Karşılıklı Bağımlılık ve Psikolojik Doyum
İnsan ilişkileri, üzerinde en fazla tartışma yürütülen konular arasında yer alır. Genel ilkelerin ortaya konulabilmesi için insanların yaşamlarının ve ilişkilerinin çok boyutlu olarak ele alınması gerekir. Hemen hemen bütün ilişkilerin ortak özelliği, iki insanın birbirini etkilemesi ve çeşitli düzeylerde birbirine bağlanmasıdır. İnsan hayatı, rastlantısal etkileşimlerden, uzun yıllar süren dostluklara değin çeşitlenen etkileşimlerle doludur. İnsanlar birbirlerini çok farklı yollarla etkilerler, ancak bir arada olabilmeleri, bu etkileme sürecinin devamlılığına bağlıdır. Birbiriyle etkileşim hâlinde olan bireyler, geçen zaman içerisinde birbirleriyle yakınlaşırlar.
İnsan doğumundan ölümüne değin geçen süre içerisinde, bir yandan yakın aile çevresi diğer yandan toplumun tüm diğer gruplarıyla sosyal ilişkiler ağına bağlı yaşar. İnsan davranışları ve insan ilişkilerine ilişkin çok sayıda değişkenin etkisinden söz edilebilir. İnsan aklı, duygu ve düşünceleri, tüm etkileşimlerinde ön plana çıkar. İnsanlar arasındaki yakınlığın artması, uzunca süre devam eden ve sıklıkla gerçekleştirilen bir etkileşime bağlıdır. İnsanlar tüm ilişki ve etkileşimlerini sürekli gözden geçirir, ödül ve bedel dengesini sorgularlar. Birey, genellikle ilişkilerinin olumlu ve olumsuz yanları hakkında sorgulayıcı bir tavır sergiler. Eş güdüm ya da çatışma anında bireylerin karşılıklı olarak çözüm arayışına girdikleri gözlenir. Yaygın olan çözüm yolu, her iki bireyin de ortak noktada buluşacakları, daha az tercih edilen bir seçeneğe yönelmektir.
İnsanlar ilişkilerinde eşitliğin bulunduğuna inandıkları zaman rahat, huzurlu ve mutludurlar. İlişkilerinde samimiyetin olmadığı, aldatıldıklarını ya da kullanıldıklarını düşündükleri veya hissettikleri zamanlarda ise gergin ve streslidirler. Her etkileşim, insanların amaçları doğrultusunda şekillenir. Bir kişinin, amaçlı olarak bir başkasının düşünce, duygu ya da davranışlarını etkileme yeteneği, ‘toplumsal güç’ olarak adlandırılmaktadır. İlişkilerin kimisinde taraflardan birisi baskın çıkarken kimisinde de eşitçil bir etki söz konusudur.
İnsanın var olduğu tüm kurumlar, iletişim süreçlerine dâhildir. İnsan ve algısı, toplumsal yapıya dâhil olma biçimi gibi pek çok faktör iletişim süreci üzerinde etkilidir. Birey toplumu etkilerken aynı zamanda da toplumsal yapılardan etkilenir. İnsan ilişkilerini düzenleyen temel ilkeler, “karşılıklı ilgi”, “kendine özgü olma”, “eylemde isteklilik” ve “onur”dur. Toplumsal bir varlık olarak insan, birlikte yaşadığı, çeşitli nedenlerle etkileşimde bulunduğu, ortak değerleri paylaştığı bireylerle olumlu ve dengeli ilişkiler kurarken bu ilkelerden yararlanır.
Karşılıklı olarak bireylerin birbirlerini anlamaları, birbirlerine sevgi ve saygı beslemeleri, düşünüldüklerini hissettirmeleri ilişkinin yakınlık derecesini sergiler. Yakınlığın olabilmesi için etkileşimin olması gerekir. Bireyin, bir ilişkinin niteliğine ilişkin öznel değerlendirmesi “doyum” olarak ifade edilir. İlişkinin ödüllerinin bedellerini aşması doyumun varlığını ortaya koymaktadır. İlişkisinden memnun olan birey, doyuma ulaşmaktadır ve ilişkisinin sürekliliği için çaba sarfedecektir. Bedel ve özveri, bireyin ilişkiden soğumasına ve nihayetinde ilişkinin bitmesine yol açabilir. Bir kişiyi ilişkide tutma yönünde etkili olan olumlu ve olumsuz güçlerin tümü “bağlanma” olarak adlandırılır. İlişkiye bağlanmanın güçlü ve zayıf düzeyleri olabilir. Tüm bireyler ilişkilerine güçlü düzeylerde bağlanmazlar.