Max Weber (1864 -1920)

Yaşamı ve Entelektüel Gelişimi

Max Weber 1864 yılında Almanya’nın Erfurt şehrinde doğmuştur.

Üniversite yaşamı boyunca ekonomi, teoloji ve tarihle de ilgilenmiştir. Bu geniş bilgi birikimi Weber’in sosyolojik görüşlerinin de temelini oluşturur.

Weber’in görüşlerinde Yeni Kantçılık ve Alman idealizminin yanında Nietzsche’nin etkisi görülür.

Günümüzde siyaset, tarih, sosyoloji, kent araştırmaları, örgüt sosyolojisi, din sosyolojisi vb. birçok alanda Weber’in düşünceleri takip edilmektedir.

Metodolojisi

Pozitivizme eleştirel yaklaşan Weber toplumsal gerçekliğin fizik bilimlerinden hareketle açıklanmasına ve sosyal bilimlerde doğa bilimlerinin yöntemlerinin kullanılmasına karşı çıkar.

Anlama, bireylerin sosyal eylemelerine yükledikleri değerlerin yorumlanmasıdır.

Açıklama, toplumsal gerçeklikteki sebep -sonuç ilişkilerinin açıklığa kavuşturulmasıdır.

Toplumsal eylemin temelinde bireylerin eylemlere yükledikleri anlamlar değerlerden kaynaklanır. Bireyler değerler olmadan eylemde bulunamaz.

Toplumsal gerçekliğin inşasında değerlerin rolü bilim adamları için de geçerlidir.

Bu nedenle bilim adamının kendi değerlerinin farkında olarak, bu değerleri bilimsel araştırmaya karıştırmadan hareket etmesini gerekir.

Weber ideal tip anlayışıyla sosyal bilimler ile doğa bilimleri arasındaki farkları ortaya koymaya çalışır.

İdeal tip, toplumsal gerçeklikten, bireylerin birbirleriyle kurdukları ilişkilerde tespit edilen düzenliliklerin kavramsallaştırılmasıyla oluşturulur.

İdeal tiplerin saf halini hiçbir toplumda bulamayız.

Sosyoloji Anlayışı

Sosyolojiyi hem yöntem hem de konusu itibariyle doğa bilimlerinden ve diğer sosyal bilimlerden ayrı bir alan olarak formüle etmeye çalışmıştır.

Sosyolojinin incelemeye yöneldiği toplumsal gerçeklikte insan yorum yapar, anlam üretir. Aynı etkiye farklı insanlar farklı tepkiler verirler. Bundan dolayı toplumsal gerçeklikte yasalar yoktur.

Weber göre sosyolojinin konusu öncelikle toplumsal eylemdir. Toplumsal eylemi öncelikli olarak sosyolojinin alanı olarak tanımlasa da Weber’in sosyolojik ilgisi toplumsal yapılar ve oluşumları da kapsar.

Toplumsal eylemler ise bilinçli ve amaçlı eylemlerdir.

Geleneksel eylem, insanların geleneklere dayanarak yaptıkları eylemlerdir.

Duygusal eylem, insanların hırs, öfke, sinir vb. duygularına bağlı gerçekleştirdikleri eylemlerdir.

Değere yönelik rasyonel eylem, bireyin belirli bir değer doğrultusunda gerçekleştirdiği amaçlı eylemlerdir.

Amaca yönelik rasyonel eylem, insanların belirli amaçlara ulaşmak için bilinçli ve planlı bir şekilde gerçekleştirdikleri eylemlerdir.

Otorite Tipleri

Weber yöneten -yönetilen ilişkilerini otoritenin ideal tiplerini belirleyerek açıklar.

Geleneksel otorite, gelenekleri merkeze alan otorite tipidir.

Karizmatik otorite, yönetilenlerin yöneticilere olağanüstü özellikler atfetmesiyle ortaya çıkan otoritedir.

Hukuksal -rasyonel otorite, liderin meşruiyetinin akılcı kurallara dayandığı otoritedir.

Toplumsal tabakalaşma bireylerin sahip oldukları güce göre hiyerarşik sıralanmalarıdır.

Güç, bireylerin amaçladıkları, arzuladıkları şeyleri gerçekleştirebilme kapasiteleridir.

Weber’in tabakalaşma kuramını sınıf, statü grubu ve parti kavramlarını kullanarak oluşturur.

Sınıf, benzer ekonomik çıkarlara sahip bireylerin oluşturduğu kategoridir.

Statü grubu, benzer statüye sahip bireylerin oluşturdukları sosyal bir gruptur.

Parti, güçten daha fazla pay almak için bireylerin bilinçli bir şekilde bir araya gelmeleriyle oluşan bir gruptur.

Modernlik Analizi

Weber temel amacı Avrupa’nın yaşadığı dönüşümleri bilimsel olarak açıklamaktır.

Weber’e göre Avrupa’da modern toplumun gelişiminde rasyonelleşme, Protestan ahlakı ve kapitalizm en önemli etkenlerdir.

Kilisenin dogmatik öğretilerinin yıkılmasıyla gelişen rasyonelleşme planlama ve verimliliğe dayalı üretim süreçlerinin gelişimini sağlamıştır. Protestan ahlakı kapitalist sistemin ihtiyaç duyduğu insan tipini sağlamıştır. Yani kapitalizmin temeli olan burjuva iş ahlakı Hıristiyan sofuluğundan doğmuştur.

Weber’in modern toplum analizinin rasyonelleşme, bürokrasi, kapitalizm ve tahakküm olmak üzere 4 önemli boyutundan bahsedilebilir.

Rasyonelleşme amaçların değerden arındırılması ve akılcı bir temelde belirlenmesini ve amaca ulaştıracak en verimli yolun planlanmasını gerektirir.

Kapitalizm insanların ekonomik eylemlerinin rasyonelleşmesidir. Yani ekonomik faaliyetlerde akılcı hedeflerin ve planlamanın hâkim olduğu bir üretim sürecinin gelişmesidir.

Rasyonelleşme modern örgütlerde bürokrasiyi ortaya çıkarmıştır. Bürokrasi toplumun yönetilmesi için gerekli olan işlerin hiyerarşik bir düzende örgütlenmesiyle ortaya çıkan ilişkiler bütünüdür.

Weber rasyonelleşme ve kapitalizm odağında örgütlenen modern toplumun insanlara istenilen mutluluğu getirmediği düşüncesindedir.

Bürokrasinin gerekleri ve bürokrasiyi koruma adına atılan adımlar bürokrasiyi bireyler üzerinde bir baskı aracına dönüştürmüştür. Bürokrasi insanların içine hapsedildiği demir kafes haline gelmiştir.