüketim alışkanlıklarını, kültürü dönüştürmüştür.
Kentlerde üniversite diploması olan, yabancı dil bilen yeni bir ücretli çalışan grubu doğmuş, bu grubun toplumsal ayrışma talepleri ile küresel sermayenin çıkarları kesişerek kent mekanında güvenlikli sitelerin kurulmaya başlamış, şehir merkezindeki tarihî mahalleler mutenalaştırılmıştır, AVM'ler inşa edilmiştir.
Ekonomik bir arkaplanı olan küreselleşme olgusu, bizlerin de gündelik hayatını ve deneyimlerimizi dönüştürmüştür.
Günümüz Türkiyesi'nde Küresel Deneyimler
2000’li yıllara gelirken, Türkiye’de şehirleşme hız kazanmış, hizmet sektörü gittikçe büyümüş, ücretli çalışanların sayısında önemli bir artış olmuştur.
Enformasyon ve iletişim teknolojilerinin Türkiye'ye girişi, ekonominin küresel piyasalara eklemlenme sürecinin bir parçasıdır.
Başta internetin 1990'lı yılların sonu 2000'lerin başı itibarıyla yavaş yavaş gündelik hayatımıza girmesi, ardından Web 2.0 teknolojisiyle birlikte internet içeriklerinin kullanıcıların etkileşimli bir şekilde paylaşımda bulunmasına olanak sağlaması oldukça önemli gelişmelerdir.
Günümüzde Türkiye’de de Facebook, Twitter, Instagram, Youtube ve Whatsapp gibi uygulamalar oldukça yaygın bir şekilde kullanılmakta olup, neredeyse gündelik hayatın vazgeçilmez unsurları hâline gelmişlerdir.
Ancak sosyal ağ kullanımı yalnızca enformasyonun hızlı bir şekilde el değiştirmesini sağlamaktan başka sonuçlar da doğurmaktadır.
Hızı talep eder hâle gelmek, sabırsızlık, uzun vadelerin ve niteliğin hız uğruna değer kaybetmesi, zaman ve mekân algısının dönüşmesine bağlı olarak zaman/mekân sıkışması ve heryerdelik deneyiminin önünü açarken, diğer yandan toplumsal düzlemde farkındalık yaratma, hak ve taleplerin dile getirilmesi ve çeşitli konularda daha kolay ve hızlıca örgütlenme potansiyeli yaratmaktadır.
Küresel deneyimler aynı zamanda kültür endüstrisi ürünlerinin küresel akışlarıyla da ortaya çıkmaktadır. Bunların en başında televizyonlarda yayınlanan yarışmalar, diziler, pop müzik ürünleri, çok satan film ve kitaplar gelmektedir.
Küreselleşmenin Yarattığı Çelişkiler
Küreselleşme olgusu aynı zamanda içinde çeşitli çelişkiler barındırmakta ve bireyler bunları çelişki deneyimleri olarak yaşamaktadırlar.
Küresel ekonomi de vaat ettiği refah ve özgürlüğü toplumun her kesimi için eşit olarak sağlayamamış, çelişkiler yaratmış ve kapitalizmin proletaryayı üretmesi gibi kendi söyleminin karşıtlarını da üretmiştir.
Küresel ekonominin yarattığı esnek üretim modeli, çalışanları fiili olarak fordizme özgü katı hiyerarşilerden ve rutinden özgürleştirmeyi vaat etmiş olmasına rağmen, bunun aksine yeni sömürü ve yabancılaşma biçimlerini üretmiştir.
Çalışma yaşamının yanı sıra, eğitim alanında da küreselleşmenin etkileri büyüktür.
Küreselleşmenin doğurduğu çelişkilerin diğer bir önemli boyutunu da başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin büyük şehirlerinde ranta açılarak dönüşen kentsel mekânın yarattığı toplumsal ayrışma oluşturmaktadır.
Bir yanda uluslararası sermayenin sahibi olduğu gökdelenler ve rezidanslar, diğer yanda ise yoksul mahalleler bir arada bulunmakta, aralarındaki fiziksel yakınlığa rağmen güvenlikli duvarlar ve girişlerle mekânsal ve dolayısıyla da kültürel ayrışma oluşmaktadır.
Bunun yanında, kentsel mekanının küresel aktörlerce dönüştürülmesi, kentlerin hem tarihi hem estetik dokusunu bozmuş, aynı zamanda da ormanlar ve parklar gibi var olan yeşil alanların ve tarım alanlarının azalmasıyla sonuçlanmıştır.
Büyük kentler içinde yeşil alanların azlığı, bir yandan betonlaşmaya bağlı estetik bir sorun yaratarak kent yaşamında mutsuzluğu tetiklerden, diğer yandan ücretsiz ve kolay ulaşılabilen boş zaman aktivitelerinin yerini kafe ve alışveriş merkezlerinde geçirilen vakitlere bırakması kent yaşamını olumsuz etkilemekte ve zaman zaman protestolara sebep olmaktadır.
Bunun yanında yeşil alanların ve orman arazilerinin konut yapımına açılması ve buna ek olarak küresel ekonominin bir sonucu olan aşırı enerji tüketimi, tüm dünyayı hedef alan bir tehdit olan küresel ısınmaya bağlı olarak kentlerde iklimlerin değişmesine, havanın aşırı ısınmasına, sel, hortum ve toprak kaymalarının oluşmasına sebep olmaktadır.
Sonuç
Sonuç olarak küreselleşme bir yandan ekonomik gelişme, bilgi ve enformasyona hızlı ulaşım gibi olumlu deneyimler üretirken, diğer yandan toplumsal refah ve adaletin sağ