Kişilerarası İletişimin Toplumsal Bağlamı

İlişkileri ve davranış kalıpları bakımından ele alındığında insan, içinde yaşadığı toplumdan bağımsız olarak değerlendirilemez. Bu nedenle insan ilişkileri ele alınırken toplumsal bağlamın özelliklerinin çözümlenmesi ve ortaya konulması gerekir. Toplum, insan davranışları üzerinde etkili önemli bir unsurdur. Hangi kültürün bir parçası olursa olsun insanların ortak davranış kalıpları geliştirdikleri görülmektedir. Bununla beraber, insan ilişkilerinin kültürler arasında farklılaştığı noktalar da sayılabilecektir. İnsan deneyimi çoğunlukla ortaktır. Ancak, durum ve koşullar insan tepkilerini etkileyerek çok farklı davranışların sergilenmesine neden olabilmektedir. Nitekim insanlar arasındaki ilişki her zaman aynı düzeyde kalmaz. İnsanlar arasındaki iletişim, ilişkiler üzerinde oldukça etkilidir. İnsan ilişkileri, farklı yakınlıktaki (arkadaş, akraba, vb.) ve farklı tarzlardaki (samimi, resmî, vb.) iletişim süreçlerine işaret eder. İnsan ilişkilerinde kültürel farklılıklar, cinsiyet, yaş, meslek vb. faktörler etkilidir.

İnsan iletişimi, toplumsal unsurlardan bağımsız incelenemez. İnsanın ilişkilerini düzenlemesi, toplumsal süreçlerle birlikte işlerlik kazanır. Dolayısıyla insan ilişkileri, belli bir toplumda, belli bir zaman ve mekân örgütlenmesi içerisinde anlam kazanır. İletişim bireysel olduğu kadar toplumsaldır. Bunun temel nedeni de bireyin belirli bir çevrede, diğer insanlarla birlikte yaşıyor olması ve kendisi ile iletişiminde bile toplumsal bağlamdan hareket etmesidir. Kimi yaklaşım, toplumu insanın davranmayı seçtiği bir zemin olarak değerlendirirken kimisi de toplumun insanın davranışını belirleyen bir unsur olarak ele alır. Toplumsal bir aradalık ve bu birlikteliğin ortaya çıkardığı kurallar, bireyin davranışlarını sınırlayıcı rol oynamaktadır. Norm, kültürel açıdan arzu edilir ve uygun görülen davranışları akla getirmektedir. Aynı zamanda insan davranışları, belli durumlarda geçerli olan belli kurallarca yönlendirilmektedir. İnsan ilişkileri de tüm kural ve düzenlemelere rağmen gelişime, değişime açık görülmektedir. İnsan deneyiminin bazı özellikleri evrenseldir. Bu özellikler, insanların birbirleriyle etkileşimlerini kolaylaştırır. Bununla beraber, insanların iletişimlerinin tam anlamıyla çözümlenmesinin toplumsal bağlamı anlamaktan geçtiği göz önünde bulundurulmalıdır.

Fiziksel ve toplumsal çevre, toplumsal yapının önemli birer unsurudur. Bireyin davranışları ve ilişkiler gerek fiziksel gerekse toplumsal çevreden olumlu ya da olumsuz biçimde etkilenmektedir. Sıralanan bu çevre koşullarının uygun olmaması, ilişkilerin başarıyla yürütülmesini engelleyecektir.

Toplum içerisinde diğer insanlarla birlikte yaşayan bireylerin her birisi ‘kendine has’ kimliğe sahiptir. Kendini geliştirme, kendini tanıma, kendini keşfetme, kendini ifade etme, kendine dikkat etme, kendinden memnun olma, kendinden utanma gibi birçok algılama biçimi, kimliğin nasıl işlediğini sergiler. Birey iç ve dış çevresiyle sürekli ilişki hâlindedir. Kendi duygu ve düşünceleri kadar, kendi dışında yer alan insan, olay ve nesneleri de algılar. Bireyin kişiliği, iç ve dış çevreyle kurduğu ilişkinin biçimini belirler.

Toplumsal algı, bireyin etkileşimde bulunduğu insanlar ile içinde bulundukları ortam ve koşulları anlama ve yorumlama sürecidir. İnsanlar, çevrelerindeki kişiler hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıklarında önyargılar geliştirme eğilimindedirler. Birey, yaşadığı çevrenin etiketlemelerine maruz kalabileceği gibi, çevresindeki bireyleri etiketleme eğilimi de taşıyabilir.