Görsel Kültür
Görsel kültür görselliğin sosyal teorisini üretir, görünür hâle gelen şeyin ne olduğu, kimin ne gördüğü, görme, bilme ve güç arasında nasıl bir ilişkinin olduğu üzerinde durur. Dışarda yaratılan imgeler veya görüntüler ile insanlardaki düşünce süreçleri arasındaki gerilimin bir ürünü olarak görme eylemini mercek altına alır. imge/imaj, kendisinden başka bir varlığı, kavramı, duyguyu temsil etmek özelliğini taşıyan, temsil edilen varlık ile ilgili bilgi aktaran aynı zamanda anlatım diye nitelendirilen ek bir değer de aktarır. Bu anlatımsal boyut da kişiler arası, gruplararası, toplumlararası uzlaşımlara dayanır, ortak bir kültürle, herkesin önceki görsel deneyimleri ile oluşur. Düşündüklerimizin ve inandıklarımızın görüşümüzü etkilediğini belirtmiştir. Her bireyin geldiği ekonomik, ailevi, sınıfsal ve kültürel konumları farklıdır. Cinsiyeti, dini, dili de gördüklerini yorumlamakta onun diğerlerinden farklılaşmasını sağlar. Bununla birlikte bir insan geçmişte gördüğü bir nesneyi, şimdi daha farklı algılayabilir, yorumlayabilir. Her şey bir değişim içindedir, birey de kaçınılmaz olarak bu değişimin bir parçasıdır.
İmge konusunda diğer bir önemli nokta ise imgenin durağan mı yoksa hareketli mi olduğunu tanımlamaktır. Durağan imgeler çizimler, resimler ve fotoğraflardır. Durağan imgelerde içerik, renk, ışık ve uzamsal düzenlemeler önemlidir. Hareketli imgeler ise televizyon ve sinemada sunulan imgelerdir. Durağan imgelerdeki kompozisyon ilkelerinin yanı sıra sahne düzenlemesi, mizansen, kurgu ve ses ögeleri de yer almaktadır. Fotoğraf, iki boyutlu sabit bir imaj olarak gerçekliğin aktarımında etkili olurken, zamansal olarak şimdiyi kaydederek süreçten bizi yoksun bırakmıştır. Hareketli görüntü ise bize bir zaman dilimini ve eylemin sürekliliğini gösterdiği için bir devrim nitelindedir. Sinema fotoğraftan doğmuştur. Dijital elektroniğe dayanan yeni imaj teknolojileri de, fotoğrafla anlatmak istediğimiz şeylere karşı çıkmakta, gerçekliği yerle bir etmektedir. Durağan ve hareketli imajların yaşadığı dijitalleştirilmiş değişim ile birlikte yeni bir imaj teknolojisi ve imaj kültürü oluşmuştur. Çünkü günümüzde imajlardan bahsetmek, bilgisayardan bahsetmekle eş değerdedir.
Günümüzde görsel imgeler bir ürünü, bir şirketi, bir otomobili, bir politikacıyı hatta siyasi partiyi bile tercih edilebilir, iyi gösterebilir, satın alabilir ve destekleyebilir kılmaktadır. Dolayısıyla imgeler, temsil ettikleri gerçeklerinden daha etkili, dikkat çekici, merak uyandıran ve ikna eden konumundadırlar. Bu bize milenyum çağında imgelerin gücünün bir göstergesidir. Özellikle reklamlar ile yaratılan görsel imgeler, insanları tüketime doğru sevk etmektedir.
İmgeler, yerel ve küresel unsurları da içinde taşır. Gerek yerel gerekse küresel politikaların bir sonucu olarak toplumsal yapının görsel inşası gerçekleşir. İşte görsel olarak toplumları inşa etme süreci, görsel kültür alanının odaklandığı temel konuların başında gelir. Görüntü ve görsellik üzerine odaklanan felsefeciler, antropologlar, kuramcılar ve eleştirmenler de görüntü üretimi, gösteri toplumu, bakış, gözetleme, simulark, imgenin yeniden üretimi, öteki kavramları üzerine odaklanarak dikkati görsellik üzerine çekmişlerdir. Görsel kültür, sadece görüntünün toplumsal inşası değil, toplumsalın görsel inşasıdır. Bu nedenle görsel kültür, günlük yaşamımızın bir parçası değil, günlük yaşamımızdır. Kültürün bu yeni görselliğini gözlemlemek artık onu anlamakla aynı şey değildir bu da görselliği çağdaş kültür için bir araştırma alanı hâline getirmektedir. Görsel Kültür, görsel teknoloji ile sıkı sıkıya bağlıdır. Görsel teknolojilerinin gelişmesi, değişmesi ve çeşitlenmesi demek görsel kültürü oluşturan elemanların üretim, tüketim ve dağıtım biçimlerinin değişimini de beraberinde getirir. Görsel en geniş anlamıyla “görülebilen her şey”dir. Bayard, görsel olanın birey, grup ya da toplum tarafından anlamlı bir şekilde üretiliyor olması gerektiğini vurgulamaktadır. Ona göre görsel olan, “insanlar tarafından üretilmiş ya da meydana getirilmiş her şeydir” diye tanımlanabilir. Marcia Painton, görsel kültürü “insan yapısı yapıt ve ürünler” olarak açıklamış, mobilyadan seramiğe, tekstil ürünlerinden çaydanlığa kadar her insan yapıtı olan ürünün sanat tarihçisinin araştırma alanına girdiğini söylemiştir. Görsel kültürü anlamak için görselin kültürel bağını da ortaya koymak gerekiyor. Kültürel olan en geniş anlamıyla, “bir grup insanın günlük amaçları ve uygulamaları veya yaşam şekilleri ya da birden fazla kimseye anlamlı gelen herhangi bir şey” olarak tanımlanabilir. Bayard’a göre kültüre yaklaşımın üç farklı yolu olduğu söylenebilir. "Yüksek" kültür; seçkin bir toplumsal sınıfın kültürü, "alçak" kültür; azınlık ya da ikincil toplumsal grupların kültürü. Bir de bu iki tanımın arasında duran tanımlarda vardır. Ancak bilinmesi gereken nokta, kültürün her tanımının, kendi belirli nesnelerini, pratiklerini ve kurumlarını içermesidir.