Postmodernizm ve Kültür
Postmodern teori, Aydınlanma geleneğinin akla dayalı evrensel bilgi üretilebileceği fikrini redderek, akla ve ilerlemeye inanmayan bir anlayıştır. Bunun yerine, postmodernistler tek ve her şeyi kapsayan bir hakikat olmadığını öne sürerek, zengin bir hakikatler ve perspektifler çeşitliliğini ve öznelliği benimserler.
Postmodernizmin sanat ve kültür anlayışına göre, günümüz imajlar ve kopyalar çağında, sanatsal üretim sadece belli bir zümre için üretilen kendine başına özgün bir değer olmaktan çıkmıştır.Bu çağda, herkes, orijinal bir sanat eserinin tıpatıp aynısı olan kopyalarına ucuz bir şekilde ulaşabildiği için, sanat eserlerinin belli bir zümre için olma ayrıcalığı da sona ermiştir. Sanat da popüler kültürün ve tüketim zincirinin bir parçası olarak artık sadece yeniden üretilen kopyaların bir üretim faaliyeti hâline gelmiştir ve sıradan herkesin erişimine açıktır.
Postmodern sanat anlayışının temel özellikleri şunlardır: Sanat ve gündelik hayat arasındaki sınırın silinişi; yüksek ve kitle kültürü/popüler kültür arasındaki hiyerarşik ayrımın çöküşü; eklektisizmi ve kodların harmanlanmasını destekleyen bir üslup melezliği; parodi, pastiş, ironi, oyunculluk ve kültürün yüzeyselliğinin vurgulanması; sanat üreticisinin özgünlüğünün gözden düşüşü. Postmodernistler, sanatın özgün bir faaliyet olmadığını ve bir tekrardan ibaret olduğunu düşünmektedir.
Postmodernist sanat anlayışının temel karakteristiklerinden biri kurumsallaşmış sanata, müzelere ve galerilere, eleştirel akademik beğeni hiyerarşilerine, sanat eserlerinin sınırları çizilmiş teşhir nesneleri olarak kutsanmasına karşı başlattığı saldırıdır.
Jameson, postmodernizmi, kapitalist toplumun kültürel gelişimindeki bir aşama olarak görür. Postmodernizmi geniş bir kültürel mantık olarak teorileştirmekte ve postmodernizmi kapitalizmin ekonomik sistemiyle bağlantılandırmaktadır. Fredric Jameson Marksizmin kavramları ile ile postmodern argümanları birleştirmeye çalışarak Marksizm ve postmodernizm arasında bir bağlantı oluşturmayı denemiştir.
Baudrillard, geç kapitalist toplumda elektronik kitle iletişim araçlarının oynadıkları kilit role dikkat çekerek, türlü medya teknolojisinin gündelik hayatımızı esir aldığını günümüz imajlar çağında imaj ve gerçek arasındaki ayrımın artık silikleştiğini düşünür. Artık her şey bir imajlardan ibarettir.
Postmodernlerin, kapitalizmin yarattığı temel sorunlarına ilgisiz kaldığı iddia edilmektedir.
Postmodernistlerin akla olan güvensizlikleri daha iyi bir geleceğe inanmayı ve temel toplumsal sorunların çözüm olasılıklarını imkansız hâle getirmiştir. Postmodernist kuram, küresel kapitalist sistemin çelişkilerini gizlemekte ve insanların dikkatlerini bu çelişkilerden gösterge ve hipergerçeklik gibi tuhaf kavramlara doğru kaydırdığı iddia edilmektedir.