Sosyal Biliş ve Hafızanın İşleyişi

İnsan tüm yaşamı boyunda, çok farklı deneyimlere maruz kalır, çok farklı gözlemlerde bulunur, birbirinden ayrı kişilikleri bulunan insanlarla tanışır ve doğru ya da yanlış yargılara tüm bu deneyimleri çerçevesinde ulaşır. İnsanoğlunun yaşamındaki etkililiğini ve hareketliliğini etkileyen unsurların yanı sıra yine insanlar tarafından geliştirilmiş sistematik prensiplere rastlamak mümkündür (Dunning, 2001). Bu bağlamda, bireyin karşı karşıya kaldığı bilgilerin tamamını çözümlemesi, yorumlaması veya hatırlaması âdeta imkânsızdır. Ayrıca insan beyni, maruz kaldığı enformasyonun tamamını algılamayacaktır da. Burada, “insanın karmaşık, hızlı bir akışa sahip olan enformasyon yığınını, toplumsal dünyasını anlamlı kılmada nasıl kullandığı” sorusu önem kazanır. Biliş, insanların çevreleri ile etkileşimlerinde diğer bireylere ilişkin olarak edindikleri enformasyonu nasıl yorumladıkları, çözümledikleri, hatırladıkları ve kullandıklarıyla ilgilidir. İçinde yaşadığı çevre ve her gün karşılaştığı sayısız insan hakkında bilgi toplamaya çalışan birey, toplumsal yaşamını bu bilgiler çerçevesinde yönlendirir. Sosyal biliş, dünyayı doğru olarak anlama ve toplumsal yaşamı çözümleme kaygısını ortaya koymakla birlikte, bireyin değerlendirmeleri, algıladığı ve deneyimlediği bilgi çerçevesinde olur. Birey, bu süreç içerisinde yaşantılarını, çevresinden edindiği bilgileri akla ve mantığa uygun olarak bir araya getirmek üzere çeşitli mantıksal işlemler gerçekleştirir.

Sosyal biliş, dünyayı doğru olarak anlama ve toplumsal yaşamı çözümleme kaygısını ortaya koymakla birlikte, bireyin değerlendirmeleri, algıladığı ve deneyimlediği bilgi çerçevesinde olmaktadır. Bu bağlamda bireyin anlamlandırma ve açıklamalarının yanlı olduğunu ifade etmek yanlış olmaz. Bu yanlılık, bireyin tüm etkileşimlerinde sergilenir ve açıkça ortaya konulur. Yanlılık ve bireyin gözlemlenen hataları, toplumsal çevre hakkındaki çıkarsamaların ipuçlarını sunar. İnsan toplumsal yargılara, çevresinden edindiği enformasyon parçalarını bütünleştirerek varmaktadır. İnsanlar çevrelerini yorumlarken şema ve kalıplardan yararlanırlar. Şemalar, hiyerarşik biçimde örgütlenir. Genellikle durum, olay ve olgulara ilişkin insanların zihninde bir oluş sırası mevcuttur. Farklı oluş kategorilerinin geliştirilmesi de mümkündür. Birçok şema genellikle en iyi örnekleri içerir. Şemaların içerdiği çağrışımlar ise oldukça karmaşıktır.

İnsan düşüncesi ve kavramsallaştırmaları hafızayla işlerlik kazanır. Gündelik algı ve hareketlerin tamamı hafızayla ilişkilidir. Hafıza, insan varlığına ilişkin tüm olguları tek bir bütün içerisinde toplar. “Kodlama”, “saklama” ve “geri çağırma” işlevselliğine sahiptir. Bu sayede birey, yeni bilgileri kodlar, kaydeder ve gerektiğinde bu bilgilerin hatırlanmasını sağlar.

Kişiliğin oluşmasında çevre faktörünün etkileri, bireyin doğumuna değin uzanır. Bir aile ortamına doğan birey için sunulan ortam, anne ve babasının örgütlediği ortamdır. Doğuştan belirli bir zekâ seviyesine sahip olmakla birlikte birey, ailesinin kendisi için hazırlayacağı entelektüel olarak uyarıcı bir ortamda gelişimine devam edecektir. Birey, kendisini mutluluğa, huzura ve başarıya götüren kişilik özelliklerinin farkındadır. Bunun temel nedeni, bireyin kişilik özelliklerini deneyimleri ile çözümlemesidir. Dolayısıyla deneyimleri, etkileşimde bulunduğu kişiler ve içinde bulunduğu konum, bireyin bazı özelliklerini koruması ve sürdürmesi yönünde motive edici unsurlara dönüşmektedir.