Hz. Muhammed’in (sav) Peygamberliği ve Mekke Dönemi
Allah Resulu, ilk vahiy aldığı zaman 40 yaşındaydı ve Hıra mağarasında vuku bulan bu olaydan bir müddet sonra 3 ay boyunca hiç vahi gelmemiştir. Bu durum Resulullah'ı endişelendirmişse de bundan sonra vahiy 23 yıl boyunca hiç kesilmememek üzere devam etmiştir.
Hz. Peygamber almış olduğu risalet görevini ilk önce çok yakın eş ve dostlarına duyurmuş onlarla beraber ve onların da çabalarıyla ilk müsliman cemaat oluşmuştur. Ferdi davet dönemi adını alan bu 3 yıllık sürede, müşriklerin sert ve şiddete varan bir tepkisi olmamış sadece onlara karşı alay ve acıma duygusuyla bakılmıştır.Bu dönemde Resulullah'ın daveti Mekkenin dışında da duyulmuş Ebuzer gibi bazıları böylece Müslüman olmuşlardır.
İlk Müslümanların müsteşriklerin idaa ettikleri gibi toplumun madur kesimlerinden değil, zengin-fakir, hür-köle, kadın-erkek ve genç-ihtiyar her grubundan oluştuğu görülmektedir. Bu da, İslam davetinin kabul gördüğünün anlaşıldığının alametidir.
Yüce Allah'ın davetini açık yapması emri üzerine, Resulullah, Mekke'nin Ebu Kubeys tepesine çıkarak tüm Mekkelileri İslam'a davet etti. Peşine yakın akrabalarına bir ziyafet vererek tümünü islama çağırdı.
Bundan sonra Allah rasulu Kabe'de çarşıda, pazarda heryerde insanları toplu halde İslam'a davet etti. Müslümanlar'ın rahatça görüşüp Rasulullahla buluşması için Erkam'ın Evi uygun bir mekan olarak seçilmişti.
Müslümanlar'ın sayısının gittikçe artmasını gelecekleri ve menfaatleri açısından tehlikeli gören Mekke'nin ileri gelen müşrikleri Allah Resulunu ve Müslümanları engellemek ve onları putperestliğe dündürmek için çok büyük baskı ve işkencelere başvurdular. Ne yaparsa yapsınlar hiçbirşey elde edemeyince hem Resulullah'la hem de amcasıyla görüşerek davetin sona erdirilmesini istediler.
Bütün bunların fayda etmemesi müşrikleri dahada kızdırmış ve sert davranışlarının devamını sağlamıştır. İşte Hz. Hamza'nın Müslüman oluşu da böylesine bir olaya tepkiyledir.
Hz. Peygamber, Mekke'de İslamiyet'e davet imkân ve şartlarının zorlaşması üzerine Müslümanların bir kısmının adil bir hükümdarın idaresinde bulunan Habeşistan'a hicret etmelerini tavsiye etti.
Bisetin 5. yılında ilk Habeşistan kafilesi, ertesi sene ise ikine Habeşistan muhacirleri bu ülkeye giderek, Mekkeli müşriklerden gelebilecek tehlikelerden bir müddet de olsa uzak olma yanında, dinlerini rahatça yaşama imkânına kavuştular.
Mekke'de gün geçtikçe İslam'ı seçenlerin sayısında artış kaydediliyor, buna paralele olarak, Müslümanlara uygulanan şiddet artıyordu. Hz. Hamza'nın ardından Hz. Ömer'in de Müslüman oluşu başta Hz. Peygamber olmak üzere bütün Müslümanları sevindiren, cesaret veren bir gelişme oldu.
Nübüvvetin 7. senesinde, Kureyş'in şiddet ve baskı halkasını daha da genişleterek Hz. Peygamber’in kabilesi Haşim ve Abdulmuttalib Oğullarına kendi mahallerinde boykot uygulamaları, şehirle ve diğer insanlarla irtibatlarını kesmeleri, alışverişi kesmeleri, dışarıdan evlenmelerine izin vermemeleri, gıda ve diğer İhtiyaçların karşılamalarına ambargo koymaları dayanılmaz acı ve katlanılmaz acıların üç sene boyunca trajediye dönüşmesi anlamına geliyordu.
Nübüvvetin 10. senesi Hz. Peygamber için sevdiklerini tek tek kaybettiği Hüzün yılı oldu. O, önce amcası ve biricik hamisi Ebu Tâlib'i, bundan çok kısa bir süre sonra da sevgili hanımı Hz. Hatice'yi kaybetti. İşte büyük acıların yaşandığı bu yıl, İslam tarihi literatürüne "Hüzün Yılı" olarak geçecekti.
Mekke'de gittikçe azalan tebliğ ve yaşama imkânı, Hz. Peygamber'i yeni bir mekân arayışına itti. O, Tebliğ'ini Taife taşıyarak, Müslümanlara nefes aldırmak, mücadelesini buradan devam ettirmek niyetinde İdi. Azadlısı Zeyd ile gittiği Taif seferinde beklemediği bir tavırla karşılaşarak Mekke'ye dönmek zorunda kaldı.
Kur'an'daki İsrâ suresinin ilk ayetlerinde zikredilen İsrâ ve genel kabule göre bununla eşzamanlı olarak yaşadığı Mirâc hadisesi Hz. Peygamber'in hüzün yılı sonrası Allah tarafından eşsiz lütuf ve ikramına mazhar olması anlamına yorumlanmıştır.
Artan şiddet ve kureyşlilerin baskıları neticesinde Mekke'yi terk etme noktasına gelen Hz. Peygamber, hac mevsiminde şehre gelen Arap kabilelerine tebliğine devam ederken, nübüvvetin 12 ve 13. yılında Medinelilerle Mina yakınlarındaki Akabe bölgesinde yapılan müzakereler sonucunda beklediği neticeyi aldı. Mekke'de yaşayan Müslümanlar, ferd ya da küçük gruplar hâlinde gizlice Medine'ye hicret ettiler. Mekke'de kalan küçük bir grup insan dışında tamamına yakını Medine'ye göç ettiler.
Hz. Peygamber de yakın dostu Ebu Bekir ile birlikte hicret için yola çıkarak gizlice Mekke'yi terk etti.