İsmaililik
Cafer es -Sadık’ın 148/765 yılındaki ölümünden sonra, imametin nass ve tayinle Cafer’in en büyük oğlu İsmail ve onun oğlu Muhammed b. İsmail ve soyundan gelen imamların hakkı olduğunu iddia eden Şii gruba İsmailiyye/İsmaililer denir. İsmailiyye mezhebi, İsmailiyye dışında Karamita, Talimiyye, Batıniyye, Sebiyye ve Melahide gibi farklı şekillerde isimlendirilmiştir.
İsmaililiğin doğuşunda içtimai, ekonomik siyasi ve eski gnostik kültürlerin rolü olmuşsa da İmam Cafer es -Sadık’ın vefatından sonra imamet konusunda yaşanan ihtilaf, İsmaililiğin tarih sahnesine çıkmasında belirleyici olmuştur. İsmaililiğin ilk nüveleri Cafer es- Sadık’ın bilhassa Kûfe’deki ihtilalci aşırı taraftarları arasından çıkmıştır.
Fatimiler döneminde İsmaililik içerisindeki önemli kırılmalardan biri, Fatımi halifelerinden el- Mustansır'ın ölümü ile birlikte İsmailiyye’nin, Nizariyye ve Müstaliyye diye iki büyük kola ayrılmasıyla yaşanmıştır. Nizariyye kolu, Hülagu ve Sultan Baybars tarafından ortadan kaldırılmıştır. İsmailiyye'nin Mustaliyye kolu ise kısa bir müddet Mısır'da hâkimiyetini sürdürmüş, daha sonra birbirinden farklı kollara ayrılarak Yemen'e intikal etmiştir.
Alamut İsmaili devletinin yıkılmasından sonra Nizari İsmaililer, tasavvufi bir görünüm altında varlıklarını sürdürmüşlerdir. Nizari İsmaili İmamı Hasan Ali Şah'tan itibaren Nizari imamları Ağa Han ünvanı ile anılmışlardır. Günümüzdeki Nizari İsmailiyye’nin lideri Kerim Ağa Han’dır.
İlk İsmaililer kutsal kitapların ve şeri hükümlerin zahir ve batını arasında ayırıma giderek her zahiri ve lafzi mananın bir batıni ve hakiki manası olduğunu ileri sürmüşlerdir. Erken dönem İsmaili öğretiye göre yeni bir şeriat getiren her peygamberle beraber gönderilen dinin zahiri yönü değişirken, sonsuz ebedi hakikatleri ( hakaik ) ihtiva eden batıni yönü değişmeden kalır. İsmaililere göre insanlığın dinî tarihi yedi devirden müteşekkil olup her bir devre, natık adı verilen şeriat getiren bir peygamberle başlamaktadır. Tarihin ilk altı devresi, ululazm denen altı natıktan ( nutaka) ibarettir. Bu peygamberlerin şeriatlarının hakikatini bilip tevil eden vekillerine vasiy , esas ya da samit denmekteydi.
Fatımi İsmaililiği genel olarak ilk dönem İsmaili öğretisinin çerçevesini korumuş ve selefleri gibi dinin zahiri ve batıni yönleri arasında bir ayrıma gitmiştir. Ancak batın ve gizli hakikatlere fazlaca vurguda bulunan ilk İsmaili öğretinin aksine, Fatımi İsmaililiği zahir ile batını birbirlerinin tamamlayıcıları olarak kabul etmiştir.
Tayyibiler öğreti alanında Fatımi geleneğini sürdürerek Fatımi yazınını önemli ölçüde korumuşlardır. Bu nedenle Tayyibiler, Fatımiler gibi dinin zahir ve batın yönüne eşit derecede önem vermişler, kendilerinden önceki İsmaililik gibi, evren anlayışı/kozmoloji ve döngüsel tarih anlayışına gereken ilgiyi göstermişlerdir. Nizari İsmailileri, Fatımi ve Müstali İsmaililerinin tersine başından beri kozmoloji ve döngüsel tarih anlayışına fazla alaka duymamışlar ve faaliyetlerini, temelde Şii imamet nazariyesi, bilhassa İsmaili imamın öğretilerinin önemi üzerinde yoğunlaştırmışlardır.